Nefes

174 7 0
                                    

Medyadaki -temsili- kötü adam

Ağlamaktan kızaran burnum ne kadar şirin görünmeme neden olsa de bunu pek sevmiyordum. Şirin olmak ne kadar karsındaki insanın sana olan gardını düşürmesine neden olsa da hoşuma gitmiyordu.

Elena ise karşımdaki koltuga oturmuş bana hayran gözlerle bakıyordu. Yeşil gözleri bana ıssız ormanı hatırlatıyordu. Ama bakışları da bir o kadar sıcak be içtendi.
Üzerimdeki hayranlık minik bir parlama olarak geçiyordu sanki gözlerinden.  Bu bakışlara bir anlam veremesem de ona sormaya karar verdim.

"Noldu? Niye öyle bakıyorsun?" diye sorduğumda transtan çıkmış gibi irkildi en başta. Sonrada ağzını aralayıp yumuşak bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

"Ağlayınca ne kadar masum ve şirin olduğunu fark ettim. Burnun kızarınca çok tatlı oluyorsun." dedi. Bu sözleri üzerine utanmıştım. Bunu biliyordum. Ağlayacağım zamanlarda lavaboya kaçar ve göz yaşlarım bitene kadar ağlardım. Aynadaki halim şirin gelse de saklardım. Duygularım gibi... İnsanın duygularımı ögrenmesi... bilemiyorum. Hoşuma gitmiyor. Sanki insanlara karşı ördüğüm duvarlar yıkılacak gibi geliyordu. Ve ben bu duvarların daha uzun bir süre ayakta durmasını istiyordum.

Sirin olduğumu ben de biliyordum ama daha önce bunu dile getiren hiç olmamıştı. Aslında biraz da onun karşısında ağladığım için utanıyorum. İyi birisi olduğunu bilsem de duvarlarım iniyordu ona karşı. Kendi ördüğüm duvarları sadece kendim çekmek istiyorum. Karşımdaki güvenimi kazansa da kendi isteğimle yapmak istediğim bir şeydi bu.

Yanaklarımdaki elleri fark ettigimde irkildim ve geri çekildim. Bu his de neydi böyle? Ona şaşkın gözlerle bakarken, o bana şevkatle bakıyordu. Daha önce gördüğüm ama bana karşı olmayan bir bakıştı bu. Oyun parklarında oynayan küçük çocuklara bakan anne gibiydi. İnsanın içini ısıtan bir bakıştı bu. Yüzündeki hafif tebessüm insanı soyutluyordu hayattan. Adlandıramadığım ama bu kadar da sevebildiğim şey de neydi böyle? Anne sevgisi bu muydu? Şevkatle sarıp sarmalanmak bu muydu? Uzaktan ne kadar ilgi çekici olduğunun farkındaydım. Seni her daim seven ve koruyan bir insanın olduğunu bilmesi güven verirdi. Ama yaşamak ayrı bir duyguydu. O güveni sonuna kadar hissediyordum.  Tuhaftı. Ama bu iyi bir tuhaflıktı.

Ellerini yanaklarıma getirdi tekrardan. Yine aynı his oluştu içimde. Gözlerimi kapattım ve bu hissin ne olduğunu bulmaya çalıştım. İçim ısınıyordu sanki. Bedenim karıncalanıyor ve düşüncelerim beynimdeki baskısından vazgeçip uzaklaşıyordu. Daha önce dikkat etmediğim bir şey fark etmiştim. Odadaki nefes alış verişleri duyuyordum. Nedensizce ilgimi çekmişti. Bu bile bana huzur vermeye yeteriyordu. Yıllardır yanıma uğramayan huzur, şimdi yanımdan ayrılmıyordu. Sevmiştim. Bilmediğim ve yeni keşfettiğim bu hissi sonuna kadar sevmiştim.

Bu his çok güzel ve yeniydi benim için. Hem daha önce hissetmiş gibiydim hem de bu hisse yabancı. Anlayamıyordum... Ama anlamadığım şeyi bu kadar sevmemin nedeni  neydi?

Gözlerimi yavaş hareketlerle açtım ve  Elena'ya baktım. O da gözlerini kapatmış ve yüzünde huzurlu bir gülümseme vardı. O da benimle aynı duyguları yaşıyor gibiydi. İçime işleyen bu duygu ferahlatıcı ve güven vericiydi.

Bakışlarımı hemen yanımızda duran Chris'e çevirdiğimde ise bir bana, bir de Elena'ya şaşkın gözlerle bakıyordu. Ona baktığımı fark ettiğinde bir süre bana baktı. Anlamadığı apaçık ortadaydı. Ama ben de anlamıyordum Hissettiğin şeyleri kelimelere dökecek, hatta dökebilecek yetenek yoktu sanki üzerimde.

Gözleri n'oluyo? dermiş gibi bakıyordu. Ellerimi yanağımda duran ellerin üzerine koydum. Elena ellerindeki baskıyı fark edince gözlerini açtı ve bana baktı.Yüzündeki tebessüm yerini devretmeden sürekli huzurlu bir bakış sergiliyordu. Gülmek ona yakışıyordu. Belki de kimseye yakışmadığı kadar...

Özel Güçler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin