Bölüm 11

3.5K 323 24
                                    

“Korkmadığından emin misin?”

“Evet.”

“O zaman neden bu kadar sık nefes alıyorsun?”

“Bilmem, belki dokunuşun beni heyecanlandırıyordur.”

Ses tonumdan dalga geçtiğimi anlayınca küçük bir kahkaha attı. “Sakın benden etkilenmeye kalkma.”

Hafifçe gülümsedim. “Bende Demi bana dokunsun da etkileneyim diyordum.” Bu konuşmayı sanırım önceden de yapmıştık ama şimdi repliklerimizi değiştirmiştik.

“Hala neyden korkuyorsun Niall?” derken ciddileşmişti.

“B-Bilmiyorum.”

Boşta olan elini diğer yanağıma yerleştirdi. “Sakin ol.”

Derin bir nefes alıp gerçekten neyden korktuğumu düşünmeye başladım. Korktuğum şeyin Demi’nin bana dokunması olmadığından emindim. Aklım hala babamın yapacağı ziyaretteydi. Charlotte onunla gelirse bana dokunmak isteyeceğinden emindim. İşte tam olarak korktuğum buydu. Birkaç gün sonra tekrar Charlotte’un dokunuşunu hissedebilme ihtimali.

Demi’nin sürekli gözlerimin içine bakması bakışlarımı yerden kaldıramamama neden oluyordu. Sessizliği bozmak için konuşacak bir şeyler aramaya başladım. Gözlerim Demi’nin eline gittiğinde bileğindeki dövmeyi fark ettim. Stay yazıyordu. Bunun bir devamı olmalıydı. Gözüm istemsizce diğer bileğine gittiğinde Strong yazısını fark ettim. Gülümsemeye başlayıp konuşmak için dudaklarımı araladım. “Demek bu sözün sahibi sensin, ha?”

“Hangi sözün?” Kaşlarını çatması neyden bahsettiğimi anlamadığını gösteriyordu.

“Güçlü kal.” Dedim gülümsemeye devam ederken. “Günün sözünde hep okuyordum.”

Neyden bahsettiğimi anlayınca gülümsemeye başladı. “Ah, evet. Rehabtan çıktıktan sonra yaptırmıştım.”

Gözlerim tekrar sağ bileğindeki Stay dövmesine gittiğinde yazıyı incelemeye başladım. Ve o sırada dövmenin altındaki izler gözüme çarptı. Bunlar dik atılmış çiziklerdi, yani ölümcül çizikler. “Bu izler de ne?” diye sordum bakışlarımı uzun zaman sonra yüzüne çevirdiğimde.

Hızla ellerini yüzümden çekti ve karşımdaki koltuğa oturdu. “Sanırım bugünlük bu kadar pratik yeter.”

Ellerini bacaklarının arasına koyduğunda ona cevap bekler gibi bakmaya devam ediyordum. Gözlerini gözlerimden ayırıp yere yönlendirmişti. Uzun bir süre böyle durduktan sonra konuşmaya başladım. “Bir soru sordum değil mi?”

“B-Ben.” Kısa bir süre durakladıktan sonra konuşmaya devam etti. “Zaman dolmak üzere. Artık gitmeliyim.”

Gözlerimi bir anlık duvardaki saate yönlendirdiğimde daha zamanımız olduğunu gördüm. “Hayır, hiçbir yere gitmiyorsun. Daha yarım saat var.”

“Niall… Gitmem gerekiyor. Yapmam gereken işler var.”

“Sorumun cevabını almadan olmaz.” Dedim kararlı bir şekilde.

Demi hala başını eğmiş sessizce duruyordu. Kısa bir süre daha böyle durduktan sonra “Önceden kendime zarar verdiğimi sana anlatmıştım.” Diye mırıldandı.

Pekala bunu söylemiş olabilirdi ama aklıma hiç böyle bir şey gelmemişti. Uzun bir süre ne yapmam gerektiğine karar vermeye çalıştıktan sonra birden büyük bir kararlılıkla oturduğum koltuktan kalktım ve Demi’ye yaklaşıp önünde duran sehpaya oturdum. Ellerimi yavaşça kaldırdığımda ne yapacağımı anlamış olacak ki “Lütfen.” Deyip beni durdurdu. “Bakmanı istemiyorum.”

Bir anlık gözlerine baktığımda parladıklarını gördüm. İlk başta yerime dönecektim ama nedense bundan vazgeçip parmaklarımı ellerine doladım. Bakmamı istemese bile elini tutarken karşı koymamıştı. Elini bileklerini görebilecek şekilde çevirdikten sonra izleri incelemeye başladım. Derin gözüküyorlardı. Titreyen başparmağımı sağ bileğindeki izlerin üstünde gezdirmeye başladığımda Demi başını kaldırmıştı.

Bir insan gösteriş amaçlı da bileğini jiletleyebilirdi ama Demininkiler öyle değildi. Zaten çiziklerin dik atılmış olması bunun bir kanıtıydı. Kaldırması gerçekten zor şeyler yaşamış olmalıydı. O zamanlar o kadar yalnızmış ki çareyi kendine zarar vermekte bulmuştu. Yaşadıklarımız şeyler aynı olmasa da ağırlığı aynıydı. Tek fark benim daha kendime zarar vermemiş olmamdı. Daha diyorum çünkü gelecekte ne olacağını bilemem.

“Sana neler yaşattılar?” diye fısıldadım. İlk defa biri için bu kadar üzülüyordum.

“Küçüklüğümden beri yaşadığım tüm olayları kaldırmak gerçekten zordu. Yaptığımın bir hata olduğunu biliyorum ama o zamanlar tek kurtuluşun bu olduğunu düşünüyordum.” Sesinin titremeye başlaması bu konuyu konuşurken ne kadar güçsüz olduğunu gösteriyordu. Belki de konuyu kapatmalıydım yoksa ağlamasına neden olabilirdim. Ama bu tabi ki kapatalım deyince kapanacak bir konu değildi.

“Peki yaşadığın acıların üstüne fiziksel anlamda da acı katmaktan başka bir işe yaradı mı?”

Başını hayır anlamında iki yana salladı. Bu halini görmek bende ona sarılma isteği uyandırmıştı. Ama maalesef o kadar cesareti kendimde bulamıyordum.

“Sadece bir kez yaşama hakkımız olduğunun farkındasın değil mi? Bazı duyguları sadece bir kez hissedebileceğinin. Bak bana anlattığın şeylerden fazlası olduğunu hissedebiliyorum. Yeni tanışmış olsak da, ailen ya da çevren hakkında pek bir fikrim olmasa da yaşadıklarının senin suçun olmadığını biliyorum. Sadece yanlış kişilerle karşılaşmışsın. Yaptığın tek hata ise tüm suçu kendinde bulup yanlış yollara yönelmek; Kendine zarar vermek gibi. Hiçbir şey senden daha önemli değil Demi, bunu unutma. Tek yapman gereken daha dikkatli davranmak ve doğru kişileri seçebilmek. Emin ol sana ihtiyacı olan çok kişi var.”

Demi gülümsemeye başlayıp elimi sıkıca tuttuğunda bende gülümsedim. Aslında bu dediklerimin hepsi doğru şeylerdi ama ben kendimi inandıramıyordum. İnanabilseydim zaten burada olmazdım. Benim hayatım çoktan bitmişti. Yaşamla ölüm arasında bir yerdeydim ve gittikçe ölüme yaklaşıyordum. Benim ikinci bir şansım yoktu, bunu çoktan kabullenmiştim. Ama Demi’nin vardı. Yaşadığı her şeyi unutmaya, yeni bir başlangıç yapmaya hem ihtiyacı hem de hakkı vardı.

Umarım beğenmişsinizdir. Yorumlarınızı bekliyorum gençler :D

Half A Heart (Demi Lovato&Niall Horan/Diall)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin