21: no regret

5.6K 621 269
                                    

İyi okumalar!

Lütfen önceki bölüme oy vermeyi unutmayın~

Park Jimin, Güney Kore'nin değerli veliahtı, incilerle işlemeli siyah bir koltuğun üstünde oturuyor, içindeki yangını söndürmeye çalışıyordu. Yangın, öyle kuvvetliydi ki Jimin zaman geçtikçe bedeninde bir yanardağ olduğunu sandı. Kızgın közleriyle akıp giden lavlar damarlarına taşıyordu. Jimin, bu acıya dayanamayacağını düşünüyordu çünkü karşısında saatler hiç pozisyonunu bozmadan onu izleyen takıntılı bir Taehyung duruyordu.

Sıkıntıdan dudaklarını yalasa karşısındaki adam iç çekiyor, bacaklarını biraz yayarak otursa gözleri hemen alt taraflarını süzmeye başlıyordu. Park Jimin ilk defa kendisine bakılmasından nefret etmişti. Yıllar boyunca o kadar göz önünde olmasına rağmen ilk kez bu kadar baskıcı bakışlar görüyordu. O iğrenti fabrikadan bu küçük rezidans daireye geleli neredeyse iki saat oluyordu ve bir sineğin bile vızıldamadığı bir sessizlikte oturuyorlardı.

Jimin, kalbine atılan taş darbelerine karşılık olarak anladı ki onun yanında huzurlu hissettiği tek kişi; Min Yoongi'ydi.

"Mutlu oldun mu?" diye sordu Jimin, artık konuşması gerektiğine karar verince.

"Iım," diyerek düşünür gibi yaptı, Taehyung. Ellerinden biri çenesinde diğeri ise belindeki silahı tutuyordu. "beni seçmene sevindim."

"Seni seçmedim lanet olası," dedi Jimin, küfrederken. "seni seçmek zorunda bıraktın."

"Yine de..." dedi ayağa kalkıp Jimin'in yanına ilerlerken. "iyi bir fikirdi, kabul et."

"Yoongi'ye kendimden daha çok güveniyorum, Taehyung." dedi Jimin, kral vampirin ismini vurgulayarak söylerken hissetmesini ve burayı bulup gelmesini diledi.

"Senin yaptığını aptallar yapar. Hem onun ölümcül bir vampir olduğunu onunla ilk karşılaşmamdan beri biliyorum, kendisini öldürmeyi düşünen iki cadıyı yakması onun kudretini gösterir."

"Kudret mi?" dedi Taehyung ve kahkaha atarak Jimin'in hemen yanına oturdu. Bacaklarının ısısı birbirine geçiyordu ve salonun köşesindeki şömineden gelen sıcaklık, onların vücutlarının aksine soğuk kalırdı. "O adam, kudret kelimesinin yanından bile geçemez. Tek şansı, köken vampir olarak doğmuş olması."

"Taehyung," dedi Jimin, gözlerini birleştirip sakince yutkunurken. "o sizin kralınız, kabul et şunu."

"Onu kabul ediyorum, Jimin'im." dedi ve yüzünü adamın yüzüne daha çok yaklaştırarak nefesini dudaklarının içine üfledi. "Ama senin ona olan bu sadakatını kabullenemiyorum."

"Üstelik melezliğin bile bitti. Artık onun kanını taşımıyorsun."

Jimin o sırada gözlerini, çoktan izi kapanmış olan bileklerindeki kesik izlerine çevirdi, tek tek o anları hatırladı ve Yoongi'nin kanının bedenine verdiği hayvani gücü ile isteği hatırladı. O gecenin anlamsız kalıntıları hala Jimin'in boğazını dikenli bir güle çeviriyordu. Günlerdir kan kokusu almadığını ve dilindeki tat değişiminin değiştiğini hiç fark etmemişti. Elbette Yoongi yüzünden olmalıydı. Onunla birlikteyken kim olduğunu, ne yaptığını unutan bir leyla olup çıkıyordu.

"Sadakat," diye başladı Jimin, özellikle Yoongi'nin gelme ihtimaline karşılık sağduyulu ve soğukkanlı duruyordu. "kan ile değişen bir duygu değildir. Gözlerine baktığında kime kendini emanet edebildiğine göre değişir."

"Tabii, bunu senin bilmemen çok normal. Ne de olsa bir kalbin olmadan doğdun."

Taehyung suratı, otobüs çarpmışa dönerken sonbahar yapraklarının süzülürken çıkardığı o uyumlu ses lüks odayı donattı. Saniyeler akarken Taehyung'un nefes alışverişleri ürkütücü bir kişiliğe bürünüyor ve Jimin'in söylediği kelimelerden dolayı pişman olmasını sağlıyordu.

bite me 'till i die :: yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin