♧8.Bölüm♧

32 11 0
                                    

Kantinde oturmuş zamanın geçmesini beklerken "Bu saatte gelmeseydik keşke." Diye hayıflanıyordu Defne. Karneler saat 11'de verilecekti fakat biz erkenden gelmiştik. "Sabredin 1 saatçik kaldı." Dedim. O sırada Melis ve sürtük arkadaşladının bizim masaya -daha doğrusu Parsa- baktığını gördüm. Onlara baktığımı fark ettiğinde arkadaşlarına bir şeyler söyleyip bizim masaya geldi.

"Selam millet." Bir de selam mı veriyordu? "Melis defolup git şurdan." Dedi Ateş. "Aa Ateşçiğim sana yakışıyor mu böyle sözler? Ben sadece halinizi hatrınızı sormaya gelmiştim." Bir de ağzını yayarak konuşuyordu ya! "Başlatma haline hatrına siktir git." Dediğimde Pars Melise bu zamana kadar görmediğim soğuk bir şekilde bakıyordu.

"Parsçığım, se-" Lafını Pars kesmişti. "Kıt mısın? Git diyoruz sana." Dedi. "Bu sürtük kızlarla takılmak yerine bizle takılabilirsiniz." Demesi bardağı taşıran son damla olmuştu.

"Yeter artık, fazla oluyorsun ama." Deyip saçını tuttuğum gibi masaya vurup karnına tekme attım. Yere düştüğünde üstüne çıktım. "Bana bak eğer bir daha bizim gruba yaklaşırsan, hatta bırak yaklaşmayı yan gözle bile bakarsan olacaklardan ben sorumlu değilim." Sırıttı. "Ne yaparsın bebeğim?" Yüzüne ağır bir tokat attım. Yüzü yana dönerken sırıtan bendim.

"Dövmekten beter ederim seni." Üstünden kalktığımda etrafta birçok insan toplanmıştı fakat hiçbirinin ayırmaya çalışmaması dikkatimi çekmemişti açıkçası.

Bizimkiler ayaklandığında birlikte bahçeye inip her zamanki bankımıza oturmuştuk. "Yemin ederim bu kızı öldüreceğim bir gün." Dedim sinirle. "Komalık etmişliğimiz var zaten." Deyip sırıtan Defneyle yumruklarımızı tokuşturduk.

Biraz daha bahçede durup sınıfa çıkmıştık. Hoca 15 dakikalık bir konuşmanın ardından sonunda karneleri dağıtmaya başlamıştı.

Hepimiz karnelerimizi aldıktan sonra okuldan çıkıp bir kafeye gitmiş birbirimizin karnelerini incelemiştik. Pars'ın ortalaması 94, Defne'nin 85, Ateşin 83 ve benim 88 di. Aramızda dersleri en iyi olan Pars olduğu için ateş ona bir sürü şey demişti.

*

Saat öğlen 2'ye gelirken evde kitap okuyordum. Kapının çalınmasıyla aşağı indim. Dürbünden bakma gereği duymadan kapıyı açtığımda karşımda Meriçi görmeyi beklemiyordum. Bugün cumartesiydi ve Meriç salı günü gelecekti.

"Ipek böceği," Meriç lafını bitiremeden anın şokunu üzerimden atıp hemen ona sarıldım. Gözlerim dolmuştu. Hemen hemen 7 yılımı birlikte geçirdiğim kardeşten de öte olan kuzenim gelmişti.

"Iyiki geldin." Dedim ve ayrılıp çantalarından birkaçını alıp salona bıraktım. "Görüşmeyeli çok oldu fıstık. Nasılsın, nasıl gidiyor?" Gülümsedim. "Her şey aynı Meriçim, değişen hiçbir şey yok." gülümsedi. "Özlemişim seni zilli." bir süre konuştuktan sonra Meriç bir arkadaşının yanına gitmişti.

Yaklaşık iki saat sonra kapının çalınmasıyla elimdeki kitabı bırakıp aşağı indim ve kapıyı açtım, gelen Meriçti. Meraklı gözlerle kendisine baktığımda içeri girdi. Montunu asıp yukarıya çıkmaya başladı. "

"Meriç sen nerede kalacaksın?"  Dedim. "Yan komşun Pars'ta." Gözlerimi kocaman açıp Meriçe döndüm. "Siz tanışıyor musunuz?" Başını salladı. "Uzun zamandır."

Kapı çalındığında Meriçle aşağı indik. Gelen parstı.

"Misafirimi almaya geldim." Deyip güldü. "Biraz İpek böceğiyle vakit geçiriyoruz gel istersen." Dedi Meriç. Pars kararsızca bana baktığında gülümseyip başımı salladım. Pars içeri girdiğinde Meriç önde biz arkada yukarıya çıktık. "Size bir kahve yapayım mı?" dedim mutfağa doğru giderken.

 "Yap yap içeriz." dedi Meriç. "Cips falan da getiriyim mi?" "Getir getir yeriz." Pars gülüp "İpek ben bunu doyurabilir miyim sence?" dedi. Meriç yemek yemeyi severdi ve hiç kilo almazdı. "Abicim abartmayın ya sanki ne yedim lan?" dedi Meriç. "Valla kardeşim evde aç kalsan beni bile yiyecek kapasite var sende."

 Gülerek mutfağa girdim. Kahveleri yaptıktan sonra bir kase çıkarıp içine cips boşalttım. hepsini bir tabloya koyup içeri geçtim. Pars telefonunda bir şeyler yapıyor Meriç ise onu izliyordu. "Aferin aferin, laykla hepsini." dedi Meriç. "Meriç, az sağa kaysana." dedim. Dediğimi yaptığında tabloyu ortalarına bıraktım.

Meriçin diğer tarafına geçip oturdum. Saate baktığımda sekiz civarıydı. "Ee tatilde ne yapacağız?" diye sordu Meriç. "Semih Abi'nin mekanında çalışmayı düşünüyorum." dedim. Semih Abi'nin bir cafesi vardı ve boş zamanlarımızda hem ona yardım etmiş olur, hem de çalışırdık. "Benim birkaç işim var, buralarda olmayabilirim." dedi Pars.

Biraz daha konuştuktan sonra saat 10'a gelirken Pars ve Meriç gitmişlerdi. Ben de biraz oturduktan sonra uyumaya karar vermiştim. gözlerimi yumup birkaç hayal kurdum ve kendimi uykunun huzurlu kollarına bıraktım.

Hep buraya bir şeyler yazardım, şimdi yazıcak şey bulamadım sjfjhdjdsjdhf

Gökkuşağının Sekizinci RengiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin