Özgü ile okulun içinde bir kafede oturup vizelere çalışmaya başladık. "Yapı tasarım dersinin notları eksik bende" dedim Özgü'ye. "Tamamladım tatlım ben onları sorun yok her şey kontrolum altında. Sınıfın düzenli not tutanından aldım hepsini" dedi. "Süpersin Özgü bendeki notlarla en fazla 20 alırdım final değil bütünleme bile kurtaramazdı beni. "Bahçede kalabalık toplanmış bir şeyler oluyordu. Biri "ambulans çağırın! " diye bağırınca dışarı çıkıp ne olduğuna bakmak için kalabalığa karıştık. Bir kız sara nöbeti geçiriyor, bir çocukta onu tutmaya çalışıyordu. Ne olduğunu anlamaya çalışırken Alaz kalabalığın içinden geçip kızı tutmaya çalışan çocuğa yardım ederek "merak etmeyin ambulans birazdan burda olur" dedi. Mülakattaki adamla bu adam aynı kişi değildi sanki. O kaba, kırmaktan çekinmeyen adam, bu ise nazik, yardımsever bir adamdı. Aklımı karıştırıyordu.
Kız o kadar hızlı hareket ediyordu ki bir ara elini çocuktan kurtarıp saçlarını yolmaya başladı. Alaz ve gencin gücü durdurmaya yetmiyordu kızı. Bende ayaklarından tutmak isteyince Alaz, "sen buraya gel elini tut bacaklarını ben tutarım zarar görürsün" dedi. Normalde hiç bir söylediğini dikkate almazdım ama bu konuda haklıydı. Tekmelere maruz kalabilirdim. Ambulans geldikten sonra genç kıza verdikleri ilaç işe yaramış sakinleşmesini sağlamıştı.
Ambulans gidince dağılan kalabalığın arasında Özgü'yü ararken Alaz karşımda dikildi ve "seni arattım neden gelmedin şirkete? " Diye sordu. Seni mi ? hayır bu samimiyet nerden geliyor diye içimden söylenirken "artık orda çalışmak istemediğimi söylemiştim iletmediler mi size?" Dedim. "Farkındayım biraz sert bir mülakattı ama sende hiç yumuşak sayılmazdın küçük hanım" dedi yarım dudak gülüşüyle. "Ben gayette yumu... hem niye açıklama yapıyorum ki, artık bu konu hakkında konuşmamıza gerek yok Alaz bey. Ayrıca küçük hanım değil Nehir hanım" deyip Özgü'nün yanına gittim.
Gönenç Mimarlıktaki görüşmem olumlu sonuçlanmıştı ve bugün başlıyordum. Uyanır uyanmaz meyve suyumu içip hazırlanmaya başladım heyecanlıydım çünkü hiç tanımadığım bir kalabalığa dahil oluyordum bugün.
Ofis çok renkli ve eğlenceli insanlarla dolu herkes işini severek yapıyor.
Ofisin içi beyaz, kahverengi ve hardal sarısının hüküm sürdüğü modern bir iç düzene sahip. Öğle yemeği molasında bütün ofis toplanıp hoşgeldin stajyer karşılaması yapıp beni çok mutlu ettiler kocaman gülen gözleriyle. Buraya alışmam için ellerinden geleni yapıyorlardı ve başarıyorlardı da. Koray beyin bu sıcak ortamda payının büyük olduğu kesindi.Koray Gönenç, Babası "illaki doktor olucaksın ve benden sonra hastanenin başına geçiceksin" desede hayalini kurduğu bölümü kazanıp kendi ofisini açan ve işini severek yapan bir mimarmış. Aylin, alışmam için her şeyi detaylıca anlatıyordu. "İşini sevmeyen kimseyi ofisinden içeri almayan biridir Koray bey, aramızda olduğuna göre sende çekirdek mimarsın Nehir" dedi Aylin. "Çekirdek mimar" diye sordum anlamayarak. Koray bey işe aldığı herkesi öncelikle çekirdek mimar ilan eder. Ondan sonra biri işe alınana kadar çekirdek mimardır. Terfi ettim" dedi ellerini çırparak. Senin için sevindim Aylin darısı başıma o zaman" "Hiç merak etme Nehir burdaysan zaten illa ki terfi edersin.
Yorucu bir gün değildi bugün ilk günüm olduğu için pek bir iş yaptırmamışlardı. Yemekte babam "yorulucaksan başlamadan bitir istersen bu işi" diye hayıflansada ben alışmıştım bile ofisime.
Yemekten sonra ofisi, çalışanları annem ve Nil'e anlat anlat bitiremeyişimden özetle sanırım iyi gidiyordu şimdilik stajyerlik. Saat 8'e alarm kurup yarın ne giyceğimi düşünürken uykuya teslim oluyordum.Ofisin sanırım en sevdiğim yanlarından biri kıyafet serbestliğiydi. Spor ayakkabı candır çünkü. Tamam topuklu da giymeyi seviyorum ama ara sıra takılıp birbirimizi özlememiz şart. Alarmın 3. çalışında susturup uyanmam gerektiğine kendimi ikna ederek çıktım sıcacık yatağımdan. Aynaya son kez baktım anahtarı cebime koyarken elime bir kağıt takıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARTIK YANABİLİRSİN
RomanceBir kadın var kendini yakıp beni aydınlatan Bir adam var siyahı kırmızıma karışan