Gözlerimi araladığımda bir an nerede olduğumu anlayamadım. Başımın içinde sanki binlerce el bombası vardı. Kirpiklerim göz kapaklarımdaki tonlarca ağırlığa rağmen birkaç milim dahi olsa açıldığında , sanki bir tanesinin pimini çekmiş gibi sesler kafamın içinde şiddetli patlama sesleri misali yankılanıyordu. İnleyerek , kurumuş dudaklarımı birbirinden ayırmak için kendimle derin bir mücadele içine girdim. Tanıdık birkaç ses tonu bile beni tam olarak kendime getirememişti. Yüreğimde ise farkına varamadığım koca bir acı yer etmiş , beni nefessiz bırakıyordu.
Sahi ben neredeydim? Neden canım bu denli yanıyor ve beni sonsuz bir karanlığa çekmeye çalışan bir el bana dünyanın en değerli mirası gibi geliyordu?
Tam olarak çözemediğim gerçek şiddetli bir sarsıntı ile beni kendime getirdiğinde yanaklarımda hissettiğim sıcaklıkla toparlandım. Aldatılmışlığın acısıydı yüreğimi böylesine acıtan. Ve her geçen zaman beni daha çok hapsediyordu kendine.
Sonra kızdım kendime... Beni katran karası karanlığına hapseden acının gelişine izin verdiğim için. Bu kadar güçsüz müydüm ben? Neden yapıyordum bunu aileme? Ben en ağır cezayı haketmiştim evet ama... Ya onlar? Onların ne suçu vardı? Neden aynı acıları onlar da benim ile birlikte yaşıyorlardı?
Topla kendini Zeliş!
Bu musun sen?
Daha fazla kaçamayacağımın farkında olmanın bilinciyle açtım gözlerimi. Annem şevkatle yılların yorgunluğu çökmüş gözleri ile baktı yüzüme. O bakışlarla daha da ezildim. Utandım kendimden. Onlar bana böyle güzel bakarken , onları aldatmanın verdiği koskoca bir taş oturdu sol yanıma. Yeniden kapattım kirpiklerimi hüzünle bakan gözlere. Yaşlar asılı kaldığı kirpiklerimden sımsıcak akmaya devam ederken , hıçkırdım. Annem bunu acı ile yaptığımı sanırken içimde kopan fırtınaların sebebi başkaydı. Ona söyleyemediğim binlerce kelime içimde kendine kaçacak bir köşe aradı.
"Kurban olurum senin her bir damla göz yaşına annem. Ağlama yavrum. Sen alnının akıyla taktın o yüzüğü yine aynı temizlikle çıkardın. Üzme artık kendini de bizi de. Ne yapalım. Kaderimizde bunu da yaşamak varmış. Bak ne hale geldin iki günde? Bize sen gereksin yavrum. " O her sözüyle bana destek olduğunu sanırken aslında utancıma yepyeni utanç eklediğinin farkında bile değildi. Kendince beni teselli ettiğini sanırken onların güvenini yerle bir etmiştim ben. Bu yatakta daha da ezilip büzülmeme , daha çok küçülmeme sebep oldu. Aşk gözümü öylesine kör etmişti ki , sevdiğim adama koşulsuz kendimi teslim etmiş ve onun tarafından güvenim paramparça edilmişti. Şimdi de bu günahımın bedelini ödüyordum işte.
Sonra babamın sesi doldu kulağıma.
"Ağlama artık kızım. Bak doktor zor durdurdu kanamanı. Allah korusun yeniden bir kanama olursa daha kötü olur. " Onların her bir sözü iğne misali battı yüreğime. Bedenim içimde büyük yıkımlara sebep olurken , onları daha fazla üzmemek adına yeniden araladım kirpiklerimi. Gülmeye dermanım yoktu ama yine de zorla da olsa serum olmayan parmaklarımı gözyaşlarım ile ıslanmış yüzümde dolandırdım. Benim bu hareketimle annem de bana yardımcı olmak adına elindeki peçete ile yanaklarımı silerken yalandan da olsa hafifçe gülümsemeye çalıştım.
Bakışlarımı uzun dikdörtgen odanın içinde gezdirdiğim anda başkalarının da varlığının bilincine vardım. Benden başka üç yatağın daha başında bir kaç kişi durmuş bizim bu tuhaf halimize odaklanmıştı. Benim bakışlarım onların da toparlanmasına sebep oldu. Oysa sadece öylesine bakmış düşünme yetimi bile kaybetmiştim. Yüreğim öylesine boştu ki ne duygularımı hissedebiliyordum ne de beynim bu karmaşayı çözebilecek kadar çalışmaya yetiyordu. Bıraktım kendimi zamanın akışına. Nasılsa artık ne bir hedefim ne de amacım vardı. Tek istediğim aileme daha fazla zarar vermeden yaşayıp gitmekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kapı Komşum
Ficción GeneralEy kanadı kırık gül yaprağı. Hem umudum ol , hem de acım. Sonsuz dokunuşlarda ruhumu buladığım. Ansızın çıkıp geldin ya bana? Sanki ruhumu ellerinde bıraktım. ★ ★ ★ "Gözlerin " dedi. Bir süre bakımlı koca ellerini benim heyecandan titreyen bedenimde...