UMUT YAŞAMIN ŞAH DAMARIYDI

22 4 1
                                    

11 Ay Sonra
Tülden sızan altın sarısı ışık süzmeleri gözlerimi istila edercesine odada hakimiyetini sürerken zorlada olsa gözlerimi açıp yataktan çıkabildim.
Zaten hiç bi zaman yatakta halı desenlerine dalan tiplerden olmamıştım.

Her zamanki gibi ilk iş telefonu elime alıp bi bildirim var mı diye baktım. Gereksiz bilidirimleri önemsemeden tekrar ekranı kilitleyip telefonu bırakıyodum elimden ki çalmaya başladı arayan Özgü'ydü.
"Günaydın. "
"Günaydın canım geliyosun dimi bugün okula quizler var bu hafta" dedi.
"Gelicem hazırlanıp çıkarım" dedim.
"İyi misin Nehir" dedi tereddütle
"İyiyim sadece bazen" durup derin bir nefes aldıktan sonra "boşver okulda görüşürüz" deyip telefonu kapattım.

Özgüyle tanışalı 1 yıl olmuştu üniversitenin bana kattığı en değerli şeydiler Derin'le birlikte.
Derin aramıza daha sonra katılmış olsada uzun sürmemiş birbirimize alışmıştık.

Sınava girdiğim ilk yıl okumak isteyeceğim bölümler için puanım yetersizdi ve 2 yıl ara verdikten sonra tekrar sınava girmiştim. Üstelik özel ders almadan da istediğim puanı almıştım. Özgüyle aramda 2 yaş fark olmasına rağmen birlikteyken çok eğleniyordum. Birbirimizi anlıyorduk, seviyorduk. Kendine güvenen, ayakları üstünde duran biriydi Özgü. Ailesinden maddi destek almayı sevmezdi. Derin de Özgü gibi 96'lıydı aramazdaki 2 yaş farkı anlaşmamız için engel değildi. İnsanlar kendilerine gerçek arkadaşları zor buluyorlardı ve gerçek arkadaşlıklar, çıkarsız, yalansız olanlar çok kıymetliydi.

Telefonu kapattıktan sonra hazırlanmaya başladım her sabah ki ritüelimi bozmadan önce saç şekillendiricinin fişini takıp, yüzümü yıkamak için banyoya gittim. Gece geç yattığım için moraran göz altlarıma baktım.
Aralık ayının sonlarındaydık kışa sert geçiş yapmadan önceki son güneşli günlerdi. Dolabın karşısında ne giysem çıkmazından kurtulamayıp girdaba düşerken siyah pantolonumda karar kıldım. Kendime bakmayı ve güzel giyinmeyi seviyordum. Dış dünyaya adım attığımda özgüvenimin sağ koluydu güzel hissetmek.

Dolap en sevdiğim siyahlarla doluydu üstüne de bişey uydururum deyip dolabın kapağını kapattım. O sırada Nil uyandı. "Günaydın abla okula mı gidiyosun. " "Günaydın uykucu evet okula gidicem hazırlanıyorum. Sen gitmemişsin." "Canım istemedi bugün başım da ağrıyordu gitmedim o yüzden" dedi. "Canım lisemin canım dersleri bugünlük benden mahrum kalsınlar" diyerek okula nefretini kusarken "iyi yapmışsın o zaman" deyip saçımı yapmak için aynanın karşına geçtim.

Belime yakın olan saçlarıma dalgalar verdikten sonra karar verdiğim gibi siyah pantolonumu giyip üzerine salaş beyaz tişörtümü geçirdim. Makyaj için aynanın karşına geçtim öyle çeşit çeşit makyaj yapanlardan yapabilenlerden değildim. Sade hafif renkler verirdim yüzüme. Üç renk ruj kullanırdım genel günlük rengim açık kahverengi, dişiliğimin cilveli olduğu günler kırmızı, süslü kokona olduğum günler bordo rujumu sürerdim.

Bugünde günlük rutinlerimle makyajımı tamamladım. Evden çıkamadan gri pisiciğimizin mamasını suyunu yeniledim. Nil'e bırakırsam küçük aslancık ben gelene kadar açlıkla sınanabilirdi. Siyah uzun askılı çantamı alıp, deri ceketimi ve beyaz spor ayakkabılarımı giyerek güneşli günün kucağına kendimi bıraktım.

Taksiden inip yolun karşısına geçtiğimde elinde telefonu kulağında kulaklığıyla Özgü beni bekliyordu. Birbirimize sarılıp merhabalaştıktan sonra okula doğru yürümeye başladık.
Derin'e taksideyken yazmıştım bugün gelmiyeceğini söylemişti.
Derse girmeden önce Özgü sigarasını yaktı ben kullanmazdım. Sigarayla aram iyi olmamıştı şikayetçi de değildim zaten bu durumdan.

10 dakika vardı dersin başlamasına, dersliğe yakın biyerde durduk okulumuzda yer sıkıntısı yoktu zaten alabildiğine kampüstü. Koskocaman bir 8, 9 belki 10 binadan oluşan kampüs. A blok B blok........? blok. Dersten sonra bişeyler yiyelim deyip okulda genelde yemek yemek için tercih ettiğimiz bloğun üst katındaki cafeye çıktık asansör dolu olduğu için 10 merdiven çıkmak zorunda kaldık, canımızda çıkacakken vardık neyseki boş bi masaya çantalarımızı bırakıp cüzdanlarla sıraya girdik. "Ne yiyelim" dedi Özgü, önce bir bakınıp "lahmacun tabi ki" dedim.

Lahmacunlarımız hazır olduğunda hayran bakışlarla servisimizi alıp masaya kurulmuştuk her zaman ki gibi acıkmıştık.
Kolamdan bi yudum alırken sağ çapraz masadaki bakışlarını üzerime sabitleyen yakışıklıya baktım. Garip bir şekilde utanmıştım bakışlarına karşılık verirken. Birini beğenmeyeli, flörtleşmeyeli o kadar çok olmuştu ki.

"Oturduğumuzdan beri çapraz masadaki çocuk seni kesiyor Nehir baksana tam senin tipin ama" dedi Özgü gülümseyerek. "Uyduruyorsun şu an hiç öyle bişey yok çocuk oturmuş yemeğini yiyor" diye çemkirdim Özgüye. "Doğru kime konuşuyorum ki ilişki düşmanısın sen Nehir. İnstagramdan kız fotoğrafı beğendiği için ilişki bitiren sen, 6. hislerin aldatıyor bu seni dediği için ayrılan yine sen" duraksadı. Az önce ağzından çıkan sözcükler kalbime bıçak kadar keskin bir acıyla saplanmıştı. İnsanın geçmişinde acı varsa muhakkak kendini hatırlatmanın bir yolunu buluyordu. 11 ay içinde bir, iki tane başarısız flört denemem olmuştu ama hayatıma birini almak istememiş bahanelerle reddetmiştim.

"Ama biliyor musun? " dedi sigarasını yakarken. Yemeği bitirmiş terasa çıkmıştık hava hafif serin ama sevdiğim gibi güneşliydi. Çayımı yudumlayıp "Neyi biliyor muyum? " dedim sigarasından bi nefes çekip dumanını bırakırken "sen bulucaksın kalbini hakeden o adamı" dedi. "Umarım bulurum Özgü" dedim teşekkür dolu bir tebessümle.

"Arda ne yazdı sana yine? Belli Nehir yine ulaşmış sana 11 aydır bıkmadı kabuğunu kanatmaktan. " Ahh ben ve benim kelebek ömürlü gönül işlerim. Kalbimi hangi adama yada adamsı varlıklara açıcak olsam güvenime bi balta saplayıp gidiyorlardı.

İlk aşkım hayatımın tamamının geniş özeti gibiydi galiba. Bir insan platonik aşık olurdu da bu ilk aşkı olur muydu? Tamam pişman değildim hiçte olmayacaktım ona karşı hissettiğim hiç bir duygumdan. Onsuzluktan başka bir zararı dokunmamıştı bana ona olan hislerimin. Ve sevmeyi öğretmişti, sabrı, en önemlisi aşkı minnettarım bi nevi ona o hiç bilmesede. Aşk olduğuna eminim çünkü eğer aşk değilse 3 yıl boyunca bir insana dokunmadan, hiçbir şeyi onunla paylaşamadan, canının ona akmasının akıpta karışsam ona demenin adı başka neydi?

Zamanla karşılığını bulamadıkça bitmişti. Başkalarını sevmiştim başkaları da sevmemişti beni. SEVİLMEMEK insanın başına gelebilecek en acı duygu eksikliğiydi. Şimdi bakıyorum da zaten ondan başka kimseye de aşık olmadım.

Arda'yı AH! Arda'yı sevdim, çok sevdim, çok güvendim. Dümdüz başlamıştı herşey. Dümdüz bir adam(dı) Arda. Kalıplardan nefret ederdi "zamana bırakılım aramızdaki bu yoğunluğu" demişti. İlişkimizin 2. ayında bir gece aniden kapıma gelip sarılmıştı birden kocaman. İçmişti belliydi. Yüzümü elerinin içine alıp "biz sevgiliyiz artık tamam mı koca göz" demişti. Mutluluktan uçarken "tamam" demiştim. "Biz olduk artık biz biriz tamam mı" demişti. Yine tüm kalbimle " tamam" demiştim. 7 ay sonra ben bizi terkettim ve o 26 yaşına bastı. "Nereye daldın Nehir" Özgünün sesiyle sıyrılıp zihnimin kara deliğinden "kızı olmuş. Doğum günü hediyesi" dedim. Özgü bir daha Arda'yı anmayı kendine yasaklayarak sustu.

Aşağı inmiş çıkışa doğru gidiyorduk ki yine o çocuğu gördüm. Güneş kahverengi saçlarında parlıyordu sanki. Uzun boyu, yapılı bir vücudu vardı. Bakışları beni çoktan bulmuş gibiydi ve "yakalandın" diye bağıran gözlerini inatla çekmiyordu üzerimden. Öylece bakışırken ilk pes eden ben oldum.

Üniversiteden çıkarken öğrenci kartımı düşürmüştüm etrafta onu ararken arkamdan bir ses "bunu mu arıyorsun? " deyince sesin geldiği yere döndüğümde kahverengi saç elindeki kartı kaldırıp salladı. Bir kaç saniye baka kaldıktan sonra kendimi toplayıp "Şey, evet bende onu arıyordum teşekkür ederim" dedim. Kartı almak için elimi uzattığımda elindeki kartı havaya kaldırıp aramızdaki mesafeyi kapatacak kadar eğildikten sonra "tekrar kaybedersen bu kadar şanslı olmayabilirsin" deyip arkasını döndü ve gitti.

Beğendiyseniz lütfen yıldızı turuncuya boyayarak beni mutlu edin. Şimdiden teşekkürler.

ARTIK YANABİLİRSİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin