Bölüm 12

3.4K 261 2
                                    

Yanağımda hissettiğim ağırlıkla, az önce gördüğüm rüyayı unuttuğum uykumdan uyandım. Gözlerimi açmadan olduğum gibi durmaya devam ederken yanağımda hissettiğim ağırlığın birinin eli olduğunu fark ettim. Gözkapaklarımı yavaşça araladığımda bir siluet gördüm ama gözüme çarpan ışıkla hızla kapadım.  “Uyanıyor sanırım.” Duyduğum ses yakınımdan geliyordu. Muhtemelen yanağımın üstündeki elin sahibiydi. Ve bu yumuşak ama aynı zamanda sinir bozucu sesi tanıyor gibiydim. Gözlerimi tekrar araladığımda o olmaması için dua ettiğim kişiyle göz göze geldim.

“Günaydın bebeğim.”

Gözlerimin büyüdüğünü ve kalbimin deli gibi attığını hissedebiliyordum. Charlotte’u görür görmez hızla ondan uzaklaştım ve yatağın diğer tarafından kalktım. “Senin ne işin var burada?”

“Bizi böyle mi karşılıyorsun?” Sesin geldiği tarafa döndüğümde pencerenin hemen önünde duran Bayan Rivers’ın yanındaki babamı gördüm.

“S-siz burada ne arıyorsunuz?”

Charlotte gülümseyerek Bayan Rivers’a döndü. “Sanırım bizi görünce şaşırdı.”

Bayan Rivers da nazik bir şekilde gülümseyip kapıya doğru ilerlemeye başladı. “Ben sizi yalnız bırakayım.”

“Daha ziyaret saatine çok var.” Dedim çaresizce Bayan Rivers’a bakarak.

Charlotte’un yataktan kalkıp bana yaklaşmasıyla bir iki geri adım attım. “Ziyaretçi saati arkadaşların için Niall. Biz senin aileniz.”

Yüzündeki gülümsemeyle ters olan keskin bakışları ve özellikle bana yaklaşması nefes alışverişimin hızlanmasına neden olmuştu. Bayan Rivers odadan çıkıp arkasından kapıyı kapattığında odada öfke ve korkumla yüz yüze kalmıştım; babam ve Charlotte’la.

“Gel de sana bir sarılayım.” Dedi Charlotte bana doğru bir adım atarak. “Seni çok özledik. Değil mi Bobby?” Charlotte bir anlık babama döndüğünde hemen ondan uzaklaşıp kapının yanında duran dolabın kapağına yaslandım.

Bob da gülümseyerek -Baba sözcüğünü bana sadece babam olduğunu hissettirdiği zaman kullanırım. İsmi de köpek ismine benzediği için hep kısaltmayı tercih etmişimdir- başını onu onaylarcasına aşağı yukarı salladı. “Evet evlat, seni çok özledik.”

Kesin öyledir. Beni, özleyecek kadar önemseseydin Charlotte denen fahişeyi çoktan evden göndermen gerekirdi. Ama sen onu göndermek yerine beni buraya postaladın.

“Güzel. Peki ne zaman gidiyorsunuz?”

“Bizi kovuyor musun?” Charlotte tekrar yatağa bu sefer tam karşıma oturmuştu. Her zamanki gibi nasıl bir fahişe olduğunu gösteren, kıçını zor kapatan mini eteğini giymişti. Gözlerindeki tanıdık imalı bakış daha çok korkmama neden oluyordu.

Bob’un “Burada sana iyi bakıyorlar mı?” diye sormasıyla Charlotte ile olan korkutucu bakışmamızın bitmesine sevinerek derin bir nefes aldım ve başımı aşağı yukarı salladım. “Evet, inanır mısın her akşam sıcak yemek var.”

Bob söylediğime bozulmuş olsa da Charlotte odada yankı yapacak abartılı bir kahkaha attı. “Espri yapmanı ne kadar özlemişim Niall. Ev sensiz çok sessiz. Geri dönmen için sabırsızlanıyorum.”

“Emin ol bende (!)” diye mırıldandım ama neyse ki kimse duymadı.

“Bayan Rivers ile konuştuğuma göre son bir kaç haftadır gelişme gösteriyormuşsun.” Diye söze girdi Bob uzun bir sessizlikten sonra. Konuşmaya devam edecekken Charlotte söze daldı. “Birisinden bahsetti, bir kızdan. Her gün gelip sana yardım ediyormuş.” Bir kızdan derken kaşlarını kaldırmıştı.

“Evet, bir arkadaşım.” Dedim Bob’a dönerek. Charlotte bakmak istemiyordum. “Daha yeni tanıştık.”

“Demek burada bile rahat durmuyorsun.” Diyerek göz kırptı Charlotte.

Bakışları ve konuşması ondan daha çok iğrenmeme neden oluyordu. Bir an önce ikisinden de kurtulmalıyım ama nasıl? Tanrım neden bir kereliğine mahsus benim tarafıma geçmiyorsun?

***

Saate baktığımda 15.20 idi. Büyük salonda geçirmem gereken zamanı da Bob ve Charlotte ile geçirmek zorunda kalmıştım. Konuşacak bir şeyler bulmak için o kadar çırpınıyorlar ki. Çoğunu sessizce geçirdiğimiz üç saat bana asırlar gibi gelmişti. Konuştuklarında ise boş zamanlarında neler yaptıklarından, evin yanına açılan yeni Nando’s şubesinden, Greg’in -abim- ziyaretinden bahsettiler. Bense Charlotte’un bakışlarından kaçmaya çalışıp susarak onları dinledim.

Sonunda Bob, Demi’nin her geldiğinde oturduğu koltuktan kalkıp Charlotte’a döndü. “Hadi artık gidelim hayatım.” Charlotte da ayağa kalkarken istemsizce gülümsemeye başladım gidiyorlardı işte, sonunda. Bob kapıyı açtıktan sonra “Kendine iyi bak Niall. Eve dönmeni sabırsızlıkla bekliyorum.” Deyip dışarı çıktı. Charlotte da tam arkasından çıkıyordu ki birden olduğu yerde durdu. İşte o an gülümsemem anında yok oldu. “Sen in hayatım. Ben Niall’a veda edip geleceğim.”

Gitme, gitme, lütfen. Hadi ama eşini tek bırakamazsın. Burası sorunlu insanlarla dolu bir yer. “Pekala. Arabada bekliyor olacağım.” Lanet olsun!

Charlotte kapıyı kapatıp bana yaklaşmaya başlayınca geriye doğru adımlar atmaya başladım. Sırtım duvarla buluştuğunda Charlotte küçük bir kahkaha attı. “Benden neden korkuyorsun bebeğim? Sana zarar vermeyeceğim ki.” Yanıma iyice yaklaştığında elini yanağıma yerleştirdi. Geri çekmeye çalıştığımda ise vücudunu bana bastırdı. Kalbim yine sabah Charlotte’u ilk gördüğümdeki gibi atmaya başlamıştı. Sesini duymak bile beni korkuturken şimdi vücudunu hissetmek korkudan daha beterdi. “Seni çok özledim.” Dedi boş eliyle elimi tutarken. Ona karşı koymaktan bile korkuyordum. Derin bir nefes alıp “Burada olmamın sebebi sensin.” Diye fısıldadım. Korkum sesime de yansımıştı. Yine o iğrenç kahkahalarından birini attıktan sonra tuttuğu elimi bacağına bastırıp yukarı doğru çıkardı. Daha sonra kafasını geriye atıp derin bir nefes aldı. “Ah James, bana dokunmanı özledim.”

“Beni rahat bırak.” Sesim fazlasıyla güçsüz çıkıyordu ve bu da Charlotte’un hoşuna gidiyordu.

Yanağımdan dudağıma doğru küçük öpücükler bırakmaya başladı. “Her gün ziyaretine gelen kız da kim?” dedi öpücüklerinin arasından. “Benim sana hissettirdiklerimi hissettirebiliyor mu?”

“O öyle biri değil.”

Dudağımın kenarına küçük bir öpücük daha bıraktıktan sonra durup gülümsemeye başladı. “Benden başkasına dokunamazsın Niall.”

Bu kadın sorunluydu. Kendinden on yaş küçük birine kendini becertmeye can atacak kadar sorunlu. Asıl onun burada olması lazım. Bana yaşattırdığı şeylerin ne kadar zor olduğunu tahmin bile edemezsiniz ya da üç yıl boyunca ona itaat etmediğim her anda ne kadar ağır cezalar aldığımı. Üç yıl boyunca nasıl yaşadığımı anlayamazsınız.

Dudakları benimkilere değdiğinde kendimi o kadar çaresiz, o kadar güçsüz hissetmiştim ki… Tekrar beni öpmesini istemiyordum. Tanrım ne olursun bana bir kez yardım et. Tam dudaklarını aralamıştı ki duyulan sesle ikimizde kapıya döndük.

Half A Heart (Demi Lovato&Niall Horan/Diall)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin