"Sonunda seni buldum."
"Ben bulunmak istemeseydim gerçekten beni bulabileceğine inanıyor muydun Mavi?"
Karşılıklı silahlarımızı birbirimize doğrultmuş tetikte bekliyorduk. Fesleğenli mektubu yollayan kişiyle karşı karşıyaydım. Baş başa olmamamız açıkçası biraz sinir bozucuydu. Maske takıyor olması da cabası! Ah evet, şuan silahları hedefine kilitlenmiş bir şekilde bekleyen sadece ikimiz değiliz. Başka kimler mi var? Bay fesleğenin sağ tarafında Ege ve Bora kuşanmıştı. Sol tarafında ise Hasat. Etrafı sarılmasına rağmen bu kadar rahat davranıp bana odaklanması beni tedirgin ediyordu. Fakat merakım ve öfkem daha üstün geldiği için bunu görmezden gelmeyi seçtim.
"Madem öyle neden yüzünü göstermiyorsun bize? "
Ege'nin öfkeli sesiyle sadece gözlerini yana kaydırarak ona baktı. Fesleğen adam maske yüzünden boğuk çıkan ve zor anlaşılan sesiyle "Göstereceğim." dedi.
"Ama karşılaşacağınız kişiden memnun kalır mısınız bilemem. "
Fesleğen adam boşta kalan eliyle maskeyi indirmeye başladığında gelen siren ve anons sesleriyle telaşa kapılmıştık.
"Etrafınız sarıldı! İçeri girdiğimizde silahlarınızı bırakmamış olursanız ateş açacağız!"
Bizimkiler girdiğimiz kapıya yönelirken aksi yöne koşmaya başlayan Fesleğen adam ile peşine takıldım. Hasat arkamdan seslense de şimdi duramazdım. Onun kimliğini öğrenmeye bu kadar yaklaşmışken duramazdım. Kapının yanına vardığımızda tam teçhizat hazırlanmış polislerin içeri dalmasıyla bastırıldık.
"Yat yere yat, yat!"
Hiçbirimiz kaçamamış polisler tarafından yere ya da duvara yatırılarak kelepçelenmiştik. Feci bir şekilde baskına uğramıştık. O an aklımda olan tek düşünce ise şuydu. Biz bu duruma nasıl gelmiştik?
--3 GÜN ÖNCE --
"Hasta yirmili yaşlarında erkek, bilinci kapalı. Kan grubu AB Rh negatif. Silahla yaralanma. Çok kan kaybetmiş."
"Hasan söyle 2 numaralı ameliyathaneyi hazırlasınlar çabuk. Elif hemşire, hemen genel cerrahiye haber ver!"
"Hocam bugün hepsi izinli. "
"Ara ve çağır o zaman! Hâlâ ne duruyorsun? Hadi!"
Sedyenin üzerinde yaraya baskı yaparak ilerlediğinden beyaz önlüğü renk değiştirmiş kırklı yaşlarındaki adamın bağırışıyla adının Elif olduğunu öğrendiğim hemşire başını sallayıp koşarak yanlarından ayrıldı. Aynı doktor etrafındakilere emirler yağdırıyordu. Kan ter içinde kalmış Melih'e odaklanmış, bilinçsizce onları takip ederken içlerinden biri beni durdurdu.
"Hanımefendi buraya giremezsiniz. "
" Ama içerdeki benim abim. Ne demek giremem? "
"Lütfen zorluk çıkarmayın. Bırakın doktorlar halletsin işlerini."
Karşı çıkmanın hiçbir yararı olmadığını anlayıp koridorun iki yanına döşenmiş olan sandalyeye oturdum. Bu gerçekleşiyor olamazdı değil mi? Onu da kaybedemezdim. Henüz abi dediğimi bile duymamıştı. Yani beni bırakıp gitmezdi değil mi? Gözyaşlarım sicim sicim dökülürken dizlerimi kendime çektim kollarımı etrafına doladım. Ya giderse? Ya o da Gizem gibi giderse?
"Alev! "
" Teyze! Teyze, Melih. .. "
"Biliyorum kuzum, biliyorum." diyerek kollarını etrafıma doladı. Saçlarıma bir öpücük kondurup ekledi. "İyileşeceğine eminim. Aynı senin gibi inatçıdır o da. Hem bak burası onun bir zamanlar çalıştığı hastane, meslektaşları ona çok iyi bakacaktır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi (#WKT17)
ActionHayat masum değil,ben ise hiç değilim. Ama bir zamanlar öyleydim. Kötülükten habersiz prensimi beklerdim,ailemi beklerdim. Şimdi keşke hiç bulmasaymışım diyorum. Belki o zaman ben masum, öldürdüklerim canlı kalırdı... Belki o zaman rol yapmak zorund...