25

2.4K 168 40
                                    

Valeria

Jenny'i, Niall ile annemin yanına gönderdim ve ona bir mektup yazdım. Annemin Jenny'i kabul edeceğini biliyordum, eğer babam buna karşı gelse bile, benim için ondan vazgeçerdi; tıpkı babamın benden vazgeçtiği gibi. Yaptığım plan pek zekice sayılmazdı, Niall dışında kimse buna dahil olup, Harry'e ihanet etmek istemedi. Haklılardı, arkadaşlarını satmak ve onu yüz üstü bırakmak istemiyorlardı. Niall'ın bana arka çıkmasının tek nedeni Heaven'dı. Harry beni şu an Brezilya da, koruma altında sanıyordu, ama bilseydi ki gerçek bambaşka yemin ederim tereddüt etmeden kendi eliyle kafama sıkardı; beni bir başkasının öldürmesine izin vermektense, kendi öldürmeyi yeğlerdi. Yapılacak baskına son bir saat kalmıştı ve Niall'ın gelip beni almasını bekliyordum, eğer bu iş sandıkları gibi yürümezse, sonuç belliydi.

''Val, hemen gidiyoruz.'' Niall'in kapının arkasından başını uzatıp, nefes nefese kalarak konuşmasını izledim. Kaşlarımı çattım ve olanları anlamaya çalıştım, baskına bir saat vardı ama neden bu kadar aceleci olduğunu anlayamadım. ''Acelen ne?'' Kaşlarımı çattım ve anlamaya çalıştım.

''Seni arabaya Harry'den önce bindirmeliyim. Maskeni tak ve ondan olabildiğince uzakta dur, adam köpek gibi kokunu alıyor.'' Bu söylediğine istemsizce tebessüm ettim. ''Beş dakikaya hazırım.'' Niall başıyla onayladı ve kapıyı arkasında açık bırakarak dışarı çıktı. Botumu giydim ve saçlarımı sıkı bir örgü yapıp, maskemi taktım. Maske sadece gözlerimin görünmesine olanak sağlıyordu, normal şartlar da tanınacak çarpıcı gözlerim yoktu, ama Niall haklıydı; Harry kokumdan beni tanırdı. Dışarı çıkmadan önce, bolca Niall'ın getirdiği erkek kolonyasından sürdüm ve açık kapıdan çıktım. Ardı ardına dizilmiş, beş siyah minibüs ve üç cip vardı. Bir çok adam ellerinde ağır silahlarla duruyor, kimisi ise silahlarını kontrol ediyordu. Herkes yavaş yavaş ait oldukları araca binmeye başladılar. Niall başı ile bizim bineceğimiz minibüsü işaret etti ve arkasından takip edip, minibüse binip en arkaya geçip oturdum. Niall yanımdakini yerini alırken, diğer çocuklar da binmeye başladı. Zayn, Liam ve Louis binerken tüm bakışları beni buldu ve hepsi aynı anda başlarını iki yana salladılar. Derken, uzun boyu ve yapılı vücudu ile Harry bindi. Maskesini takmamıştı, saçlarını kestirmiş ve o lüleli uçlar yerine dağınık dalgalar yerini almıştı. Bakışları minibüste şöyle bir gezindi ve benim üstünde durdu.

''Cipe geç.'' Sesi otoriter ve baskıcıydı. Konuşmak istedim, sesimi duyduğun da ne tepki vereceğini merak ettim, ama Niall'ın sesi beni kendime getirdi. ''Bizimle dostum, endişelenme.'' Harry, Niall'ı şöyle bir süzdü ve tekrar bir şey demeden, yerine geçip oturdu. Niall'a baktığımda, maskesinin altında ki mavi gözleri tehditkar ve sıkıntılıydı. Minibüs hareket edince, karnımda ki göz ardı ettiğim o ağrı artmaya ve beni korkutmaya başladı. Nefes alışlarımı kontrol etmek için içimden üçe kadar defalarca saydım.

''Kendini kontrol et Val, Harry sürekli bu tarafa bakıyor.'' Niall bunu diyene kadar fark etmemiştim, başımı oraya çevirdim ve gerçekten de bizi izlediğini gördüm. Adamın bir tür medyum olduğunu düşünmeye başlıyordum, pisişik bir güçle burada olduğumu sezinliyor olabilirdi. Başımı cama çevirdim ve onu görmezden geldim.

Yol sanki gittikçe uzuyordu, hiç bitmeyecek gibi duruyordu. Herkes arasında konuşuyor ve arada gülüşüyorlardı, onlar için bu durum eğlenceden farksızdı ama benim için sadece bir kalp sancısı ve deli bir korkuydu.

''Yanımdan ayrılma, senin tek amacın Harry'nin arkasını kollamak; kendini öldürtmek değil.'' Niall'ı başımla onayladım. Yolculuğun geri kalan kısmın da, kimseden ses çıkmadı. Baskın yapılacak yerin bir kaç kilometre uzağında durduk, herkes arabadan indi ve etrafı çevreledi. Judas kendine özel arabadan çıktı ve kalabalığın ortasına geçti.

Gangsta Zone/hsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin