Bütün bedenim buz kesmişti sanki, aklımdan geçen kötü fikirleri susturamıyordum. Bir şey olmuş muydu ona? Arabası paramparça olduysa o ne haldeydi şimdi? "O? " diyebildim. "Bilmiyorum Nehir, Sinan hastaneyi öğrenirse haber vericek" dedi Özgü. Böyle beklemek çok kötüydü. Deli gibi onu düşünmekten, nasıl olduğunu düşünmekten ve meraktan ölüyordum.Özgü'nün telefonu çalmaya başladı arayan Sinan'dı. Özgü, "üzerine montunu al çıkalım hadi Sinan bizi almaya geldi" dedi. Sonunda Alaz'a gidiyordum. Telefonumu, montumu alıp çıktım. Arabaya bindiğimde Sinan ve Özgü konuşmayı kestiler. "Sinan o nasıl? " gözümden süzülen ilk yaş diğerlerininde ipini çekmişti.
"Bilmiyorum Nehir ama her durum için hazırlıklı ol" dedi Sinan. "Kalbim miydi bu sancılı acının kaynağı? Canım yanıyordu. Nedenini sorgulamayı bırakmıştım çoktan. Tek isteğim onu tekrar ayakta ve nolur mümkünse sağlıklı görmekti.
Derin sessizliği bozan ben oldum. "Senin nasıl haberin oldu Sinan? " diye sordum. Çünkü Alaz'ı okulda kimseyle görmemiştim daha önce. "Ralliden tanıyorum yarışlarda karşılaşırdık. Çok iyi yarışırdı. Birinciliği aldığı çok oldu ama bu akşam arabasında sorun yaşamış yoksa kaza yapmazdı o. " dedi. Hastane kokusu berbat bir şey beklemek hiçbir şey yapamamak daha berbat. Öylece bekledim onu.
"Korkma ben kaza yapmam"
"Nasıl bu kadar eminsin? "
"Çünkü istemiyorum"
Daha dün bunları söyleyen adam şimdi nasıl olduğunu bilmediğim bir halde Ameliyathane yazan bir kapının ardındaydı. İstemiş miydi bu kazayı? Hayır Sinan arabasında sorun yaşadığını söylemişti. Neden tanımadığım bir arkadaşından başka kimse yoktu burda? Babasını erken kaybetmişti biliyordum ama ailesinden diğerleri nerdeydi? Belki de uzaktaydılar ve yeni geliyorlardı. Kafamdaki sorularla boğuşurken Özgü'nün sesiyle yüzümdeki ellerimi çekip başımı kaldırdım. "Kahve getirdim sana iç hadi. Nehir, Alaz'a verdiğin değeri biliyorum ama toparla kendini bitanem lütfen" dedi.Elimde değildi ki üzülmemek. Vücudumdaki tonlarca ağırlık hissi, kalbimdeki acı sancı ve Alaz, nefes aldırmıyorlardı bu hastane koridorunda bana. 3 saattir o lanet ameliyathanedeydi. Kaç hasta çıkmıştı hatırlamıyorum. Kaç kere bu sefer o diyerek gittiğimi de hatırlamıyorum.
Kapı açıldı ve yeşiller içindeki bir doktor "Alaz Dinçer'in yakınları" diye seslendi. "Nasıl Alaz? " diye sordu arkadaşı. Doktor "aramıza döndü biraz uyutucağız, süresi Alaz beye bağlı eğer çabuk dönmek isterse aramıza döner" dedi. Arkadaşı "vücudunda bir şey var mı doktor? " diye sorduğunda yine tutamamıştım göz yaşlarımı ama doktoru duymak için elimi ağzıma kapatmayı başardım.
"Bacağına ve koluna platin takıldı. Alaz bey çok şanslı ki kalıcı hasarlar almamış zamanla iyileşicektir" deyip yanımızdan ayrıldı. Arkadaşı elindeki su şişesini uzatarak "merak etme Alaz o, uyanıcakta, toparlanıcakta" dedi. Suyu alıp titreyen ellerimle bir kaç yudum almayı başarıp "nesi oluyorsun? " Diye sordum. "Alaz'la çocukluk arkadaşıyız. Adım Emir. Sende Nehir olmalısın? " dedi. Şaşkınlıkla "nasıl, nerden biliyorsun? " diye sordum. "Bahsetmişti senden kimseden bahsetmez Alaz ama sen ilgisini çekmeyi başarmışsın" dedi gülümseyerek.
İlgisini çekmeyi başarmışım, kızamıyordum bile şu an burda olsa sarılırdım ona. "Ailesi peki onlar nerde, neden burda yoklar? Diye sordum. Yüzü düştü Emir'in "babasını çok erken kaybettik, amcası ve yengesi yoldalar bir kaç saate burda olurlar" dedi. Annesi nerdeydi? Daha fazla bir şey soramadım.
"Yoğun bakımdaymış bu gece göremeyeceğim onu" dedim Özgü'ye. Yengesi ve amcası geldiğinde cafeye inmiştik zaten. "Gidelim artık" dedim. Ne kadar istemesemde orda da durmazdım.
Hava aydınlanmamıştı evdeki herkes uyuyordu. Odama çıktım üzerimdekilerden kurtulacak halim bile yoktu kendimi öylece yatağa bırakıp gözlerimi kapattım. Aklımda Alaz'la uyuduğum içindi ki rüyamdaydı. Gözlerimi açar açmaz derin bir nefes alıp rüya olduğuna şükrettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARTIK YANABİLİRSİN
RomanceBir kadın var kendini yakıp beni aydınlatan Bir adam var siyahı kırmızıma karışan