Bölüm 3

4.4K 342 10
                                    

Gözlerimi açtığımda evimdeydim. Daha doğrusu babamın evinde. Yatağımın bir köşesinde dizlerimi iyice kendime çekmiş oturuyordum. Odama doğru yaklaşan ayak seslerini duyuyordum. Korkuyordum. Kapı yavaşça aralandığında sanki duvarı delebilecekmiş gibi sırtımı iyice duvara yaklaştırdım. Charlotte kırmızı geceliğiyle gülümseyerek içeri girdi.

“Baban az önce gitti.”

Charlotte bana yaklaştıkça nefes alış verişim hızlanıyordu. Ondan delicesine korkuyordum. Yatağın kenarına oturup elini yanağıma yerleştirdi. “Neden titriyorsun bebeğim? Benden mi korkuyorsun?”

Cevap veremiyordum. Elini tenimde hissetmek midemi bulandırıyordu.

Charlotte gülümsemeye devam ederek bana yaklaştı ve dudağıma küçük bir öpücük bıraktı. “Korkma bebeğim. Bu gece çok eğleneceğiz.”

Hızla yataktan doğrulduğumda nefes nefese ve ter içinde olduğumu fark ettim. Bir de titriyordum. Onu rüyalarımda görmek bile korkmama neden oluyordu.

Nefes alışverişim düzene girdiğinde yataktan kalkıp lavaboya yöneldim. Musluğu açıp birkaç avuç dolusu suyu yüzüme çarptıktan sonra musluğu kapattım. Odaya geri dönmek yerine olduğum yerde durmaya devam ediyordum. Gözlerim aynadaki yansımama takıldı. Üç ayda ne hale gelmiştim ben? Bu yorgun bakan mavi gözler benim olamazdı. Parmaklarımı fazlasıyla dağınık durduğu için, diplerindeki kahverengiliklerin belirginleştiği sarı saçlarımın arasından geçirdim. Tam bir harabeye dönmüşüm. Buraya iyileşmek için geldim ama tam aksine yavaş yavaş öldüğümü hissediyorum.

Kendime bakmak sinirlerimi bozduğu için hışımla lavabodan çıkıp odama döndüm. Üstüme rastgele bir şeyler geçirdikten sonra iştahım olmamasına rağmen aşağıya büyük salonun hemen yanındaki yemekhaneye indim.

“Günaydın Nialler.”

“Günaydın Rose.” Aslında size hiç arkadaşım olmadığını söylemiştim ama sanırım burada tek anlaşabildiğim kişiyi yani Bayan Rivers’ın asistanı olan Rose’u unutmuşum. Rose buradaki hastaları profesörlük makamında olan doktorlardan bile daha iyi anlıyor ve nasıl davranmasını gerektiğini biliyor. Eğer Bayan Rivers, Rose gibi davransaydı bir aya buradan kurtulmuş olurdum.

Rose ile selamlaştıktan sonra tabağıma birkaç şey koyup tek başıma oturabileceğim bir masa aradım. O sırada en kenarda tek başına oturan JohnnyB ile göz göze geldim.

“Oturabilir miyim?” Evet biliyorum cevap vermeyecek ama benimki de fantezi işte. Zaten bunu söylerken oturmuştum bile. JohnnyB çatalıyla tabağındaki zeytinlerle oynarken bende ağzıma peynirden bir parça attım. “Buradan kurtulduğumuzda birlikte bir eve çıkmaya ne dersin?” Baygın bakışlarını tabağından ayırıp gözlerime diktiğinde refleks olarak gözlerimi kaçırmıştım. “Her gün eve birkaç kız atarız, ha?” Hala aynı şekilde bakmaya devam edince elimi gözlerinin önünden geçirdim. “JohhnyB?” Cevap olarak sandalyesini geri çekti ve masadan kalktı.

***

Saat üç olmuştu. Rehabın kurallarına göre 13.15 ile 15.15 arasında büyük salonda bulunmak zorunluydu. Hep birlikte oturup hayatımızdan ve iyileşme sürecimizden bahseder daha sonra salonda kalmak şartıyla serbest bırakılır bir hoca eşliğinde kimi el işi, kimi takı yapmakla uğraşır, ben ve JohhnyB gibiler de bir kenarda otururdu.

Büyük salonda zamanımı genellikle duvardaki saate bakarak geçirirdim. On beş dakika sonra ziyaret saati başlayacak ve ben de odama çıkabilecektim.

“Nialler, el işi grubuna katılıp bir şeyler yapabilirsin.”

Rose’a gözlerimi saatten ayırmadan cevap verdim. “Belki babam gelir ve yaptığım şeyi ona hediye ederim, iyi fikir.”

Half A Heart (Demi Lovato&Niall Horan/Diall)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin