Bölüm 8

3.7K 314 14
                                    

“Bugün bileklik yapmayacak mısın?”

Sesinden benimle konuşan kişinin Bayan Rivers olduğunu anlamıştım. Gözlerimi dışarıdan ayırmadan başımı hayır anlamında iki yana salladım.

“Neden?”

“Canım istemiyor.”

“Birini mi bekliyorsunuz Bay Horan?”

“Bu da nereden çıktı?” diyerek ona döndüm.

“Pencerenin önünden ayrılmıyorsunuz.”

Yüzüme alaycı bir gülümseme yerleştirdim. “Ben her zaman böyleydim Bayan Rivers.”

“Ama önceden gözünüz ağaçlarda olurdu. Şimdiyse yolda.” Gülümsemeye başladı.

“Ne? B-Bu saçmalık. Ben sadece… Her neyse ben gidiyorum.”

Bayan Rivers’ın yanından ayrıldığımda gülümsemeye hala devam ediyordu. Tanrım neden herkes aynı konuda üstüme geliyor? Dışarıya bakmak birini beklediğim anlamına gelmez ki. Belki yolda bir kaplumbağa vardı, ben de onu izliyordum.

Gözlerim ben farkına varmadan saati bulduğunda salon hapsinin bittiğini fark ettim. Tamam salonda geçirdiğimiz bu süreye serbest zaman diyebilirler ama siz söyleyin salonda olmamız zorunluysa bu nasıl serbest zaman olabilir ki? Buradaki insanların hepsi sorunlu.

Masanın üstündeki, ziyaretçiler için hazırlanan kurabiyelerden bir tane aldıktan sonra merdivenlere yöneldim. Ancak üst kata çıktığımda elimdeki kurabiyenin bittiği fark edebilmiştim. Kurabiyenin büyüklüğünü düşünecek olursak bir şey yeme konusunda biraz hızlı olduğum anlaşılabilir.

Odama geçip kapımı kapamak üzereyken duyduğum sesle durdum. “Hey dur, kapama.”

Demi elinde çantası, bir poşet ve sırtında bir gitarla içeri girdikten sonra “Selam.” Dedi.

Bir şey demeden kapıyı örttüm ve pencere kenarındaki koltuğa oturup Demi’yi izlemeye başladım. Elindeki poşet ile çantayı önündeki sehpaya koyduktan sonra gitarı da duvara yaslayıp karşımdaki koltuğa oturdu. Odamda iki koltuk olmasının nedeni Bayan Rivers ile olan seanslarımı bazen burada yapmamızdı.

“Onu neden getirdin?” diye sordum gitara bakarak.

“İyiyim. Sorduğun için sağ ol. Sen nasılsın?” Dudaklarımı tek çizgi haline getirip kaşlarımı çatarak ona dönünce ben bir şey deme gereği duymadan konuşmaya devam etti. “Üzgünüm, bazen insan olmadığın tamamen aklımdan çıkıyor. Buna alışmam biraz zaman alacak.”

Bu söylediğine sinirlenmem gerekse de nedense hoşuma gitmişti. Hafifçe gülümseyerek arkama yaslandım ve ayaklarımı sehpaya uzatarak sol ayağımı diğerinin üstüne koydum. “Hala sorumun cevabını alamadım.”

“Tanrı aşkına Niall.” Diyerek yüzünü buruşturdu. “Çorabını en son ne zaman değiştirdin sen? Köpeğimin dışkısı bile daha iyi kokuyor.”

İstemsizce kıkırdamaya başladım. “Sanırım bunu hafta başı giymiştim.” Çoraplarımı çıkarmak için doğrulduğumda kokuyu bende almıştım. Gerçekten de berbat kokuyorlardı. Demi’ye bir şey çaktırmamak için yüzümü buruşturmamaya çalışıp nefesimi tutarak çorapları çıkarttım. Kısa bir süre sessizce durduktan sonra tekrar arkama yaslanıp çorapları Demi’nin üstüne attım.

“İğrençsin Niall!”

Demi biri saçına biri de üstüne denk gelen çoraplardan kurtulmaya çalışırken içimdeki gülme isteğimi bastıramayıp büyük bir kahkaha attım. “Üzgünüm, birden elimden kaydı.”

Half A Heart (Demi Lovato&Niall Horan/Diall)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin