Halbuki nefesim kesilmişti ? Bu nasıl bir ölümdü böyle ? Sanki içten içe bir başkalaşıma uğruyordum. Baştan ayağa kadar yeniden dirilmiştim. Eskisinden daha güçlüydüm ve nedense her şeyi daha net görüyordum. Sanki bütün sesler kulaklarımın içinden geçiyordu. Korkutucu olansa yaşamam için nefes almam gerekmiyordu. Bunlar nasıl mümkün oluyordu? Kısa süreli bir şaşkınlığın ardından boğazımdaki el aklıma geldi. Büyük bir öfkeyle onu sıkıca kavrayıp tüm gücümle bedenimden söküp attım. Eğer bu ölümse az önce onu öldürmüştüm. Eğer bu yaşamaksa hayata yeniden doğmuştum.
Yaşadıklarım bana inanmadığım bir tanrıyı sorgulatıyordu. Onu öylesine muhteşem hissetmiştim ki boğazımda, bu yeni hayat yepyeni bir başlangıç olmuştu benim için. İçimdeki yangın birden sönüvermişti. İlginç olansa artık hiçbir şeyden korkmuyor olmamdı. Kötü gibi görünen şeyler şimdi bana ödül mü oluyordu ? İnanmadığım tanrının jesti miydi tüm bunlar ?Vücudumun içindeyse sürekli bir yenilenme hissediyordum. Delirdiğimi düşünmeseler kemiklerimin bile büyüdüğünü söyleyebilirdim. Vücudum yaşadıklarımdan sonra sanki arındırılmış gibiydi. Yaşanan bunca şey bir başlangıcın doğum sancısı olup çıkmıştı. Ne olursa olsun bu yeni beni çok sevmiştim. Kendisiyle barışık, güçlü ve cesur bir Elza' ysa yeni kimliğim, ben buna dünden razıydım.
Birden koşar adım aşağı inmeye niyetlendim. Kapıyı açtığımda çok düşük tınılı da olsa sesler duyduğum için duraksadım. Aşağı inmeden önce seslere iyice odaklandım. Şimdi gayet net bir şekilde duyuyordum. Ama duyduklarım tabi ki benim için bir şey ifade etmiyordu. Annem ve onun garip dualarıydı bunlar. Ne yapıyordu bu kadın? Ona ne kadar güçlü olduğumu artık benim için korkmasına gerek kalmadığını söylemeliydim. Yavaş adımlarla ve merdivenlere yeterince sert basarak aşağıya indim. Tabi ki sesi duyan annem alelacele toparlandı ve her zaman ki gibi elindekileri saklamaya gitti. Bense koltukta oturup annemin yanıma gelmesini bekledim. Annemse kısa süre içinde yanıma geldi.
Annem gözlerime sanki her şeyi biliyormuş gibi bakıyordu. Konuşacağı çok şey vardı bu belliydi. Ama nereden başlayacak, neleri anlatacak ya da ne kadarlık kısmını bunları düşünüyordu.
" Anne seninle acilen konuşmalıyız. Sana anlatacaklarım ve senden de almak istediğim binlerce cevap var. Lütfen artık birbirimize karşı dürüst olalım. " dedim ve kendinden emin güçlü bir kız gibi bakışlarımı onun gözlerine odakladım. Annemse derin ve yorgun bir nefes aldı.
"Ben de seninle konuşmak istiyorum kızım. Sadece karşılıklı birer çay içelim olur mu ? Ahududu çayı yaptım. Birer bardak getireyim ve uzun sohbetimize başlayalım. "
Ohh sonunda ! Çok mutlu olmuştum. Artık gizli hiçbir şey kalmayacaktı. Annemin gereksiz korkuları da bitecekti. Kızı artık kendini ve annesini koruyabilirdi. Ben bu düşünceler içindeyken annem elinde bir tepsi ve iki fincan çayla yanıma geldi. Çaylarımızı yudumlamaya başladık. Annem büyük bir özlemle gözlerime bakıyordu. Sanki beni kaybetmiş gibiydi. Konuşmaya başlamak istedim ama çaylarımız bitene kadar ona izin vermemi istedi. Bu süre zarfındaysa bana derin derin bakmaya devam etti. Annemin bu tavrı beni huzursuz etmişti. Çayımı bir an önce bitirip konuya girmek istiyordum. Neyse ki çaylar kısa sürede bitti ben de konuşmaya başladım.
" Seninle konuşacak o kadar çok şeyim var ki .... dilim bir anda uyuşmuştu, konuşamıyordum. Evi ve annemi bulanık görmeye başladım. Sanki her yer sallanıyordu. Son gördüğümse annemin kaygılı ve yaşlı gözleriydi.
Zıplayarak uyandım. Ne olmuştu, uyumuş muydum ? Peki annem neredeydi ? Konuşmanın tam başındaydık birden ne olmuştu böyle ? Kafamsa sersem gibiydi. Ansızın içimi büyük bir korku kapladı.
" Of olamaz !!!!! "
Önce arka bahçeye doğru koştum, kapı kilitli olduğu için açamadım. Sonra ön kapıya yöneldim aynı şekilde o da kilitliydi. Tekrar koşarak arka kapıya döndüm. Kapının üzerindeki perdeyi hızlıca araladım ve korkuyla dışarıya baktım. Tam da korktuğum gibi annem oradaydı ve bir şeyler yapıyordu. Sanki dini ritüel gibi bir şeydi bu.
Çığlık atıyordum ama maalesef ki beni duymuyordu. Camı kırmak istedim ama kıramadım. Sanki ev bana geçit vermiyordu. Annemse yaptığı işe o kadar odaklanmıştı ki ona göre dışarıdaki hayat tamamen durmuştu. Çaresizce evin içinde hapis olarak kaldım. Sadece tek bir şey yapabiliyordum, o da anneme kötü bir şey olmamasını dilemek.
Annem dini ritüelin ardından kuyunun başına geldi. Malum şu bizim lanetli kuyumuzun. Göremediğim bazı şeyler yapıyordu. Ardından da elindeki kitaptan okumaya ve aynı zamanda da kuyunun bazı noktalarına dokunmaya başladı. Bu seans birkaç dakika kadar devam etti sonraysa büyük bir sarsıntıyla kuyunun kapağı açılıverdi. Kuyudaki demirler yukarıya doğru kalkmış ve yana doğru bükülerek yayılmıştı. İşlem tamamlandıktan sonra demirler oturulabilir bir hale geldi. Korkarım ki annem oraya oturmak üzereydi. Sanırım babamdan sonra o da aynı sonu yaşayacaktı. İçimde büyük bir acı ve korku yüreğimi yakmaya başladı. Tekrar tüm kapı ve pencereleri zorlamaya ve hatta kırmaya çalıştım ama olmadı. Anneme kendimi hiçbir şekilde duyuramıyordum.
Ben zavallı bir halde çırpınırken annemse kuyunun üzerine oturmuş ve elindeki kitabı yeniden okumaya başlamıştı. Bu seans ise çok sürmedi, sonunda annemin bedeni tamamen parlamaya başladı. Parıltılar içindeki annem elini cebine sokarak oradan bir şey çıkardı. Ardından da o cismi elindeki kitabın üstüne koyarak diğer eliyle bastırdı. Bu işlemden sonra birden bire avuçlarında kocaman bir tohum belirdi. Kahretsin annem o tohumu kendine ekmek üzereydi ! Üstelik elimden de hiçbir şey gelmiyordu. Olanları çaresizce seyrediyor ve deli gibi ağlıyordum. Yaşanan bu anın bizim için son olduğunu çok iyi biliyordum. Çünkü annem tohumu kendime ekmenin son çaresi olduğunu pedere söylemişti.
Gözlerimin önünde annem elindeki tohumu kasıklarının hizasına kadar getirdi. Gözlerinden yaşlar tohumun üzerine doğru akıyordu. Tohumsa titreşimler saçarak hareketlenmeye başladı. Annem tüm gücüyle tohumu rahmine doğru bastırıp aynı anda da dua ediyordu. Bu işlem çok geçmeden tamamlandı ve annem derin bir nefes aldı. Evdeki engelse bu seansın ardından ışıklar saçarak kalktı. Ben de bunu fark ettiğim gibi kapıyı hemen açıp annemin yanına doğru koşmaya başladım. Tam anneme yaklaşmıştım ki sanki gözle görülmez bir duvara çarpıp durmak zorunda kaldım. Annem beni tam o anda görmüş ve deli gibi ağlamaya başlamıştı.
" Seni seviyorum Elza ! Lütfen beni affet ! "
Annemin ağlayışı artık hıçkırıklar halindeydi. O kadar çok ağlıyordu ki akan yaşlar sanki yere düşmüyordu da annemin vücudunu sarmalıyordu. Ben yaşananlara odaklanmışken birden büyük bir ışık parlaması oldu. Gözlerimi anneme odaklayabilmem birkaç saniyemi aldı. Anneme baktığımda ise artık her şeyin bittiğini anlıyordum.
Annem tamamen saydam bir hal almıştı. Havada asılı duran insan şekilli su kütlesi gibiydi. Sadece gözlerini seçebiliyordum. Gözlerindeyse bana karşı büyük bir sevgi ve özlem vardı. Sonra küçük bir ışık parlaması daha oldu. Parlamanın ardından gördüklerimin karşısında artık tamamen çaresizdim. Ağlamak bağırmak artık fayda vermeyecekti.
☆ Annem damlalar halinde kuyuya doğru akmaya başladı. Damlalar o kadar hızlı akıyordu ki, annem kısa sürede tamamen yok oldu. Kuyuysa tüm lanetiyle birlikte sessizce kapandı.☆
~~~~~~~~~
Merhaba tatlı okurlarım. Kitabıma soru , görüş, yorum ve oylarınızla desteğinizi eksik etmeyin.
Kucak dolusu sevgilerimle...
TELİF BELGELERİ - SAHİPLEN.COM üzerinden alınmıştır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EDNA GÜNLÜKLERİ ( Raflarda )
FantasyZamanın çok ötesinde tarihin tozlu sayfalarında bir hikaye anlatılır Edna dilinde. Hırs ve kibirden dövülen nefretin beden bulduğu hayatlar yıkımdan başka bir şey getirmedi. Yansıma ve yanılsamalar kendi gerçekliğinden sıyrıldı. Zamansa büyük kırıl...