———3.şahıs———
Maskeli birkaç kişi içeriye dalmıştı. Partiye odaklanan davetliler ancak havaya ateş açılınca onları fark etmişti. Çalışanlardan iki kişi soygunculara yakalanmadan salondan çıkabilmişti. Çoğu etrafta koşuyordu yardım çığlıkları eşliğinde. Davetlilerin arasından birisi maskeli adamlara yavaş yavaş yaklaşıyordu. Soygunculardan biri elindeki silahı kokteyl ikram edilen bardağa doğrulttu ve ateş etti. Camdan bardağın parçalanma sesiyle davetliler oldukları yerde çömelmişti. Soygunculardab biri taktığı maskeden dolayı boğumlu çıkan sesini değiştirmeye gerek duymadan konuşmaya başladı.
"Herkes iyi dinlesin! Sizi incitme gibi bir düşüncemiz yok. Tabi eğer uslu durursanız. "
Son cümleyi, masanın altındaki düğmeye basmaya çalışan genç hanıma bakarak imalı bir şekilde söylemişti. Kendisine gönderilen uyarıları anlamayan genç hanımın tek istediği bir an önce buradan kurtulmaktı. Alarm çaldığında onları kurtarmaya çalışacak polislerin başlarına geleceklerden habersizdi.
Başka bir kapıdan maskeli birileri daha girmişti içeriye. Oldukça fazlaydılar.
Genç hanım elini uzatarak yetişemiyordu düğmeye. Topuklu ayakkabısını çıkardı. Şimdi daha iyi yetişebiliyordu. Topuklu ayakkabının düğmeye dokunmasına bir santimetreden az bir mesafe kalmıştı ki duyulan silah sesiyle elindeki ayakkabıda bir delik açılmıştı. Yakalandığı için ve kendisine yapacakları için çok korkuyordu. İkinci bir silah sesiyle elindeki ayakkabı çok uzaklara uçtu. Herkesi kurtarma şansını kaybetmişti.
Genç hanım panikle geri geri emekledi. Maskelilerden birisi ona doğru ilerleyince yolun üstündeki davetliler yanlara çekildi. Şimdi hiçbir engel yoktu genç hanım ve soyguncunun arasında. Tek bir söz dökülüyordu genç hanımın dudaklarından. "Lütfen... " soyguncu onu anlamaya çalışır gibi başını yana eğdi. Ne istiyordu karşısındaki elleri titreyen bu bayan? Elindeki silahla kafasını kaşıdı soyguncu. Geniş omuzları ve giydiği siyah kıyafetin altından belli olan kasları onun erkek olduğunu anlamasına yetiyordu insanların. Maskeli adam ağır hareketlerle eğildi ve fısıldadı.
"Lütfen ne? "
Genç hanım titreyen ellerini durdurmayı başarabilmişti. Tüm cesaretini toplayarak ayağa kalktı.
" Kimseye zarar verme. Lütfen. "
" Biri yaptığın davranışın bedelini ödemeli. "
Arkadaki soyguncuların söylediği şeyle hiç gitmeyen korku gen hanımın içinde yayıldıkça yayıldı. Az önceki bedelin ödenmesini isteyen soyguncu yerde oturup dua eden bir kızı ayağa kaldırdı. Silahı başına dayadı. Kız korkudan ağlamaya başlamıştı. Genç hanım ileriye birkaç adım atınca önündeki maskeli adam onu tuttu.
"Lütfen bırakın onu! Benim hatamdı. Bedelini ben ödemeliyim."
Genç hanım kendi söylediklerine ve cesaretine hayret ediyordu. Yaptığı şeyi hata olarak kabul etmesine de sinir olmuştu. Herkesi kırtarmaya çalışmıştı. Bunun neresi hataydı ki? Hâlâ onu tutmakta olan maskeli adam hareket etmesi için çekiştirirken bağırarak konuşuyordu.
"Madem bu kadar çok ölmek istiyorsun bana fark etmez! Bırak o kızı burada gönüllü var. "
Genç hanım çırpınmayı kesmiş katili olacak adamın maskesinden gözüken tek yere, gözlerine, bakıyordu. Kafasına dayadığı silahı çekip kızı yere ittirerek bu teklifi kabul ettiğini açıkca belli etmişti diğer soyguncu. Genç hanım artık kendi ölümü için yalvardığının farkındaydı. Birkaç damla yaş aktı gözünden. Maskeli adam kolunda sürükleyerek başka bir odaya götürdü genç hanımı. Diğer soyguncular ise silahları elinde davetlileri gözlüyorlardı. Aralarından biri sırt çantasından bir sürü ip çıkardı. El birliğiyle bağladılar içerdeki herkesi. Akan gözyaşları yüzünden yerler ıslanmıştı. Silahın patlama sesi duyulunca aralarındaki küçük bir kız minik elleriyle kulaklarını kapatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi (#WKT17)
ActionHayat masum değil,ben ise hiç değilim. Ama bir zamanlar öyleydim. Kötülükten habersiz prensimi beklerdim,ailemi beklerdim. Şimdi keşke hiç bulmasaymışım diyorum. Belki o zaman ben masum, öldürdüklerim canlı kalırdı... Belki o zaman rol yapmak zorund...