Tüm namlular bana dönmüştü. Adamların hepsi heykel gibi hareketsiz ve ifadesizdi, bir an için onların robot olduğunu ve biri düğmelerini basmadan bundan vazgeçmeyeceklerini düşündüm. O adam buraya daha çok yaklaşırken, deli gibi kendi çevremde dönmeye başladım.
"İndirin silahları, onu korkutuyorsunuz," adam bir korumayı itti ve kendine yol açtı. Tüm silahlar inerken, derin bir oh çektim ve gerilmiş kaslarım gevşedi. Adam bana yaklaştı ve başını iki yana salladı. "Neden bunu yaptın sevgilim, sana ne kadar iyi davranıyorum oysa ki," öfkelendim ve ona doğru yürüdüm. Dizine tekme attım ama o sadece dişlerini sıkıp, zoraki gülümsedi.
"İyilik dediğin bu mu, beni zorla tutuyorsunuz," sesim sonlara doğru ağlamaklı çıktı. Karşımda ki adam sert görünse de, vicdanlı olduğunu açıkça belli ediyordu. "O piç Harry seni üzdü mü?" Anlamayarak ona baktım.
"O hep böyledir, aldırış etme. Kibarlıktan nasibini almamıştır. " Kaşlarımı çattım ve yutkundum. Gözlerini kıstı ve beni baştan aşağı süzdü. "Bak tatlım, bizim işimiz hırsızlık, adam öldürmek değil. Bizler hırsız olabiliriz ama katil değil," kan beynime sıçradı. Onlar babamın şirketinde tam üç kişiyi öldürmüştü, nasıl olurda bunu savunurlardı.
"Cidden mi, sizin adamlarınız üç kişinin canına kıydı," adam dudaklarını büzdü ve başını öne eğdi. "Herkes göründüğü kadar masum değildir, düşmanı dışarıda arama." Ona anlamayarak baktım. Kolunu bana doğru uzattığında, tereddütle ona baktım. Ellerim titreyerek koluna girdim. Kaçmaya çalıştığım yoldan, onun kolları arasında yine yürümeye başladım.
"Beni ne zaman bırakacaksınız?" Bana şöyle bir baktı ve karizmatik yüzünde, can alıcı bir tebessüm oluştu. "Şartları göz önüne alınca, burada daha çok değer görüyorsun, anlarsın ya," göz kırptığında, ne demek istediğini çok iyi anladım. Ama babamla olan ilişkimi nasıl bileceğini düşündüm, ya evimize kadar girmiş casuslar vardı, yada öylesine tahmin etmişti.
Bahçeli, taş yapının önünde durduğumuzda, iri kıyım bir adam bize kapıyı açtı ve kafası yukarıda saygı duruşunda bekledi. "Neden hepsi böyle?" Bana baktı ve tebessüm etti. "Eğer böyle olmazlarsa, baş kaldırı olur," nazikçe belimi kavradı ve evin kapısını açıp içeri girmemi bekledi. Daha ne kadar kötü olabilir düşüncesi ile içeri girdim. Bir kadın cıvıldayarak bize doğru geldiğinde, korku ile geri çekildim. Kızıl saçlı kadın, göz kamaştırıcı şekilde güzel ve öldürücü bir cazibeye sahipti.
"Judas, bebeğim bu kim?'' Adama baktığımda, bir ergen gibi gözlerini devirdi. "Valeria anne, sana bahsetmiştim," onun annesi olduğunu duyunca kanım dondu. Bu kadın çok genç görünüyordu.
"Bu ahmak seni incitmedi ya tatlım," kadın bana endişeli gözlerle bakarken, başımı iki yana salladım. Rahatlamış bir şekilde nefesini dışarı verdi ve yanıma gelip beni çekiştirdi. Salona girdiğimiz de iki kızın kanepelere oturmuş, ellerinde telefonları ile ilgilendiğini gördüm.
''Kızlar, abiniz geldi," kızlar aynı anda kalktı ve rahat bir şekilde abilerine yürüyüp sarıldılar.
''Abi, sana dediğim arabayı aldın mı?" Esmer olan konuştuğunda, ağzında ki sakızı patlattı. ''Şunu kes," Judas ona ters bir bakış atınca, kız yutkundu. "Ayrıca bir araban var" kız gözlerini devirdi ve tekrar kanepeye yöneldi. Diğer kız heyecanla Judas'a koştu ve sarıldı.
"Harry nerede?" Kız etrafına bakarken, Judas burun kemerini sıktı. Annesi ofladı ama bunu görmezden geldi. "Ne hoş, beni özleyen yok," annesi gülünce ona ters bir bakış attı. Diğer kız kardeşi beni süzerken, orada öylece bekledim. Judas belimi kavradı ve beni kendine çekti. ''Bir süre burada kalacak, onu üzen olursa kendini diğer çöplükte bulur," annesi ona göz devirirken, kızlar ofladı.
"Gel, sana odanı göstereyim," Judas bana olabildiğince nazik davranarak konuşmaya ve benimle iletişim kurmaya çalışıyordu, ama o bir hırsızdı, bir çetesi belki emrinde binlerce adam vardı; ona güvenmem veya sağlıklı iletişim kurabilmem mucize olurdu. Onu takip ederken, merdivenlere yöneldik, ahşap merdiven göremediğim bir başka kata kadar yöneliyor, oradan teras yada çatı katına kadar uzanıyordu. İkinci kata geldiğimizde, koridorun sağına yöneldik, sıra sıra kapalı kapıları geçerken, kulaklarımı havaya diktim ve gözlerimi iyice açarak etrafa baktım.
"Boşuna etrafı gözetleme, buradan kaçma olasılığın sıfır hayatım," ona baktığımda, yüzünde kocaman bir gülümseme ile bana bakıyordu. Koridorun sonunda ve tam karşıda ki odanın kapalı kapısının önünde durduk. "İşte, burası," beyaz kapıyı açtı, içerisi sade ve detaysızdı. Bir yatak, makyaj masası ve dolaptan başka hiç bir şey yoktu.
"Banyo içeride, biraz küçük ama seni idare eder. Akşam yemeği yarım saat sonra, kızlardan biri gelip sana eşlik eder. Kıyafeti daha sonra ayarlayacağım, şimdilik bizim kızların birinden gönderirim," içeri girerken, onu sadece başımla onayladım. Burada en azından insan muamelesi görüyordum, Harry'nin tek yaptığı aşağılamak ve hor görmekti.
"Yemekte görüşürüz hayatım," kapıyı arkamdan kapayıp çıkarken, öylece bakakaldım. Üniversite hayatım boyunca, aksiyon yaşamayan ve tek düze yaşayan Valeria şimdi bir çete liderinin elindeydi. Odayı kolaçan ederken, kapalı pencereye ilerledim. İçeriden kilitli olmaması beni şaşırttı, kilidi açtım ve pencere dışarı açıldı. Başımı aşağı uzatınca, bir koruma gördüm. Yerden yükseklik biraz fazlaydı ama kaçmamı engelleyemezdi. Tek düşündüğüm, korumayı nasıl atlayacağımdı, ama bunu sonra düşünecektim, şimdi biraz olsun gözlerine girmem ve güvenlerini kazanmam gerekti. Pencereyi tekrar yavaşça kapadım ve banyoya yöneldim. Banyoda oda kadar sade ve tek düzeydi. Bir dolap ve lavabo tezgahı bir de duşa kabin vardı. Saçlarımı açtım ve kıyafetlerimi hızla soyup duş başlığının altına girdim. Şansıma şampuan vardı ve saçlarımla birlikte vücudumu da şampuanladım. Bol suyla durulandıktan sonra, duşa kabinden çıktım ve dolaba yöneldim. Dolabın boş olduğunu görünce hayal kırıklığına uğradım. Havlu yoktu ve ben çıplaktım. Öylece odaya girdim ve yatağın üstünde iç çamaşırlarıyla birlikte düz kot pantolon ve siyah tişört gördüm. Islaklığıma aldırmadan, iç çamaşırlarını giydim ve ardından hızlıca kıyafetlerimi geçirdim. Bileğim de duran tokayı tepede topladığım saçlarıma geçirdim ve dolabın aynasında kendime baktım. Temiz ve sıradan görünüyordum. Derin bir iç çektim ve odamdan çıkıp, etrafıma bakmaya tenezzül etmeden hızla merdivenlere yöneldim. Merdivenlerden inerken, bir çok ses beni karşıladı. Ama Judas ve onun sesi ortamda ki tüm sesleri bastırıyordu. Başım öne eğik, parmaklarımla oynayarak salona girdim. Bütün sesler sustu, kimseden çıt çıkmıyordu. Bu durum rahatsız olmamı sağlasa da belli etmemeye özen gösterdim. Oraya doğru yürürken, Harry'nin burada olması dikkatimi çeken diğer bir unsurdu.
"Valeria, ne hoş olmuşsun," Judas bana yanında ki sandalyeyi gösterince, diğerlerine bir kez olsun bakmadan oraya ilerledim. Sandalyeyi çektim ve yerimi aldım. Çatal bıçak sesleri tekrar oda da yankılanınca bir oh çektim.
"Hadı hayatım, yesene. Bizim aptal Harry seni fazla göz ardı etmiş," Judas'ın bakışları Harry'i bulunca bende ona baktım. Omuzlarını umursamazca silkti.
"Ben bebek bakıcısı değilim." Judas yumruğunu çenesinin altına koyarken, sevimli sayılacak derecede gözlerini kıstı ve gülümsedi.
"Biliyoruz ki, kimse senin kadar iyi bir bebek bakıcısı değil. Örneği de var," Harry'e göz kırptığında, durumu anlamaya çalıştım. Harry öyle bir bakış attı ki, midem kasıldı ve zorlukla yutkundum. Ama Judas sakince ona baktı ve iç çekip yemeğine döndü. İkisi arasında her ne varsa, ya da buradakilerin arasında. Harry'nin bir sırrı olduğu kesindi. Ve herkes bu sırrı gayet iyi saklıyordu.
Selamünaleyküm bebeler, çok sıradan bir bölüm oldu ama arada olası şeyler bunlar:)) oy ve yorumları arttırırsanız diğer bölüm hemen gelir.
Unutmayalım, diğer bölüm fişek;) :)))
Kuyin yazarınızdan öpücüklerle 👑
![](https://img.wattpad.com/cover/99299457-288-k648424.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gangsta Zone/hs
Fiksi Penggemar"Kimse kural koyamaz bize, burada kuralın tanrıları biziz.''