Canınızı yediklerim, yorum yapsanız ne güzel olur ama değil mi?:)))
Had had yorum yapın ve tabi ki de oy verin, eat you yani:)))
Ellerim ve ayak bileklerim bağlı şekilde arabadaydım. Sürekli çığlık atıyor ve ağlıyordum. Bu beni mızmız gibi gösterse de, korkuyor ve Heaven için endişeleniyordum. Minibüste üç adam, şoför ve ben dışında kimse yoktu. Onlar sürekli kahkaha atıyor ve çaldıkları paraya bakıp kendilerinden geçiyordu.
''Pislikler,'' yanımda ki adama tekme savurdum ama başarısız olmuştu, ayaklarım bağlı olduğu için beni yormaktan başka bir işe yaramıyordu.
''Seni yaramaz şey,'' ele başı olduğun anladığım adam, benimle sürekli ahlaksız bir dille konuşuyor; hatta bazen elleri vücuduma dokunuyordu. Eli tekrar bacağıma gitti, o yüzünü aşağı eğince kafamı burnuna geçirdim ve acı ile inleyip geri çekildi.
''Siktir, kızım çok sertsin.'' Ensemden tuttu ve beni kendine çekti. Dişlerini kulağıma geçirdi ve incitmeyecek şekilde ısırdı. ''Beni azdırıyorsun'' ensemi bıraktığında, korku ile ona baktım. Adam tam bir sapkın ve sapıktı. ''Eğer kardeşime zarar verirseniz, önünüzdekileri yediririm size.'' Hepsi bir kahkaha atınca blöfümün işe yaramadığını anladım. Adamların hepsi maskelerini çıkarmıştı. Aslında bu kadar genç olmalarını beklemiyordum, ama onlar genç ve lanet şekilde iyi görünümlüydüler.
''Tanrım çok korktum, sikim olmadan sana nasıl zevk verebilirim ki.'' Esmer olan konuştuğunda midemin ağzıma geldiğini hissettim.
''Sen ve kız kardeşin bize lazım tatlım, sizi incitmek aklımdan bile geçmez. Sizinle çok para kaldıracağız.''
''Tabi babam bizi bulunca planlarınız pek işlemeyecek.'' Onlara meydan okur gibi çenemi kaldırdım.
''Of, sıkıldım biri ağzını bantlasın.'' Sarışın çocuk gözlerini devirirken, esmer olan bandı çıkardı önümde durdu.
''Pislikler, tanrının cezaları. İşiniz bi-'' Lafımı bitirmeden, adam ağzımı bantlamıştı. Yerimde tepinmeye ve ayaklarımı her yana savurmaya başladım. Onlar ise arada bana bakıp gülüyorlardı.
Uzun bir yolculuktan sonra, nihayet minibüs durmuştu. Adamlardan beni kolumdan tuttu ve çekiştirmeye başladı. Etrafa baktığımda, sadece ağaçlarla çevriliydi. Esmer adam eğildi ve ayak bileklerimi çözdü.
''Bir süreliğine aşkım, sonra tekrar bağlayacağım endişelenme.'' Sinir bozucu kıkırdaması, onu yumruklama ve dövme isteğimi uyandırıyordu. Kolumdan tuttu ve beni peşinde sürüklemeye başladı.
''Abla.'' Heaven'ın sesini duyunca başımı sesin geldiği yöne çevirdim. Saçları dağılmıştı, ağlamaktan bitap düşmüştü. ''Heav, sakin ol.'' Ona bağırdığımda beni tutan adam güldü.
''Ne drama ama,'' çırpındım ama işe yaramadı.
''Seni oruspu çocuğu,'' hayalarına tekme attığımda, acı ile iki büklüm oldu. Elinden kurtulunca delice koşmaya başladım.
''Kaç abla!'' Heaven bana bağırdığında, ona olan koşma isteğimi bastırdım. Eğer onun yanına gidersem, beni yakalarlardı ve bu kurtulma şansımızı sıfıra indirirdi. Arkama bakmadan koşmaya ve ormanın içine girmeye başladım.
''Siktir, yakalayın onu.'' Sürekli ahlaksızca konuşmalar yapan adam bağırdı. Hızımı arttırdım. Yüzüme gelen ağaç dallarını ve sürekli bir yerlere çarpmam dışında kaçma işlemim iyi gidiyordu. Derken takıldım ve yeri boyladım. Çenemi sertçe yere vurdum ve dudağım patladı. Adamların sesini işitince, korku ile ayağa kalktım ama bu eylem başımın dönmesine neden oldu. Tökezleyerek ve birazda düşmenin neden olduğu sarhoşlukla ilerlemeye devam ettim.
''Seni görüyorum, kaçamazsın kedicik,'' kafamı arkaya çevirdim ve elinde ki silahla onu gördüm.
''Oh, kötü yaralanmışsın bebeğim, gel de seni iyileştireyim.'' Yüzümü buruşturdum ve bir umutla koşmaya başladım ama bu hareket sadece canımı yaktı. Tekrar yere düştüm, doğruldum ve ağaca yaslandım. Adamın siyah botlarını gördüm, biraz flu görünüyordu. Dizlerinin önüne çöktü ve silahı yanına bıraktı. Parmakları çenemi tuttu ve kaldırdı.
''Tanrım, kendine bu denli zarar vereni ilk defa görüyorum.'' Yüzümü parmaklarından kurtarmaya çalıştım ama buna izin vermedi. Siyah tişörtünü çıkardı ve yırttı. Ufak bir parçayı dudağıma bastırınca acı ile inledim. ''Tut şunu,'' ellerimi kaldırdım ve ona gösterdim. İç çekti ve cebinden çakı çıkarıp ipleri kesti. Bana verdiği parçayı dudağıma bastırdım.
''Yürü hadi,'' tökezleyerek ayağa kalktım, kolumdan tutarken beni peşinde sürüklüyordu. Bir kaç kez düşüp kalktım ama bunu umursamadı.
''Yoruldum,'' yarılmış dudağım yüzünden kelimeler boğuk ve düzensiz çıkmıştı.
''Aw, bebeğim bunu nasıl düşünemem. Oturalım mı, ne istersin su? Yemek? Ah yada seni taşıyayım olur mu?'' Alaycı ses tonu, sinirlerimi geriyordu.
''Sürtük, yürü sana müsamaha mı göstereceğimi sandın.'' Tekrar beni çekiştirdiğin de son kalan gücümle yürümeye devam ettim. Kesikten akan kan ve kokusu beni zayıf düşürüyordu. Dizlerim titremeye başlamıştı ve ağlamak üzereydim.
''Dur,'' zorlukla konuştuğumda, adam beni dinlemedi.
''Lütfen,'' tekrar konuştum, ama adam yine yürümeye devam ediyordu. Derken, ayaklarım tüm gücünü kaybetti ve beynimde bir çınlama yankılandı. Yere çok kaba bir şekilde yığıldım, bilincim bu süreç içinde açıktı. Adam bana döndü ve tekrar dizleri üstüne çöktü.
''Lütfen ölmesen? Cidden çok işime yararsın.'' Nefesini dışarı bıraktığın da, bir eli başımın altından, biri eli de bacaklarımın arasından geçti ve beni kucağına aldı.
''Tanrım, dilerim bu eziyete değersin,'' kafam geriye düştü. Adam kendine kendine konuşuyordu ama ben ne olduğunu anlamıyordum. Beynim uykuya dalmadan önce son işlevini de yerine getirip beni karanlığa çekti.
Kuyin yazardan öpücükler... 👑