25: make sure he loves me

4.6K 550 114
                                    

İsterseniz medyayı dinleyebilirsiniz~

Adımlarını kontrol edemiyordu, genç adam. Bir tünelin içinde önünü göremiyordu ve küçüklüğünden beri kendisine musallat olan karanlık, ruhunu azar azar ısırıyor, kanamasına neden oluyordu. Ortalıkta akan bir sıcaklık yoktu, kırmızılığını belli eden kanlı bir tablo yoktu sadece yürüyüş biçimi öfkeyle şekillenirken içinde biriktirdiği yangını artık bir volkanik patlama olarak dışarı vurmak istiyordu.

Artık ülkede kaçık olarak anılan prens Park Jimin, büyük bir hışımla sarayın içine daldığında muhafızlar ve çalışanlar mum kesilmişti. Hepsi şaşkın bakışlarını adamda birleştirmiş, yapacağı şeyi önceden tahmin etmeye çalışıyordu. Siyah, kirli ayakkabılar bembeyaz mermer merdivenlerden çıkmaya başlarken kralın sağ kolu olan Hongseok, onu omzundan ittirerek durdurduğunda aceleci bir tavırla çevreyi izliyordu.

"Giremezsin," dedi Hongseok, keskin bir dille. "artık hanedan içinden sayılmıyorsun."

"Ne?" diye nida kaçtı, Jimin'in ağzından. Hanedan üyesi olmak onun için dünyadaki en kolay işti çünkü kendisi bu ülkenin prensiydi. "Neden giremiyorum?"

"Saraydan bilinçli olarak kaçtığın için," dedi Hongseok, gözlerini devirirken. Oysa karşısında prens varken gözlerini oynatmak bile idam cezasına sebep olabilirdi. "kral böyle emretti."

Jimin, Hongseok'un yakalarından tutup suratına kafa atarken beyninde şimşekler çaktı ve kendi burnunun da kanadığını fark edince geri çekilip sendeleyen adamı yere fırlattı. Sinirlendiği zaman gözü gerçekten hiçbir şeyi görmezdi.

Paldır küldür eski babasının odasına girince kral Heojon ayağa kalktı ve kargaşanın ana kaynağını boynuna sarılan ellerde buldu. Jimin'in boğumlu parmakları, savunmasız derisini sararken sırtını işlemeli duvarda hissetmişti.

"Neler oluyor, Jimin?"

Heojon'un kızgın sesi, bir ivme gibi Jimin'in öfkesini koyulaştırırken genç prens hala babasının boynunu sıkarken konuştu.

"Yoongi'ye ne yaptığını söyle!" diye çıkıştı ve damarlarına yüklenen sinir katsayısı ile sesinin ayarını kontrol edemiyordu.

"Hah," dedi babası, gözlerini oğluna devirirken umursamaz tavırları yoğun aurası ile karışıyordu. "seni kraliyet ailesinden men ettim, Jimin. Hala tek düşündüğün o aptal vampir mi?"

Jimin'in şakaklarında beliren damarlar, ortamın duygusunu yerle bir ederken havada çarpışıp duran sinekler vızıltılarıyla ölümcül bir azap vadediyordu.

"Evet," dedi tek seferde, Jimin. Gözlerini bir kez bile kaçırmadan baktığı surata hızla tükürdü ve babasının yüzünün kırışmasına neden oldu. "kalbine kazık sapladığını gördüm, onu öldürdün mü?"

Jimin, ölüm kelimesini kullandığında sesinin titremesine engel olamadı ve kirpiklerinin ıslandığını elmacık kemiklerine düşen damlalar sayesinde fark etti. Yeni yetme öfkesi hala kızgınlığını koruyordu ama tüm bu sinir, yalnızca Yoongi'nin ölmüş olduğunu düşündüğü içindi. Aklına gece yarısı korunun yapraklarına arasına yuvarlanarak düştüğü dakikalar geldi.

Heojon, büyülü kazığı kilometrelerce uzağa fırlatıp Yoongi'nin heykelleşmiş vücuduna baktığında memnun hissediyordu. Güney Kore'yi hükmü altına alan en güçlü köken vampiri etkisiz haline getirmek onun için hayatında kazandığı en büyük savaştı. Transa geçmiş bedene sert bir tekme attı ve içinde kalan tüm pişmanlıkları sindirerek dünya üzerinde kalan son beş köken vampirden biri olarak Yoongi'yi tarih üzerinden sildi.

bite me 'till i die :: yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin