Gecikme için gerçekten çok üzgünüm. Umarım beğenirsiniz! Multimedia'da Atakan var. :') Sizi seviyorum bir dahaki bölümde görüşmek üzere.. ^.^ ;3 ♡♡♡♡♡
Elif'in yanıma gelmesini sessizce izledim. Bana bakmadan yanımdaki sandalyeyi çekti ve oturdu. Yüzü sararmış vücudu kaskatı kesilmişti.
"İyi misin?" diye sordum ve elimi nazikçe omzuna koyup sıvazladım. Oturduğunda renklenmeye başlayan yüzünü bana doğru çevirdi ve gülümsedi.
"Alışmaya çalışıyorum,bilirsin, bu okulda yabancıyız."
"Yanında ben varım ya ayrıca tanıdığım en sosyal insan sen olmalısın, alışmak ile ilgili bir sorunun olacağını sanmıyorum." Kafasını salladı.
"Haklısın." sonra yemeğimizi yemeğe başladık aradan sadece birkaç dakika geçmişti ki Elif konuşmaya başladı.
"Hey,Çağla nerede?"
"Müdürün odasına gitti." gözlerini açtı.
"Neden ki?"
"Pek önemli bir şey değil, aslında pek dinleyemedim. Balo orginizasyonörlüğünü ona devretmişler, gel gör ki bu işler ona göre değilmiş. Eğer o hazırlarsa Balo'nun tam bir felakete dönüşeceğini bu sebeple işi başkasına vermeleri gerektiğini söyleyecekmiş."
"Hmm,anlıyorum. Peki baloya gidiyoruz değil mi?" Sırıtmıştı.
Tam cevap verecektim ki duraksadım. Aklıma Barlas'ın balo eşim olduğu gelmişti. Kalp atışlarım bir düğmeye başmışsın gibi hızlandı. Daha yeni tanıştığım biri ile balo partneriydim ne harika ama!
"Tabi." pilavımdan bir kaşık daha aldım. Ben yemeğim ile meşgulken Elif yemekhanede gözlerini gezdiriyordu sonra gözleri yeni gelen girişteki öğrenci grubunu görünce durdu. Durmuştu çünkü altlarına tahminimce 4 parmağımdan daha kısa olan etek ve üstlerine de göğüslerini utanmaksızın resim sergisi gibi sergileyen şeyler giymiş, yüzleri boyama tahtasına dönüşmüş 3'lü kız grubu homurdanmalar ve kızgın bakışlar eşliğinde bize doğru geliyorlardı.
Kraliçe Çatlak diye adlandıracağım grubun lideri olan kız tam önümüzde durdu -aramızdaki masayı saymazsak tabii- Muhtemelen boya olan uzun sarı saçları ve baygın, soluk yeşil gözleri ile dik dik bakmaya başladı. 'Ne var?' dercesine başımı salladım bu sırada Elif de 'Bu salaklar ne yapacak acaba' diye bakıyordu. Sonunda Elif'in sessiz sorusu cevap buldu. Kızın cırtlak sesi kulaklarımızda çınladı.
"Burası bizim ezikler ! O küçük beyinleriniz umarım algılayabiliyordur yoksa şiddetle de gösterebilirim, ne dersiniz?" Tanrım sesi ellerinizi kulaklarınza bastırma isteği uyandırıyordu. Katlanılmazdı. Bu sese dayanamayıp son veren Elif oldu. Doğrusu ondan asla bekleyemeyeceğiniz türden bir şey yaptı.
" Hadi oradan sürtük." dedi ve orta parmağını kızın yüzüne doğru salladı. Gözlerim kocaman bir şekilde açıldı ve ellerimi ağzıma götürdüm. Hahaha buna daha sonra gülecektim. Kraliçe Çatlak Elif'in bu haraketi sonrası ufak bir şok geçirdi. Bu okulda kimse ona karşı çıkmaya cesaret etmemiş olmalıydı. Uzun süredir buraya hakim olan kuralları bozmuştuk.
Buraya burslu öğrenci olarak gelseydik belki ne yaptığımıza dikkat ederdim ama şu işe bakın ki babam kendi egosundan mıdır nedir bilemeyeceğim ama buraya yüklü miktarda para ödemişti kısacası umrumda değildi.
Kızın şoktan çıktıktan sonrası tam bir film şeridi gibiydi. İlk önce kaşlarını çattı, ağzı "O" şeklini aldı sonra kafasını hiddetle iki yana salladı ve yumruklarını masaya geçirip cırtlak sesiyle bir şeyler söyleyerek üzerimize atıldı. İlk bir kaç saniye ne olduğunu anlayamasamda tırnakların işkencesinden kurtulmayı son anda başarmıştım, hemen geri çekildik. O sırada arkadan hızlıca gelen simsiyah saçlı ve saçlarıyla zıtlık oluşturan mavi gözlere sahip çocuk onu tuttu.
"Pınar dur! "
Vücudunun çeşitli yerlerindeki dövmeler onu dikkat çekici yapıyordu. Suratındaki bıkmış ifaden ve rahat haraketlerinden bu tür durumlara alışık olduğu anlaşılıyordu. Onu incelediğimi fark etmiş olacak ki karanlık mavi gözlerini bana döndü. Kaşları hafifçe çatılmıştı sonra şeytani bir biçimde gülümsedi. Ne kadar kızın üzerimize atlamasına ve ondan sonra oluşabilecek felaketlere engel olsa da onu sevmemiştim. Yüzü bir meleğinki gibi kusursuzdu ama şeytan da aynı zamanda bir melek değil miydi?
Bana asırlar geçmiş gibi hissettiren ama sadece iki saniyelik bakışmadan sonra kendi arkadaşımı yutmayı akıl edebildim. Her şey o kadar ani gelişmişti ki Elif'in kızın saldırmaya çalışırken ettiği hakaretler sonucunda onun da üzerine atlamak için hareketlendiğini yeni fark etmiştim.
Bir süre sonra ortalık yatışmaya başladı. Oğlan kıza ne söylediyse susmuştu. Cırtlak sesin kulaklarımızdan uzaklaşmasına memnunduk. Ama seslerin kesilmesi ortamdaki gerginliği arttırdı. Bizi değerlendiriyorlardı sanki. Sonuçta yeniydik.
Karanlık mavi gölü çocuk yavaşça elini kızın belinden çekti ve bize doğru döndü. Elif'e baktı. Benle göz göze gelmek iğrençmiş gibi. Gerçekten hissettirdiği şey buydu. Sonra gözleri bana döndü. Dondurucu enerjiyi hissedebiliyordum. Etrafındaki buz duvarı. Kendinizi bu dünyada gereksiz bir malmışsınız gibi hissettirecek bakışları. Bir yabancının üzerinizde bu kadar çok etkiye sahip olabilmesi mümkün müydü? Gözlerim onunkilerle kenetlenmişti, sanki içindeki buzlar kalbime aktarılıyormuş gibi hissettim ve ürperdim. Ama bunu belli etmedim. Dudaklarının üzerinde şeytani gülümsemesi yeniden belirdi. Beyaz ellerini kıvrak bir kedi gibi zarifçe öne uzattı.
"Böyle tanıştığımız için üzgünüm genç bayan, " işte o anda etraftaki sesler bıçakla kesmiş gibi kesildi. Beynim de bana oyun oynamaya hevesli görünüyordu. Sesi beynimde çınladı.
" Ben Atakan."
Bir yüzüne bir de uzattığı ele baktım. " Adını söylemeyecek misin melek? " Melek mi? Belki. Kanatları kırılmış olandan. Ani bir cesaretle uzattığı elini tuttum. Eli çok soğuktu benim elim ise sımsıcak. Ateş ve Buz gibi.
"Ceyda."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RASTLANTI
Literatura Feminina❝ Bazı ilişkiler tehlikeli bir r a s t l a n t ı d ı r . İki tarafın da hayatını değiştirir. ❞ ©Tüm hakları saklıdır.Hiçbir şekilde kopyalanması, yayınlanması, çoğaltılması yasaktır.