Yakşayla herşey çok güzeldi kendimi prensesi gibi hissettiriyordu ama benim aklımda Kızım Kali ve Şiva vardı onları özlüyordum uzaktan onları izlemek için bazen mağaradan çıkar Yakşaya bile haber vermeden uzaklaşırdım ona haber vermeden bi yerlere gitmem onu deli ediyordu ama her defasında aynı şeyi yapıyordum 17 yıldır bu hep böyleydi kızım Kali 17 sine basmıştı doğum günüydü onu görmek için yine olduğumuz mağarayı terk etmiştim ormanda hızlıca ilerleyerek hiç arkama dahi bakmadan yol almıştım hava aydınlık olduğu için hiç bir vampir olamazdı Yakşa istese gün ışığına çıkabilirdi ama o gün ışığını çok da sevmezdi ve genelde hava aydınlandığında kendini çadırına atarak diğer vampirlerle dinlenirdi bende fırsattan istifade ederek kaçmıştım hava güzel ve güneşliydi güneş beni yorgun düşürürdü ama zarar vermezdi kabileler artık çadırdan çok kulube gibi olmuştu uzaktan izliyordum. Şivayı gördüm hala çok yakışıklıydı ama orta yaşlarında olduğu için hafif yaşlanmış saçlarının beyazları çıkmıştı ama o hala benim Şivamdı. Kali benden çok babasına benzemişti saçları sapsarıydı gözleri benimkisi kadar elaydı çok güzel bir genç kız olmuştu üstelik benimle aynı yaşta gibi duruyordu.
Onları uzaktan izlemek çok zordu görüpte dokunamamak onları öpememek aile olamamak zaten olamazdık onları kendim gibi bi canavara dönüştüremezdim. Şiva kulubeyi genişletiyor sürekli kulubenin çevresiyle ilgileniyordu Kali ise ona yardım etmeye çalışıyordu. Birşeyler konuşup gülüşüyorlardı, onları bu şelikde görüpte kıskanmamak elde değildi. Koca ağacın tepesine çıkarak onları izliyordum. Kalinin yaşlarında bir kaç kız Kaliye yaklaştığında Şiva kaliye gülümseyip gitmesini söylemişti. Kali kızlarla birlikte ormana girip oradaki göle doğru yönelmişti aralarında gülüşüp konuşuyorlardı. Bir ağaçtan diğerine atlayıp onları takip etmeye başladım. Gölün kenarına gidip oradaki pembe çiçeklerden toplamaya başlamışlardı ve hala gülüşüyorlardı .
Üzerimde kahverengi bacağında boylu boyunca yırtmacı olan uzun bir elbise giymiştim kolları uzundu üzerime tam oturuyordu biraz daha koyu bir kahverengi kalın deri bir kemeri vardı kemer göğüslerimin altından başlayıp göbeğimde bitiyordu ayaklarımda yine el yapımı olan sandalet tarzında deriden yapılma bir ayakkabı vardı parmaklarım ortadaydı sadece ayağımın altını kapatıyordu ayaklarımın üstünü deri kemerler sarıyordu ..genellikle yakşa yaptırırdı giyeceğim kıyafetleri ve bütün elbiselerin genellikle bacağımı açıkta bırakacak kadar yırtmacı olurdu bu yakşayı hem tahrik hemde tatmin ederdi benim kadınım diye hayıflanırdı yanımızda kim olursa olsun elleri genellikle bacaklarımda olurdu. Vampirler ondan korkar ona saygı duyardı onun şeytan olduğu her halinden belliydi bunu herkes anlayabilirdi vampirler yakşadan öncede vardı ama yakşa en güçlüleriydi kurtların alfası olduğu gibi vampirlerinde alfası yakşa olarak bilinirdi.
Ağactan aşağı atlayıp göle doğru yürümeye başladım onlarla aynı yaşta gibi göründüğüm için pek dikkat çekmezdim.. Göle yaklaştığım sırada onlar gülüşüp birbirlerini su sıçratıp kahkaha atıyorlardı. Yanlarına yaklaşıp " Merhaba " dedim. şaşırmışlardı ama hala gülümsüyorlardı Kızlardan esmer olanı " merhaba" dedi. "Şey ben buralardan geçiyordumda çok eğleniyordunuz bende katılabilirmiyim " diye sordum Kali hemen lafa atlayarak " Tabii katılabilirsiniz. Arkadaşlarımla burada piknik yapacaktık yiyecek birşeyler almaya gidicez eğer burada olursanız birlikte yepebiliriz." Gülümsedim " Tabii ki bu harika olur." dedim kızlar Kaliye dönüp " Sen burada kal Kali hem bugün senin doğum günün biz gider alır geliriz." diye ısrar ettiler. Kalide kıkırdayıp onaylarcasına başını salladı " Tamam ama çabuk gelin gerçekten çok acıktım." diyip bana döndü. " Sende acıkmış olmalısın " dedi. Onaylarcasına başımı salladım. Onlar gülümseyip ilerlerken Kalide gelip benim yanıma oturdu. Gerçekten çok güzeldi ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Biraz sessiz kalıp bana döndükten sonra benimle konuşmaya başladı " nereden geliyorsunuz? Yani daha önce sizi buralarda görmedim." gülümseyip gözlerinin içine baktım. " Ben sadece gezginim ailem yok öyle geziyorum bir atım ve bi kaç eşyam var onları ileride bi yere bıraktım ormanda dolaşıyordum sizi gördüm sıkılmıştım ve yanınıza gelmek istedim sadeece." Hala onun gözlerine bakıyordum omuzlarımı silkip önümdeki göle doğru bakmaya başladım. " Ailen öldü mü?" .. " Evet öldüler ben çok küçüktüm." Üzülmüşe benziyordu yüzünü göle doğru döndürerek hüznünü belli edercesine konuştu " Üzgünüm seni üzdüysem. Benim babam var ama annem yok kaybolmuş babam öyle söylüyor öldümü kaçıp gittimi bilmiyorum. Babam hala onu bekliyor üzülüyor bu birinin ölmesinden daha kötü. Belirsizlik." Bunları duyunca göz yaşlarıma hakim olamamıştım. Şivam bana kaçmayı yakıştıramamış sadece kaybolduğumu söylemişti. Ben onun için tam bir hayal kırıklığıydım üstelik hala beni bekliyordu keşke normal biri olsaydım ölünceye kadar onun kollarında olabilseydim. Ben ağlıyordum Kalide ağlamaya başlamıştı başını omzuma koyup " Keşke yanımda olabilseydi onu tanımadım hiç ama ona ihtiyacım var. Babam hiç yokluğunu aratmamaya çalışıyor ama ne biliyim olsaydı herşey daha kolay olurmuş gibi geliyor." o bunları söyleyince ona sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım oda bana sarılmış ağlıyorduk. " Üzgünüm sadece benimde ailem yok ve senin üzgün olmanda beni üzdü bence bugün ağlamamalıyız senin doğum günün." Geri çekilip gülümsedim oda bana gülümseyerek karşılık verdi. Tekrar göle doğru döndük çok güzel bir manzarası vardı.
" Annem çok güzelmiş babam ondan hala aşkla bahsediyor, gözlerimiz aynıymış onun saçları uzun ve kahverengiymiş. babam için üzülüyorum" diyerek omuzlarını silkip göle doğru bakmaya devam etti. Lafı değiştirmek ve onu mutlu etmek amacıyla parmağımdaki annemden kalan yüzüğü çıkartıp ona uzattım " Al bu sende kalsın yabancı bir dosttan hatıra olur " dedim gülümseyerek ona uzattığım yüzüğü alıp " Ama bu çok güzel ve değerli olmalı bunu kabul edemem" ona gülümseyerek " Sende kalmasını istiyorum lütfen. hem sen benim arkadaşımsın değil m?" Bana utangaç bi gülümseme yolladı .. " Peki çok teşekkür ederim çok güzel bir hediye bu." " Önemli değil bunu hep tak sana ugur getirecek" o sırada kızlar bohça şeklinde yaptıkları yiyeceklerle gelmişlerdi yanımıza gelip hemen örtüyü açıp sermişler meyveleri çıkartmış ve biraz et koymuşlardı. bende bir iki parça arıştırdıktan sonra gitme vaktimin geldiğini anlayarak ayağı kalkıp iki kızıda öpüp sarıldım. Kali bana doğru ellerini uzattı beni kendine çekip sarılırken " Seni birdaha görecek miyim bilmiyorum ama bidaha gel olur mu bana bugün çok iyi geldin" Dedi ve hala kolları beni sararken " Seni özleyeceğim çok özel birisin bunu unutma" diyerek ondan ayrıldım. Hepsine el sallayıp ormana doğru daldım. onlardan iyice uzaklaştığımı anladığımda bir ağacın arkasına geçip oraya çöküp ağlamaya başladım bacaklarımı kendime doğru çektiğim sırada hıçkırıyordum. tam önümde bir gölge görmemle hemen kafamı kaldırdım tam karşımdaki yakşa'ydı. sinirli ve onaylamaz bir şekilde bana bakıp önüme çömeldi " Bu yaptığın ne oluyor sita lanet olsun bütün bir hün seni izledim sen gem kendini hemde beni üzdün cezası hiç iyi olmayacak senin için" diyerek kolumdan tuttuğu gibi beli ayağı kaldırdı hala ağlıyordun üzgündüm. onu itip pençelerimi ve dişlerimi ortaya çıkarttım. " sakın yakşa sakın bana bugün bulaşma ! hala senin yanındayım bir yere gitmedim yıllarca halada gitmiyorum yorgunum güneş beni yorgu acıktım gitmek istiyorum" dedikten sonra pençelerim yerine ellerim normal halini almış dişlerimide geri çekmiştim. yakşa hala sinirliydi ona karşı koyabilirdim ama bu gücü o an kendimde bulamıyordum yakşayı seviyordum ama bu sevginin en lanetlisiydi.--------
Balo gününü yarın öğlen paylaşacağım sizi seviyorum.. bölüm hazır bile bir iki düzeltmeden sonra yayımlayacağım.....
Xoxo mathilda...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melez Prenses
AcakSita:" Şivayı ve kızımı terk ettikten sonra benim için sadece yakşa vardı, Şeytanımı seviyordum sevmesine ama bu sevgi bana acı veriyordu, yakşanın işkenceleri sonucu 100 yıldan fazladır ondan kaçmıştım, ta ki karşıma Şivanın başka bir avatarı ona ç...