Oturduğumuz sandalyelerde Burak ve Önder birbirleri ile derin bir organizasyon konuşması içine girmişken ben gözüm kuaförün bayanlar için olan kısmındaki kapıda, kızların çıkmasına odaklanmıştım. Zeliş ile buraya birlikte gelmiştik ama neredeyse yarım gündür görememiştim onu. Kızları kuaföre bıraktıktan sonra biz Önder ve Nesrin'in yapılacak nişanı için onların Cafe'ye son kontroller için gitmiştik. Sonrasında ben bizim çocuklardan ayrılıp iş görüşmesine gitmiştim. İşimiz bitince de Zeliş'in küçük ağabeyi olan Ahmet'in Ulus'taki bir iş hanın en üst katındaki hem kadınlar hem erkekler için olan kuaförüne gelip tıraş olmuştuk. Kadınlar kısmı hanın katının bir köşesini kaplarken, erkek bölümünün önüne konulmuş sandalyelerde oturup kayınçomun bizim için söylediği çayları içiyorduk.
"Lan oğlum ne inat adamsın sen ya? Kaç defa sana söylemem gerek. Benim canımı sıkma Önder." Burak kalın sesi ile sadece kuaföre ait olan katı inletirken başımı çevirip onlara baktım..Sabahtan bu yana bir türlü halledemedikleri aralarındaki sorunu biliyordum ama bir yerden sonra pes etmiştim.
Önder ısrarla nişan için hazırlanan yiyeceklerin parasını ödemeye çalışıyor, Burak da tıpkı bana yaptığı gibi ona da tepki gösteriyordu. Hangisine hak vereceğimi bilmediğim için susmayı tercih ettim. Çünkü hâlâ Burak ile bizim düğün masrafları konusunu bir sonuca kavuşturamamıştık.
"Tekin bir şey söylesene şuna ya? Bak beni zor durumda bırakıyor böyle yaparak." Önder'in bu sözlerine boş gözlerle baktım çünkü Burak'ın ikna olmayacağını biliyordum. Uzun zamandır yakın arkadaşımdı ve bir söz söyledi mi ondan döndürmek imkansızdı. Belli ki sıkıntılı günler yaşadığı Önder'e şimdi ortağı olarak destek olmak istiyordu. Onu suçlamıyordum çünkü ben de olsam aynı şeyi yapardım.
Burak geçmişinde yaşadığı zor günlerin ondan alıp götürdüklerini arkadaşlarına destek olarak acısını çıkarıyordu. Bunu da benden başka kimse bilmediği için diğerlerinin onu anlamasını beklemiyordum.
"Bana hiç bulaşmayın abi. Aranızda halledin siz." Ben yeniden başımı kadınlar kısmına çevirince tüm dikkatleri bir anda bana döndü.
"Ooo. Abi biz de oturmuş buna derdimizi anlatıyoruz. Adam burada değil ki?" Burak alayla bana laf çarparken, bu defa Önder devam etti sözlerine.
"O şuan Zeliş ile içeride bakım yaptırıyor." Önder'in alaycı sözlerine tepkim, sertçe bakmak oldu.
Tamam... Kabul... Son zamanlarda iyice tuhaflaşmıştım. Karım gözümün önünden bir süre kaybolsa aklım onda oluyordu ama ben de yeni evliydim sonuçta. Hâlâ ona tam olarak doyamadan sırf karşımdaki kıl kuyruk yüzünden tatilimizi kısa tutmuştuk. Bir de utanmadan dalga geçiyordu şerefsiz. Ulan şeytan gir içeri, tut karının kolundan, götür kimsenin olmadığı yere diyordu ama işte, Zeliş'e kıyamıyordum. Arkadaşının bu özel gününü kaçırmasına gönlüm el vermiyordu.
"Seni düşünüp gelen Tekin'i sikeyim. " Ağzımdan çıkan kelimelere ikisi de tuhaf sesler çıkarırken diğer yandan da gülmeyi ihmal etmediler. Şuan uyuz olsam da seviyordum bu ikiliyi.
Bir haftadır evliydim ve yeni hayatım ile kendimi bulmuş gibi hissediyordum. Artık eski sanrılarım yerini derin bir sükûnete bırakmıştı. Bana bundan bir yıl önce şimdiki hayatımı anlatsalar bunu anlatana delirdiğini söylerdim. Açıkçası öylesine yoğun bir ergenlik ve delikanlılık dönemi geçirmiştim ki, eğitimden ve yeni başladığım mesleğimden dolayı evliliği aklımın ucundan bile geçirmedim o zamanlarda. Oysa insanın karşısına doğru kişi çıkınca en olunmazları bile oldurduğunu fark ettim zamanın. Evli olmak daha emin yere basmama ve benliğimi tanımama sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kapı Komşum
Ficción GeneralEy kanadı kırık gül yaprağı. Hem umudum ol , hem de acım. Sonsuz dokunuşlarda ruhumu buladığım. Ansızın çıkıp geldin ya bana? Sanki ruhumu ellerinde bıraktım. ★ ★ ★ "Gözlerin " dedi. Bir süre bakımlı koca ellerini benim heyecandan titreyen bedenimde...