"RÜZGARIYLA DÖNDÜRÜR AŞK BENİ"

12 2 0
                                    



ALAZ

"Hoşgeldiniz Alaz bey ne alırdınız? " diyen garsona "filtre kahve" dedi. Telefonu eline alıp rehberden Sanem'i bulup aradı. "Nasılsın bakalım bugün? " "tamam ama yemeğini aksatma. Tamam kapatıyorum, hanım efendi bakıyorumda sıkılıyorsunuz artık benden. Bende seni" Kahvesi geldiğinde gözleri kapıyı buldu beklediği kadın hala gelmemişti.

Karşısında bir aile yemek yiyordu. "Hafta sonu mutlu aile yemeği ne yalan bir tablo" diye geçirdi içinden. Yan masada bir adam tek başına yemeğini yiyordu. Bir bardak sek rakısı vardı masada. Belliydi yalnızlığının her daim onunla olduğu. "Ne kötü" dedi. Bir masada da iki sevgili birer elleri birbirlerinde yemeklerini yiyorlardı. Hiç bir şey demeden tekrar kapıya baktı yoktu kadın. Saatine baktı 15 dakikadır ordaydı. Tekrar kapıya baktığında taksiye binen kadını gördü. Kahveside bitmişti. Masadan kalktı.

NEHİR

Gelmişti ve masada beni bekliyordu. Üzerinde siyah ceket, içinde üstten iki düğmesi açık beyaz gömleği vardı. Saçlarını okuldaki dağınıklığının aksine şirketteki gibi yapmıştı. Çok yakışıklıydı. Keşke iki normal insan gibi karşılaşsaydık ve olaylar gelişseydi ama öyle olmadı. Soğukluğu dengesizliği beni ürkütüyordu yanına gitsem ne olucaktı ki, o özür dileyecek ben affetmiyecektim. Neden buluşmak istediğini deli gibi merak ediyordum ama yanına da gidemiyordum.

Camlardan ibaret olan restoranın dışında öylece onu izlerken kendimle verdiğim savaşın sonuçlarına katlanmaya karar verdim. Beni fark etmeden taksiye bindim kahvesini bitirmiş olucak ki masadan kalktı.
Onu arkamda bırakarak gittim ordan.

Neden içim böyle huzursuz neden pişmanım. Hayır ben cesur falan değilmişim. Gözümden süzülen yaşlar hızlandıkça hıçkırıklarımın şiddetide o kadar artıyordu. Nefesim daraldıkça geçmişime sövdüm. "Vazgeçtim deniz kenarına gidelim. "

Bağıra bağıra ağladım denizin dalga seslerine karıştı sesim. Ağladıkça bir sonraki dozun şiddeti daha yüksek oluyordu biliyordum. Sonrası sessizlikti iç sesinin bile çıtının çıkmadığı o sessizlik. Acının etkisi yavaş yavaş geçerken denizi seyretmek iyi geliyordu. Gök ne renk olursa o renk olan deniz içimide dalgalarıyla temizliyordu sanki.

Eve girip kimseye görünmeden odama çıktım. Tek istediğim yatmaktı. Üzerimdekileri çıkarıp gözlerimi yakan makyajdan kurtuldum. Bir ağlama nöbeti daha geçirmeden uyumak istiyordum. Neden gitmedim yanına? Nasıl etkilendim bu kadar ondan? Ne zamandan beri birini sevmekten, birinden hoşlanmaktan korkuyorum?  Hoşlanıyor muyum Alaz'dan?
"Saçmalama kendine gel! çok güzel kendi kendime dışımdan konuşmaya başlayıp yetinmeyip birde azarladığıma göre deliriyorum çok güzel. "

Bir hafta geçmişti ne okulda görmüştüm onu ne de karşılaşmıştık. Her yerde onu arayan gözlerime hayret ediyordum ama engel de olamıyordum.

Cumartesi günü ödev bahanesiyle beni okula sürükleyen neden de oydu. Kahvemi alıp bahçede oturdum mart ayının ilk günüydü ve hava gayet iyiydi. Baharı müjdeleyen yakıcı güneş aydınlattığı yeri ısıtırken iyi hissettiriyordu. Tek başıma kalabalıkta olmayı sevmezdim sanki dünyadaki tek yalnız insan benmişim gibi hissettiriyordu. Ama bugün kulaklığım,  güneş gözlüğüm, hiç açmadığım ödev dosyam ve ben yalnızdık. Böyle de fena değilmiş aslında kimseyi umursamadan özgürce tek başına takılmak.

A bloğun kapısında kollarını göğsünde bağlamış bahçeye bakan birine gözüm takıldı. Oydu işte üzerinde siyah dar bir kot üstünde deri ceket ve içinde kırmızı oduncu gömleği. "Şaheser" dışımdan konuşmayı acilen bırakmalıyım. Bir süre öylece ona baktıktan sonra kollarını çözüp bana doğru yürümeye başladı. Kalp atışlarım hızlanmıştı. Ne diyecektim "neden gelmedin? " diye sorarsa. Ya "beni mi izliyorsun sen? " derse. Gözlüklerden nereye baktığım görünmüyor ki ne bakıcam sana diye terslerim.

ARTIK YANABİLİRSİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin