-7- ♡

501 21 1
                                    

7.bölüm ♡

Multimedia : Oh Land - Wolf & I 

Kısa bir sürede okulun önüne gelmiştik, özel ışıklandırmalar gündüz gözüyle antik bir yapıyı andıran okulu, Roma tapınaklarına benzetmişti. Öyle ki buranın bizim okul olduğunu kısa bir anlığına unuttum.

“Çok hoş değil mi? Bu okulun güzelliğinin sadece küçük bir parçası.” Yüzümde oluşan ifadeye gülümsüyordu.

“Daha girişten böyle bir hisse kapılmışsam asıl yeri düşünemiyorum bile. Bu okul gerçekten de muhteşem.”

“Okul muhteşem, evet kesinlikle ama sadece fiziki bakımdan.  İçindeki insanlar pek de muhteşem değillerdir , Belki çoktan fark etmişsindir.”

“ Fark etmemek mümkün değil ki…Çok soğuklar, yani ne bileyim sanki bizimle konuşmak yasakmış gibi. Başka okullarda olan şu ‘yeni öğrenci geldi’ karmaşasını burada hiç göremedim.”

Barlas bunu demem üzerine hafifçe kaşlarını kaldırdı.

“ Buradaki karmaşa görünüşe yansımıyor. Asıl karmaşa düşüncelerde, konuşmalarda. Sandığının aksine okulumuz  sessiz bir yer değildir sadece sessizleştirilmiştir. Burada insanlar kaynaşmak için onay beklerler.”

Söylediklerini biraz düşündüm.

“Onay mı? Birileriyle arkadaş olmak için hadi onu da geçtim bir selam vermek için bile onay mı gerekiyor? Kim bunlara karar veriyor ? Daha ütopya çağında falan değiliz. Ayrıca o zaman sen neden konuşabiliyorsun veya Çağla ? “

“Çok fazla soru sorduğunu biliyor muydun?”

“Merak ediyorum ve merak etmemem konusunda da pek yardımcı olduğun söylenemez.”

“ Zaten öğrenirsin, aynı anda tüm cevaplara sahip olmak sağlıklı değil.”  Somurttum.

“Hiçbir soruma cevap verdiğin yok ki,“  Biraz konuşmama ara verdim ve kısa bir sessizlik oldu.

“ Mesela nasıl evimin adresini bildiğini hala öğrenemedim.”  Kaşları  belli belirsiz bir şekilde çatıldı.

“ Okul arşivi ile ben ilgileniyorum ve orada öğrencilerin ev adresleri dahil olmak üzere bin bir türlü bilgileri vardır. Eğer seni daha önceden takip ettiğimi falan düşünüyorsan yanılıyorsun.” Bunu sorularımı susturmak için söylediğine emindim.

“Hayır öyle düşünmüyordum. Tüm öğrencilerin bilgilerini biliyor musun şimdi? Tanrım bu çok korkunç.” Güldü.

“Sadece ilgi çekici olanlarınkini.” Dedi ve göz kırptı. Hayır bundan kesinlikle bir anlam çıkartmaya çalışmayacaktım. Konuyu değiştir Ceyda, konuyu değiştir !

“ Arabanı nereye park edeceksin?” o sırada Wayland Koleji’nin görkemli demir kapıları gıcırtılı büyük bir sesle açıldı.

“ Biraz gösterişe ne dersin? “ Ne gösterişinden bahsediyor ? Aman Tanrım yoksa…

Cevabımı beklemeden gazı kökledi, bunu yapmasıyla ani hızdan sırtımı ve kafamı  koltuğa çarpmam bir oldu.  Ah, tahmin ettiğim gibi Araba ve Hız gösterisi.

Arabanın tekerlekleri neredeyse 360 derecelik bir şekilde dönerken kulağı tırmalayan bir ses çıkardı. Kendimi incitmemek için ve biraz da korkudan dolayı kendimi koltuğa sabitliyordum, ölmemek için elimden geleni yapıyordum demek daha doğru olur.

Arabayı dönüşten sonra dümdüz bir şekilde park etmeyi başarmıştı. Barlas yapacağını yapmıştı. Manyak.  Kanın beynime sıçradığını hissettim, tırnaklarımı avcuma bastırırken ağzımdan her an kaçabilecek olan kelimeleri tutmakla uğraşıyordum. 

Ya bir yerlere çarpsaydık, sakat kalabilirdik hatta ölebilirdik, gençliğimizi yaşayamadan kül olup giderdik. Hem de ne uğruna ? Barlas adlı bir manyağın gösteris tutkusu üzerine. ..  

Aklıma bin bir türlü kötü düşünce ve görüntü gelmeye devam ediyordu Barlas bu yoğun karamsar düşünceler sisini kahkahasıyla böldü.

“Nasıldı ?” Bu sorusu üzerine kısa bir anlığına ne yapacağıma karar veremedim. Üzerine mi atlasam ? Tokat mı atsam ? Çığlık atıp yardım edin diye mi bağırsam ? bilemedim. En sonunda beynimdeki sabır küpünün patlama sesi kulaklarımda çınladı.

“Saçmaydı !  Arabayı devirebilirdin, birine çarpabilirdin ya da bahçeye bodoslama bir giriş yapıp ortalığı savaş alanına çevirebilirdin ! Sorguya çekilirdin ve seninle tanık olarak ben de gelmek zorunda kalırdım, bu sırada da okuldan atılır ve eğitim hayıtımızı mahveteredik. Ayrıca insanların ölümünün sorumluluğunu ve yaratacağı ızdırabı düşünmek istemiyorum bi- “

Sonraki kelimelerim ağzımdan boğuk ve anlaşılmaz bir sesle çıkmaya başladı çünkü koca bir el ağzımı rehin almıştı.

“Tamam.Sakin ol Kızıl Kuş. Hayattayız ve kimse de ölmedi.” Alev fırlatmak üzere olan gözlerimi  onun kehribar gözlerine odakladım ve direnmeyi bıraktım.

“Aferin.”

Bunu küçük bir çocuğa söyler gibi söylemişti. Elini yavaşça çekti. Kemerimi çözüp arabadan hızlıca çıktım –eh bu uzun elbiseyle ne kadar hızlı çıkılabiliniyorsa- Barlas çoktan arabayı kilitlemiş, maskesini takmıştı ve sol kolunu yana açmış beni bekliyordu. Elimde duran maskeyi ben de taktım.  Somurtarak yanına gittim ve kolumu koluna doladım.

“Kızıl Kuş, uçmaya hazır mısın? “ göz kırptı. Maskenin heykelimsi yüzünde ne kadar güzel durduğunu inceledim. Kehribar rengi gözleri bir yıldızmışçasına parlıyordu. Bu kadar büyüleyici olması adil değildi. Yüzümü önüme çevirdim.

“Bırak şu süslü lafları da içeri girelim.”  Gülümsedi ve ilk defa ters lafıma cevap vermeden yürümeye başladık.

Sıradaki bölüm yarın veya bir sonraki gün gelecek. Eleştirileriniz varsa lütfen çekinmeden yazın. Sizi seviyorum 

RASTLANTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin