Valeria
Mutfak masasında oturmuş, Judas'ın bana kahvaltı hazırlamasını izliyordum. Onun neden bana bu kadar iyi niyetli olduğunu bilmiyordum, ama bunun anltından er yada geç bir şey çıkacağı kesindi. O çırptığı yumurtayı tavaya dökerken, içeri kız kardeşi girmişti. Henüz isimlerini öğrenmemiştim, zaten böylede bir niyetim yoktu. İki kız kardeşi bana mesafeli ve kabaydı.
"Vay canına, seni en son ne zaman bir şeyler pişirirken gördüm hatırlamıyorum," kız kardeşi onun yanına yürüdü ve kolunu omzuna attı. Judas omzunu silkti ve onu kendinden uzaklaştırdı.
"Sizin için değil," bana döndü ve gözleri tüm bedenimde dolandı. Anlamamazlıktan geldim başımı başka yöne çevirdim ve bu halime sadece güldü.
"Tabi, bize neden yapasın ki, çünkü her sürtük senin için bizden daha değerli," kız kardeşi öfke ile soluduğunda, kaşlarımı çattım. Abisini baştan çıkartma gibi bir amacım yoktu, onunla ilgilenmiyordum bile. Judas elinde ki spatulayı bıraktı ve yüzünü ifadesiz tutarak kız kardeşine baktı.
"Kelimelerine dikkat et, Hope." Judas ona adı ile hitap edince, Hope çenesini dikleştirdi ve kibirle abisine baktı. "Onun buradan gitmesini istiyorum," sanki onlara çok meraklıymışım, sanki burada kalmak için ölüp bitiyormuşum gibi konuşuyordu. Judas bıkkınlıkla iç çekti ve burun kemerini sıktı.
"Sabrımı zorlama." Hope abisini şöyle bir süzdü ve mutfak kapısına yürüdü, çıkmadan önce bana bir bakış atmayı da unutmadı. Judas kollarını tezgaha yaslamış öylece duruyordu. O sırada annesi içeri girdi ve çatık kaşlarla bize baktı.
"Bir sorun mu var tatlım?" Annesi onun sırtını sıvazlarken, Judas başını iki yana salladı ve tavayı alıp gürültüyle lavabonun içine bıraktı. Annesi durdu ve öylece onu izledi, sonra o da mutfaktan çıktı ve beni annesi ile başbaşa bıraktı. Annesi başını iki yana salladı ve yanıma gelip oturdu.
"Sen ona aldırış etme tatlım, bir kadın gibi onun ay başı durumları tutuyor. Tek fark ondan kan yerine sinir akıyor," ben burnumu kırıştırırken, annesi genç kız edası ile kıkırdadı.
"Her neyse, çok aç olmalısın. Gel hadi seni mükemmel bir yere götüreceğim," onu başımla onayladım ve mutfaktan çıktık. O üstüne ince bir hırka alırken, bende bana verilen ayakkabıları ayağıma geçirdim. Biz kapıdan dışarı çıkarken, iki koruma bize eşlik ediyordu.
"Nereye gideceğiz?" Bana baktı ve zarif bir şekilde gülümsedi. "Bölgenin dışında harika kahvaltı yapılacak bir yer biliyorum," tam bahçe kapısının önünde durdum.
"Ne oldu, hayatım," anlamayan şekilde bana baktı. Judas dün akşam beni açık bir şekilde uyarmıştı, bölgenin dışı yasaktı.
"Judas, bölgenin dışına çıkmamam konusunda beni uyardı,'' omuzlarını silkti ve beni omzundan tutup yanına çekti.
"Yanında ben varım, hiç bir şey diyemez. Ayrıca bana Crystal diyebilirsin," göz kırptı ve kapının önünde duran arabaya bindi. Tereddüt ederek bende bindim ve arka koltuğa oturdum. Araba hareket etti ve cadde boyu ilerledi. Büyük demir kapılar bizim için sonuna kadar açıldı ve bölgeden resmi olarak çıktık. Ormanlık alanda yol alan araba da, hafif caz bir müzik çalıyordu. Bayan Crystal elinde ki telefonla uğraşıyordu ve benden tarafa hiç bakmıyordu.
Etrafı izlerken, bir kaç ev görüş acıma girdi. "Sağdan," bayan Crystal kısaca söylendiğinde, şoför sağa döndü. Bir kaç sıra evi geçtik ve ahşap bir restaurant gördüm. Etrafı sık ağaçlıkla çevriliydi, ama lüks arabalara bakılınca, burasının öyle alelade bir yer olmadığını anladım. Araba durdu ve bir kaç saniye sonra bir koruma kapıyı açtı. Önden ben arkadan bayan Crystal indi. Restaurant'a yürüdük, kapıda garson bizi karşıladı ve önceden rezerve edilmiş bir masaya yönlendirdi bizi. Masaya oturduğumuz da, etrafıma bakındım, oldukça şık ama bir o kadar da samimi bir ortamdı. Bir çok kişi pahalı kıyafetleri ile ahşap masalar da oturuyor konuşuyor ve gülüşüyorlardı. Bayan Crystal döndüm, o bir şeyler sipariş ederken, onu izledim. Siparişi bittiğin de bana döndü ve içtenlikle tebessüm etti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gangsta Zone/hs
Fanfiction"Kimse kural koyamaz bize, burada kuralın tanrıları biziz.''