DİNÇER İNŞAAT

13 3 1
                                    

GENÇ ADAM

Her zamanki gibi kabusla uyandı genç adam uykusundan.  Kafasını sımsıkı gömdüğü yastıktan kaldırıp komodindeki saate baktı. Gün bile aydınlanmamıştı henüz ama uykusu çoktan kaçmıştı. Doğrulup yatakta oturduktan sonra ter içinde kalan yüzünü elleriyle kapatıp bir süre kıpırdamadan öylece durdu. Sonra kafasını kaldırıp dışarıdan gelen yağmur seslerine baktı.

Gök adeta yarılıyor ve şehri tüm pisliğinden temizlemek ister gibi yağmur yağıyordu. Genç adam yataktan kalkıp birkaç adımda balkon kapısının önüne geldi. Bir süre çakan şimşeklerin karanlığı aydınlatışını izledikten sonra kapıyı açtı. Keskin soğuk, odaya yayılırken  derin bir nefes alıp yüzüne çarpan damlalara aldırmadan ellerini balkon duvarına dayayıp, başını göğe kaldırdı. Gözlerini kapatırken dudakları aralandı "hiç var olmamış gibi yok olmak istiyorum ama bana ihtiyacı var. "

NEHİR

2 gün sonra
Telefonumun ekranına düşen e mail bildirimini farkedip baktığımda DİNÇER İNŞAAT yazısıyla başvurumun sonucunun geldiğini anladım. Hafif bir heyecanla mesajı açıp "başvurunuz onaylanmıştır aşağıda belirtilen şirket adresimizde yarın saat 15.00 da mülakata alınıcaksınız bilginize. " Yazan yazıyı okuduktan sonra Nil e dönüp "yarın mülakata gidiyorum" dedim. Şaşkın yüz ifadesiyle bana bakarken "söylemiştim hani staj için" dedim. Şaşkınlığının yerini hayret ifadesi alırken "sen ve çalışmayı istemek şaşırtıyorsun beni abla" dedi.

Kendimide şaşırtıyordum ama bişeyleri başarmam kendimi, kendime ispat etmem gerekiyordu. Anlık bi duygu değişimi olmadığını anlayınca başvuru yapmıştım zaten. Doğru yolda olduğumu söyleyen iç sesimi dinlemeye devam ediyordum. "Hazır avmdeyiz stajyer bir iş kadını imajı yaratmamız lazım bana Nil" dedim. Gülerek "topukluda giyicek misin? Alalım bir kaç çift hem eğlenceli olur" dedi.
Bir kaç mağazadan yarı spor yarı maskülen kıyafetler aldık. Birer yorgunluk kahvesinden sonra eve geçtik.

Saat üçe yirmi varken mülakat için verilen adresteydim. Taksiden inip kocaman gri camdan kuleye bir süre bakıp kaldıktan sonra hafif olan heyecanımın artışıyla doğru orantıda adımlarla dönen kapıdan içeriye girdim. Topuk seslerim büyük girişin sessizliğini bozuyordu. Ayakkabılarım süet, siyah ve çok şıktılar. Üzerlerinde yürüyebildiğim için kendimi tebrik ettim. Şirket "bir inşaat yapılıcaksa en iyisini biz yaparız" sloganı gibiydi.

Girişteki güvenlik bandını geçip hemen karşıdaki danışmaya giderek mülakat için geldiğimi belirttim. Adımı öğrenip birine telefon açtıktan sonra ziyaretçi kartını uzatıp "buyrun asansörler hemen sağda  mülakatınız 11. katta, sizi bekliyor olucaklar " dedi güler yüzlü kadın, teşekkür edip asansöre bindim. Şirkette çalışan kadınlar çok şıktı, erkekler de aynı şekilde parlayan takım elbiseleriyle salon beyfendisi gibiydiler.

Aynada ki yansımama bakıp burası için uygun giyinmiş miyim diye kendimi süzdüm. Hafif dalgalı her zamankinden biraz fazla özenilmiş saçlarım, siyah paltom, beyaz bluzum ve siyah pantolonum gayet uygundu içinde bulunduğum duruma. 11. kata geldiğimde asansörün kapısı açıldı. Karşımda bi danışma daha vardı hiç bir masraftan kaçınılmamış olduğu belliydi.

Telefonla konuşan sarı saçlı kadın, girişteki güler yüzün aksine daha asık bir surata sahip ve kesinlikle daha havalı bir kadındı. Konuşmasının bitmesini beklerken gözleri ara ara beni buluyor baştan aşağı belirsiz bir ifadeyle süzdükten sonra dünyayı kurtardığı konuşmasına geri dönüyordu.

Sonunda mühim konuşması bitmişti. "Merhabalar iç mimarlık staj mülakatım vardı" dedim. Tekrar bir baştan aşağı beni süzdükten sonra soğuk sesiyle "buyrun sağdan ikinci kapı" dedi. Teşekkür etmeden onunkiler kadar olmasada soğuk bakışlar atıp onu süzdükten sonra nefretimi kusan bakışlarımı ondan çekip kapıya yöneldim. Pişman olmam saniyelerimi almıştı ama haketti o diyerek iç sesimi susturup kapıya vurdum.

Odadan çıkarken mutluydum çünkü sanırım işi almıştım. İnsan kaynaklarından Hasan bey "2 gün sonra saat 1 de bir mülakatımız daha var. Bence tamam ama şirket başkanımız biraz titiz üst kademe işe alımlarda ve staj dahi olsa bölümünüzde şirket için önemli. Sizinle ikinci mülakatta Alaz bey görüşücek, negatif bir durum olucağını düşünmüyorum" demişti. Danışmadaki buzdan kadını görmezden gelerek asansöre bindim. Girişte ziyaretçi kartını kadına uzatıp şirketten ayrıldım.

Cama vuran yağmur sesleri ritmini arttırmaya başlayınca gözlerimi açtım. Gece geç uyuduğum için bedenim yataktan çıkmak istemesede öğlen olmuştu ve Özgü bugün bize gelip Şuşu'ya fal baktırıcaktı. Şuşu iyi fal bakıyordu.

Üzerimi değiştirip aşağıya indim annemler işe gitmişlerdi çoktan. Nil de okula gitmişti. Mutfağa gidip Şuşuyu öpüp "günaydın" dedim. Gülerek "tünaydındır o hanımefendi bu kadar uyuyunca tabi sana sabah ama bize öğlen oldu" deyip bana kahvaltı hazırlamaya başladı. Kahvaltıdan sonra çayımı alıp salona geçtim tv kanallarını karıştırdım. Bu saatte izlenicek pek bir şey yoktu. Tekrarı oynayan bir diziyi açıp bıraktım.

Zil çalınca Şuşu'ya "Özgü gelmiştir kapıya ben bakarım" deyip kapıyı açtım. "Hoşgeldin. " Elindeki şemsiyesini kapatırken üşüdüğü için titreyen sesiyle "hoş buldum ama dondum  "deyip içeri girdi. Ayakkabılarını çıkardıktan sonra ona en sıcak tutan panduflarımı verdim. Özgü Şuşu'yla öpüşüp pandufları giyerken, Şuşu başına gelicekleri bildiği için gülerek "ben kahveleri koyayım ateşe isterseniz" dedi. "Olur şuşu biz odama çıkıyoruz" dedikten sonra Özgü ile odaya çıktık.

Özgü okula gitmişti bugün ama ben uyanamadığım için biraz da üşenince gitmemiştim. Telefonunu çantasından çıkarırken "sana ne göstericem Nehir " dedi heyecanla. Telefonun kilidini açıp  "bak burda kim var " derken galeriye girip bi fotoğrafı açıp telefonu bana çevirdi. Bir süre telefona baktıktan sonra "Kahverengi Saç bu " dedim.
Telefonu sallayarak "evet canım senin ki bugün okuldaydı ve sanki gözleri seni arıyordu" dedi Özgü.

Telefonu elinden alıp "niye yaptın böyle birşeyi farketti mi seni? " dedim çemkirerek. "Farketmedi merak etme o an orda olmak ve görmek istersin diye bu anı kaçırmanı istemedim kankacım küçük sırrımız güvende sen söylemezsen de asla öğrenemicek" dedi gülerek. "Ya fark etseydi, ayrıca ne görmek istiyicem ben onu unuttum gitti bile" derken kendim bile inanmıyordum. Özgüde inanmamıştı ki "bırak şimdi kendini kandırmayıda dinle, bugün seninki yanında evcil hayvanı gibi gezen sarışını önce azarlayıp sonra yanından kovdu" dedi.

Kaşlarımı çatıp "kız fazla yapışkan bir tip gibi olsada bu yaptığı acımasızca kimse öyle rezil edilmeyi haketmez" dedim. Özgü gülerek "abartma haketti ne yaptığını duyunca yüzün nasıl olucak merak ediyorum " deyince merakla "ne yaptı ki ?" Diye sordum. Gülerek "merak ediyorsun işte Nehir birde ilgilenmiyormuşta ona neymiş yer miyim ben" dedi.

Burnum dikti işte ağzımdan kelimelerin düşünülmeden döküldüğü 100 km uzaktan görülebilirdi. Gözlerimi kısıp "anlatma merak etmiyorum hem bize ne o adamdan" derken Şuşu girdi odaya. Bol köpüklü kahveleri komodinin üzerine bırakıp " afiyet olsun yavrularım, fincanları kapattıktan sonra soğur soğumaz çok beklemeden gelin yoksa kısmetleriniz gecikir" dedi. Ben istemiyorum sadece Özgü'ye bakarsın  Şuşu" dedim.

Özgü kapattığı fincanını "soğumuyor bu" sitemiyle 9. kez kontrol ederken içimdeki merakı bastıramayıp "tamam anlat" dedim pes ederek. Kaşlarını kaldırıp Özgü "neyi anlatıyım" dedi. Süründürülmeyi haketmiştim. "O sarışın ne yaptı da Kahverengi Saç onu yanından kovdu? "Diye sordum.

Zafer kazanmış edasıyla anlatmaya başladı "kız buna sarılıp duruyordu sürekli ama karşılığını alamıyordu. En son öpmeye kalktı ama öpücük değilde "defol git!" oldu karşılığı" dedi. Karışan aklımla "sevgilisi miymiş değil miymiş yani? " dedim. Gülerek "safım benim sence sevgilisini öpmek istedi diye yanından kovar mıydı? " Dedi. "Bilmem kovar mıydı? " Dedim. "Hayır tabiki" derken çığlıkla "soğumuş fincan" diye bağırarak Şuşu'ya koştu.

Neden merak ediyordum bu adamı bu kadar. Neden düşünmekten alıkoyamıyordum kendimi. Kendini dış dünyaya kapatmış bir adamdı gizemliydi ve o bakışlarıyla aklımı karıştırıyordu.

ARTIK YANABİLİRSİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin