00.00'da atmışım gibi davranın kkk
İyi okumalar♡
"Sevgilim," dedi Taehyung, bir kez daha. "yemek yemen gerek."
Jimin, onun neden kendisine böyle hitap ettiğini hala anlayamasa da boş gözlerle karşısındaki adama bakıyor ve önüne getirdiği tabaklara yüz çeviriyordu.
"Yemeyeceğim," dedi Jimin, içindeki boğucu hissi anlatamazken. Sanki biri tüm kanını içine çekmiş, ruhunu alıp götürmüştü. Hala neden kalbinin attığını anlamıyordu. "seni tanımıyorum bile."
"İsmim Kim Taehyung," dedi Taehyung, kendini tanıtırken. "senin iki yıldır sevgilinim ve kaza geçirdiğin için hafıza kaybı yaşıyorsun."
Jimin'in dikkatli gözlerine baktı ve ona hafifçe gülümsedi. Taehyung, Jimin'in hemen ona yanaşacağını düşünmüştü ama işler hiç istediği gibi gitmiyordu.
"Aklım duracak gibi," dedi Jimin, elleriyle saçlarını çekiştirirken. "hiçbir şeyi çözemiyorum. Hiçbir şey mantıklı gelmiyor."
Taehyung genç adamla arasında duran tepsiyi kaldırıp yere bıraktı ve küçük elleri avuçlarının arasına alıp sıkıca sarıldı. Sevdiği kokuyu içine çekerken beyaz boynuna birkaç öpücük kondurdu ve masum kahveleriyle ona endişeyle bakan gözleri inceledi.
"Bana inandığını söylemiştin," dedi yaşadıkları son ana gönderi yaparken. "beni sevdiğini söylemiştin."
Jimin, kaşlarını kaldırarak karşısındaki adama bakarken kendisine sarılan kollara izin vererek onun etkisini hissetmeye çalıştı. Çünkü kalbindeki ağrıya göre sevdiği birini unutmuş olmalıydı.
"Hatırlayacağım," dedi Taehyung'un kulağına doğru. "hatırlamaya çalışacağım."
"Sadece beni," dedi Taehyung, göz göze gelmelerini sağlarken Jimin'in dudaklarını hafif bir şekilde öptü. "sadece sen ve beni."
Jimin tebessüm ederken kafasını aşağı yukarı salladı ve hatırlamak için aklının kara köşelerini yokladı. Hatırlamak zorunda olduğunu hissediyordu.
Hatırlayacaktı.
~
Min Yoongi, yürüdüğü taş yolu hızlı adımlarla geçerken gittiği yere ışınlanamadığı için lanet ediyordu. Eh, bu konuda cadılar gayet kesin ve kuralcıydı. Asla bir vampiri yaşadıkları yere davet etmezlerdi, üstelik ışınlanabilen varlıklarında kötü güç taşıdıklarına inanırlardı. Yoongi, Güney Kore'nin vampir kralı olduğundan bir nebze cadılara da hükmedebiliyordu ama yine de sınırları vardı ve onları katiyyen aşamazdı. Taehyung odasındaki büyüyü muhtemelen cadılardan birine yaptırdığı için Yoongi ilk iş olarak cadıyı bulmaya gitmişti.
Park Jimin'i o psikopatın elinde bırakamazdı. Ona dokunduğunu düşündükçe bile tüm Kore'yi yakmak istiyordu.
Tahta kapıyı iki kez tıklattığında kapı kendiliğinden içeri doğru açıldı ve tenine iğne batıyormuşçasına minik acılar hissederken tütsü, bitki ve tablo dolu salona giriş yaptı.
"Min Yoongi," dedi ve üstündeki deri ceketi çıkartıp cadının kokusundan anlaması için masasına bıraktı. "Kim Taehyung ile ilgili konuşacağız."
Siyah büyük bir şapkanın altında saklanan cadı topukları üzerinde Yoongi'ye dönerken onun deri ceketini kokladı ve kafasını onaylarcasına salladı. Simsiyah gözleri Yoongi'yi süzerken deri ceketi tiksiniyormuşçasına geri verdi ve Yoongi onun bu hareketine gözlerini devirdi.
Aralarındaki soğukluk hiç iyiye alamet değildi.
"Sana ne büyüsü yapmanı söyledi?" dedi ve saçlarını karıştırarak ellerini kot pantolonunun ceplerine soktu. "O büyüyü bozacaksın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bite me 'till i die :: yoonmin
FanfictionGüney Kore kraliyet ailesinin biricik oğlu ve aynı zamanda ülkenin prensi Park Jimin, çapkınlığı ve dehşet veren yakışıklılığı ile ünlüydü. Bir aralık gecesi, canı çok sıkıldı ve oyun oynamak istedi. Oyunun sonu kanlı bitti.