Yatağımda iyice bir gerindim. Yarı açık pencereden görünen güneş tam olarak gözlerimin içini taciz ediyordu. Hem uykudan uyanma hem de güneşe maruz kalmanın etkisiyle gözlerimi kırpıştırdım. Tüm bunlara rağmen yine de yataktan çıkmak istemiyordum. Güneş beni biraz daha rahat bıraksa ne olurdu sanki ? Ama olmazdı, ışıklarını giderek tahammül edilmez bir şekilde üzerime yağdırmalıydı. Artık olacak gibi değildi, anlaşılan yataktan çıkma vaktim gelmişti. Bunların düşünürken istemsizce gözlerim saate doğru kaydı. Zoraki açabildiğim ve hala bulanık gören gözlerim saatin 07: 30 olduğunu gördüğümdeyse yatağımdan ok gibi fırladım.
" Of olamaz yine çok geç kaldım ! " diyerek hızlı bir şekilde pijamalarımdan kurtulup, dolabımdan aldığım günlük bir kıyafeti özensiz bir şekilde üzerime geçirdim. Zaten gecikmiştim bunu düşünmek daha büyük bir strese girmene neden oluyordu. Sorumsuz Elza yeni bir güne daha merhaba diyordu.
Çok kısa bir süre içinde merdivenlerden hızlıca inerek mutfağa doğru yöneldim ama her zamanki gibi çok geç kalmıştım. Sorumsuz kızının utanç verici varlığından sıkılmış olan annemin o yorgun bakışlarıyla yine karşı karşıyaydım.
" Yine sorumluluklarını yapmamışsın Elza ! Ne zaman iyi bir evlat olup annene kahvaltı hazırlayacaksın ? Yoksa senden çok şey mi istiyorum ?" diyerek gözlerini bıkkın bir şekilde bana deviren annemin karşısında toz kadar küçüldüğümü hissediyordum.
Kadın 05:30 da uyanıp hayvanlarla ilgilenmek için evden çıkıyordu. Yemlerini veriyor, dışkılarını temizliyor, sonra da keçilerimizden kilolarca süt sağıp, kümesten yumurta toplayarak eve geri dönüyordu. Miskin Elza ise o kahrolası yatağından çıkarak annesine bir kahvaltı bile hazırlayamıyordu. Ben annesine bağımlı asalak kızdan başka bir şey değildim. Annem olmazsa açlıktan ve pislikten ölebilirdim.
Annem sorumsuz kızıyla güzel bir kahvaltı etmek için yumurta ve patates haşlayıp, yanında da mis gibi kokan ahududu çayı demlemişti. Bu aptal kız ise onun gibi yetenekli bir kadın olacak mıyım hayalleriyle annesini öylece seyrediyordu. Tüm utancıma rağmen en azından günün geri kalanını kurtarmak için annemin yanaklarına kocaman bir öpücük kondurdum ve
" Günaydın benim melek annem ! Veeeee senden çok özür diliyorum ! Bir gün sana layık bir evlat olacağım ve yüzünü hep güldüreceğim. " dedim utangaç ve üzgün bir suratla.
Tabi bu surata canım annem hiç kıyabilir miydi ?
" Tamam kahretsin, sana da kızılmıyor sevimli kız !" diyerek gülümsedi ve ardından da ekledi,
" Kızım ikinci kuyudan bir kova su getirebilir misin? "
Al işte günlük sinir zıplama seansım şu an yeniden başlamıştı. Şu kahrolası ikinci kuyu lafı beni her zamanki gibi anında sinir etmiş ve tabi ki de çenemi tutamamıştım,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EDNA GÜNLÜKLERİ ( Raflarda )
FantasíaZamanın çok ötesinde tarihin tozlu sayfalarında bir hikaye anlatılır Edna dilinde. Hırs ve kibirden dövülen nefretin beden bulduğu hayatlar yıkımdan başka bir şey getirmedi. Yansıma ve yanılsamalar kendi gerçekliğinden sıyrıldı. Zamansa büyük kırıl...