*7

18.3K 896 48
                                    

Ömer, yüzünü anne ve babasının mezarına döner, bir kenara oturur ve daha fazla dayanamaz; ağlamaya başlar.

"Anne... Baba... Ben geldim. Siz şimdi diyeceksiniz ki, neredeydin bunca zamandır. Sormayın n'olur. Çünkü neredeydim ben de bilmiyorum. Ben ölmüş gibi hissediyordum düne kadar. Dün baba olduğumu öğrendim. Ama zaten, siz benden önce öğrenmişsiniz bunu. Önce gittim. Zorundaydım. Başka bir ihtimal yoktu. Her şeyin bir oyunla başladığını öğrendiğimde, darmadağın oldum. Korktum anne. Çok korktum. En çok sana ihtiyacım vardı, sen yoktun. Senden sonra en çok sevdiğim kadın, her şeyin yalan olduğunu söyledi bana. Ben bu hayatta yalnızca iki kadını sevdim. Biri beni bıraktı gitti, diğeri ise... Anne bilmiyorum, sen söyle. Hadi söyle. Oğlum sen aptalsın de. Demezsin biliyorum. Defne de demedi. O kadar eziliyorum ki anne, bana hala sevgi dolu baktıkça, iğrenç gururuma yenik düştüğüm için kendime küfrediyorum. Pişman değildim dedim anne. Defne'ye pişman değildim dedim. O kapıyı kapattığım an pişman olmuştum ben anne. Gidince dönemiyor insan. Sen dönerdin değil mi anne? Defne'ye yalan söylediği için kızan ben, en büyük yalancı oldum; kendime yalan söylüyorum. Dayanamıyorum anne. Hiç dayanamadım. Kendimden tiksindim, nefret ettim. Ben en büyük cezayı kendime vermişim anne. En kötüsü de ne biliyor musun? Hani ben bana yalan söyledikleri için onlara kızdım ya, bana yalan söylemelerine sebep bendim, bunu da biliyorum. Ama elimden hiçbir şey gelmiyor anne. Korkuyorum. Evet hala korkuyorum. Şimdi burada olsan, sarılsam sana, geçecek oğlum desen, bana güç versen... Anne ben daha ayakta kalmayı öğrenemedim, ayaktaymış gibi yapıyorum; nasıl baba olacağım? Ya beceremezsem? Gene mi kaçacağım? Dün, senin yokluğunda bana sahip çıkan, beni ben yapan adamın, ustamın kalbini kırdım. Dün Defne'nin kalbini kırdım. Yarın, Sinan'la karşılaşayım, belki onun da kalbini kırıcam. Anne ben kendimi tanıyamıyorum. Hep iyi kalmaya çalışırken, dünyanın en kötü insanı oldum sanki. Anne benim bir oğlum varmış. Çiğnememeye çalıştığım gururum yüzünden, bir çocuğun babasıyla geçireceği ömürden dört buçuk sene çalmışım! Anne, ben Defne'ye ne yapmışım? Benim hayatımı mahvettiler diye düşünürken, ben insanların hayatını mahvetmişim. Anne... N'olur kalk hadi, bana bir şey söyle, yol göster anne, Allah aşkına sonra yine gidersin. Anne hiç kimsem yok benim. Bu hayatta tek başıma kaldım. Ve tek başıma karımı ve oğlumu geri kazanamam. Dün kalbini kırıp, yalan sözlerle esip gürlediğim ustama gidip, bana yol göster mi diyeyim. Ne yapayım anne? Ben geldim deyip, Defne ve Rüzgar'ın hayatlarına dahil mi olayım? İstemezler ki beni. Defne beni affeder mi zannediyorsun anne? Artık sevmiyordur ki beni. Neden sevsin? Ama ben çok seviyorum anne. Eskisinden de çok. Yokluğunda her gece hayaline sarılıp uyudum da asla adım atamadım. Yapamadım. Benim gibi bir adamı kim sever? Bi sen severdin anne, oğlunum diye, sen de yoksun. Baba... Sen annemi o kadar çok sevdin ki, arkasından gittin hemen. Oğlum ne yapar demedin. Sen annemi, benim Defne'yi sevdiğimden daha mı çok sevmiştin? Madem gittiniz, beni de alsanıza yanınıza, n'olur alın. Çünkü ben oğluma zaten hiç babalık yapamadım. Dün gece yarısı uykumdan uyandım anne; eğer Defne'yi görmezsem ölücekmişim gibi hissettim. Ölmekte sorun yoktu da ölmeden bir kez daha göreyim istedim. Ayaklarım beni onun yaşadığı mahalleye götürdü. Evinin önünden geçtim, girmeye cesaret edemedim. Sadri Usta'ma gittim, içeri girdim. Utandım anne. Defne'yi görmeye geldim demeye utandım. Beş sene geçti ya, dalga mı geçiyorsun derler sandım. Kimsenin ne düşündüğünü umursamayan Ömer İplikçi'ye bakın. Yalan söylüyorum anne. Öğrettiğin her şeyin tam tersini yapıyorum. Öyle de geçmiyor, böyle de geçmiyor. Neyse, ben gideyim artık. Yine gelirim. Zaten sizden başka gidecek kimsem de yok."

---

Defne oturduğu sandalyeden, çalan kapı yüzünden kalkmıştır. Rüzgar, Defne'den önce davranıp kapıyı açar. Gelen Pamir'dir. Kimsenin cesaret edemediğini yapar ve Defne'yi ziyaret eder. Defne, Pamir'i çok iyi tanıdığı için aldırış etmez ve içeriye davet eder. Rüzgar, Pamir'le biraz vakit geçirdikten sonra, sabahtan beridir çok mühim bir şeymişcesine ilgilendiği işe döner. Defne'nin kasvetini enerjisiyle dağıtan Pamir, çok geçmeden konuya girer;

Pamir: Eee n'oldu dün akşam?

Defne: Hiçbir şey.

Pamir: Konuşmadınız tabii...

Defne: Konuşmadık. Kayda değer bir şey konuşmadık.

Pamir: Çok normal, adam şokta.

Defne: Öyle gerçekten de. Değişmiş. Bildiğim, tanıdığım Ömer değil sanki. Yani aynı silüet ama ruhunda başka birisi varmış gibi.

Pamir: Defne, Ömer'i iyi tanırım. Fazla sakin. Bu normal değil.

Defne: İş için mi geldi sence?

Pamir: Doğru soru şu, onu da ben soruyorum, ne için geldiği seni neden ilgilendiriyor? Bir şansınız daha olduğuna inandığını söyleme sakın bana.

Defne: Neden?

Pamir: Basit. Seni terk etti.

Defne: Gurur mu yapayım yani? Aşkımdan ölüyorken, her aptal gibi, Ömer gibi, gurur mu yapayım? Gururuna sarılıp uyuyamıyorsun Pamir. Ömer'e, en sevdikleriyle bir oyun oynamak zorunda kaldım ben. İnandığı, güvendiği her şeyi alaşağı ettim. Herkesin aksine, ben ne yaptığımı biliyorum. Herkes aynı yoldan gidiyor diye o yol doğru değil işte.

Pamir: Hepimiz yanlışız, sen doğrusun yani öyle mi?

Defne: Benim hayatım, benim doğrularıma göre şekillenir. Bugüne kadar hep bana biçilen rolü oynadım. Hep, başkaları için fedakarlık yaptım. Şimdi, evet, bir şansımız olabileceğine inanıyorum. Ömer'in öfkesinden de, nefret sandığı aşkından da korkmuyorum. Pamir, ben deli değilim. Sadece aşkın iyileştirici gücüne inanıyorum. Araya giren zamanın bir hiç olduğuna inanıyorum. Hepsi bu. Fazlası değil.

Pamir: Peki ya o seni sevmiyorsa artık?

Defne: İnanıyor musun buna? Ben, beni sevdiğini biliyorum. Sorun, onun sevdiğini kabul edip etmemesi. Zaten mesele de burada başlayacak. Ben, oğlumun hayatından dört buçuk sene çaldım. Lanet olasıca oyunu, sırrı, öyle doğru sandığım bir anda anlattım ki...

Pamir: Ne zaman anlatsan gidecekti.

Defne: Evet. Ama hamile olduğumu bilseydi, oğlunun hayatından gitmezdi. Biz ayrılırdık belki ama oğluna baba olurdu.

Pamir: Yani sen şimdi diyorsun ki, Ömer beni seviyor ama eğer bunu reddederse, onu seven Defne olmaktan çıkıcam.

Defne: Aynen öyle. Oyunu öğrendikten sonra ilk karşılaşmamız. Evveli yok. İlk yüz yüze gelişimiz. Ömer ve benim sınavım şimdi başladı. Ne ben boşanmak için bir adım attım bugüne kadar ne de o. Havada asılı kaldık biz. Şimdi işte ya olacak ya da olmayacak. Ama her ne olursa olsun, oğlumun babası o benim.

Pamir: Uçak biletini almış Ömer.

Defne: Ne?

Pamir: İtalya'ya gidiyormuş, üç saat sonra uçağı var.

Defne kolundaki saate bakar, ayağa kalkar ve yukarıya çıkar.

Kiralık Aşk -Rüzgarlı GünlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin