11. Bölüm

46 16 1
                                    


''Ailemiz mi?'' Justin'e garip bir bakış atıp üzerimdeki hırkayı kumların arasına atıp ayağa kalktım. Justin gözlerini üzerimden çekemezken üzerimdeki kıyafetlere düzen verdim ve saçlarımı düzelltim. ''Şimdi gidebiliriz'' diyerek plajın merdivenlerinden çıkmaya başladım. Saatin erken olması sokakların daha boş olmasını sağlıyordu.

''Britt, beni bekle yetişemiyorum'' dedi arkamdan koşarak. Dört yol ağzına geldiğimde dün gece olanları hatırladım. Bütün vücudum bir anda irkilirken ben evin olduğu yere saptım.

Justin arkamdan yetişmekte zorluk çekerken evin havuzundan gelen sesi duymaya başladım. Kapı açık kalmıştı ve içerisi gözüküyordu.

''Britt..'' dedi babam yanıma yaklaşarak. Ellerimi önüme getirdim.

''Dokunma!'' dedim sert bir şekilde. ''Buraya gelmemin tek bir nedeni var, o da Justin.'' Justin'in yüzünde oluşan tebessümü fark edince evin merdivenlerinden çıktım ve içeri girip üzerimdeki kıyafetlerin hepsini yatağa attım.

Altıma deri taytımı, üzerime motorcu ceketimi giydim. Saçlarımı tarayıp çantamı yerden aldım. Hiç böyle giyinmezdim. Tamam.. Giyinsem bile bu kadar da değildi..

Merdivenlerden inip Justin'in yanına yaklaştım ve omzuna dokundum. Birden arkasını dönmüş ve şaşkınlıkla bana bakmıştı.

''Bu, sen'' dedi yarım ağızla. Kafamı evet anlamında iki yana sallayıp botlarımı ayağıma giydim. Justin de peşimden gelip kulağıma bir şeyler demişti. ''Nereye?!''

''Justin! Okula gelecek misin, tek gidebilirim?'' Sırıtarak ona baktığımda çantasını almak için odaya gitmişti. Aile bireylerinin gözü üzerimdeyken kafamı önüme çevirdim ve arka taraftaki havuzu izledim. Bir süre sonra ayak sesleri duydum, Justin geliyordu.

''Aç karnına mı gideceksin, ayrıca gözlerinin altı morarık. Çok yorgunsun'' dedi bana bakmaya devam ederek. Gözlerimi sinirle yere çevirdim ve başımla onayladım.

''Artık bana bir şey ısmarlarsın Justin Bey?'' Asık suratla evin park yerine gittim. Koltuğunda kanları duran arabaya baktıkça midem bulanıyordu.

''Merak etme.. Kısa zamanda yıkattıracağım arabayı.'' Ön koltuğa binince ben de oturdum.

Okula girdiğim andan itibaren herkesin gözleri benim üzerime dönmüştü. Saçlarımdan başlayıp ayaklarıma kadar her yerime bakmışlardı. Bu yoğun ilginin kıyafetlerim ve değişimimden dolayı olduğunu düşünmeden edemedim.

Birkaç adım daha ilerleyip dolapların olduğu yere yaklaştım. Elimle dolabın kapağını kapattığım anda karşımda dikilen iki sarışın çocuk olduğunu fark ettim. Birinin elinde sigara vardı, diğeri ise yüzüme bakıyordu. Tamam, bu işte bir anormallik var.

''Naber?'' dedi sigarası olan dudaklarının arasından konuşurken. Yüzümde saçma bir tebessüm oluşunca kolumu dolaba yasladım ve gülerek ona baktım.

''İyi, siz nasılsınız çocuklar?'' dedim ve daha da gülmeye başladım. Fakat bu kolumdaki acı hissiyle gitmişti. ''Ne yaptığını sanıyorsun sen?!'' dedim Justin'e bakıp. Yüzündeki ciddi ifade daha da artmıştı.

''Sonra görüşürüz tatlım, başka bir zaman.'' Diğeri elini sallayıp merdivenlerden çıkınca Justin kolumu daha iyi kavradı.

''Onlar okulun belalı tipleri! Okulda asılmadıkları kız kalmadı ve bizim sınıftalar, şimdi ise sıra sende ve ben buna izin veremem!'' Kolumdan çekiştirip onunla gelmeme neden olmuştu.

Görsel atölyesinin önüne gelince kolumu bıraktı ve beni tutup kendine yaklaştırdı. ''Herkes kardeş olduğumuzu biliyordu değil mi Justin?'' Kahkaha atıp yüzümdeki dalga geçer ifadeyi daha arttırdım. ''Fakat sen, artık bu ayağa yatamazsın'' diyerek Justin'i üzerimden ittirdim.

EnchantedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin