Uyandığımda bana sarılmış olan adama baktım. Uyurken ne kadar da savunmasız ve masum görünüyordu. Sakalları uzamaya başlamıştı ve ona yakışıyordu. Simsiyah olan saçlarına baktım. Kaşlarına, kirpiklerine, burnuna ve dudağına. Bende öpme isteği yaratan o dudaklarına. Çenesine baktım. Keskin yüz hatlarına. Ona dokunsam kesin uyanırdı. Kendimi tuttum ve gözlerimi kapadım. Zack'in kıkırdama sesiyle gözlerimi tekrar açtım. Bir dakika geçmediğine emindim. Kaşlarımı çattım.
"Beni izliyordun" dedi gülerek.
"Yapmamalıydım." Dedim sonra aklıma utangaçlığım için oynadığı oyununu oynamak geldi. Bu oyunu kitaplarımda da okumuştum. Sonu riskliydi ama yaşarken bile ölme riski vardı değil mi? Bazen risk almak gerekirdi. İçimden sesli bir kahkaha attıktan sonra ne kadar kendimi utandıracak olsam da denemeye karar verdim. Vereceği tepkiyi merak ediyordum. Madem utangaç olmamı istemiyordu içimdeki sesi birkaç saniye boyunca susturabilirdim. Bir maske daha takardım olur biterdi.
"Onun yerine belki de bunu yapmalıydım" dedim ve üzerine oturdum. Mide tarafına oturmaya özen göstermiştim. Ne kadar kendimi zorlasam da daha aşırısını yapamazdım. Sınırlarım vardı. Eğildim ve öptüm. Dudaklarına yumuşak öpücükler bırakıyordum belki o da kendini özel hissederdi bana hissettirdiği gibi. Ama karşılık vermiyordu ve rahatlamasını beklerken daha çok kasılmıştı, gerilmişti. Bir an duvara oturmuşum gibi hissettim. Dudaklarımı onunkilerden çekince bana yanan gözlerle bakıyordu. Yeşil gözleri simsiyah olmuştu.
"Daha ileriye gitmek istemiyorsan burada durmalısın" dedi boğuk bir sesle. Bir süre bakıştık ve gözlerini kapayıp kafasını arkaya attığında oyunumun bittiğini anladım ve üzerinden kalktım. Beni reddetmişti. Reddedilme ile ilgili bir derdim yoktu sadece kalbim kırılmıştı. Daha önce de sevgililerim olmuştu. Platoniklerim bile. Evet, ayrılmak isteyen tarafta da olmuştum, ayrılmak istenilen tarafta da. Hiçbiri kalbimde böyle büyük bir kırık oluşturmamıştı. Bazıları çatlak bile oluşturamamışken Zack parçalamıştı, tuzla buz etmişti. Neden bu kadar tepki verdiğimi de bilmiyordum. Bu his sadece beyinden kaynaklı kalbimde ciddi bir problem yok diye iç geçirdim. O zaman neden bu kadar canım yanıyordu.
Ne düşünüyordum ki bende. Oynadığım oyunların hepsini elime yüzüme bulaştırmıştım. Bu kadar yüksek bir oyunu da oynamamam gerekirdi. Duş alırken ağlamak çok rahatlatıcıydı. Sıcak su gevşememe yardım ediyordu. Banyodan çıktığımda gene onu görecek ve utanıp sıkılacaktım. Banyonun kapısını açtığımda tam kapının önünde duruyordu. Beni gene korkutmuştu.
"Şunu yapmayı keser misin!" dedim. Aslında beni dinlediğinden pek emin değildim. Gözleri kararmıştı ve ne yapacağı hiç belli olmuyordu. Kolumdan çekip beni yatağa attı. Alışkanlık haline getirmeye başlıyordu. Sabah benim yaptığım gibi üzerime oturdu ve hareket etmemi engelledi. Ellerini iki yanıma dayadı. Ağırlığının tamamını bana vermiyordu.
"Sadece biraz şaşırdım" dedi. Üzerimde sadece havlu vardı. Kafasını yaklaştırdı. Dudaklarıma yumuşak öpücükler bırakıyordu. Karşılık vermiyordum. Onun yaptığı gibi. Bir nevi sabahın intikamını alıyordum ama içimde onu öpmek için ısrar eden bir taraf da vardı. Dudaklarımdan ayrıldı. Dudaklarını yanağımdan geçerek boynuma götürdü. Boynumu öpmeye başladı. Bu beni reddetmediği anlamına geliyordu sanırım. Bu kadar ileriye ilk kez gidiyordum. Bu çok iç gıdıklayıcıydı. Hafif öpücükler bırakıyordu ama daha ilerisinin olduğunu biliyordum. Kulağımın altında bir yeri öpünce derin bir nefes aldım. Nefesimin sesi biraz tuhaf çıkmıştı. Üzerimden çekildi ve kenara yattı. Bir yandan devam etmesini istiyordum bir yandan istemiyordum. Şimdi onu öpsem kesin devamı gelirdi ama yapmamalıydım.
Oturur pozisyon aldım ayağa kalkıp dolaptan kıyafetlerimi aldım. Gözlerinin içine bakıyordum zorlamasın diye ama ben baktıkça gülüşü yüzüne yayıldı ve rahat bir pozisyon aldı. İç çamaşırımı havlunun altından giydim. Kızardığımı hissediyordum ama yapabileceğim başka bir şey yoktu. İnat etseydim kendimi yatağa atılmış bir şekilde bulacağımı biliyordum. Sırtımı ona döndüm. Havlumu bıraktım ve südyenimi giymeye çalıştım. Ama kopçasını kapatamadım. Soğuk bir el omzuma değdi. Omzumdan omurgamın üzerinden geçti. Omzuma küçük bir öpücük kondurduktan sonra saçlarımı bir omzuma topladı ve südyenimin kopçasını taktı. Beni kendine döndürdü. Çok güzel bir gülümsemesi vardı. Gözlerindeki o ışıkla bakıyordu gene. İçimi ısıtan o ışıkla. Geri geri gitti ve koyduğum yerden pantolonumu alıp bana attı ve odadan çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutsak
RomanceBen kendimi toparlamaya çalışırken o çoktan yerini almış ve emniyet kemerimi takmaya çalışıyordu. "Ben hallederim" diye panikledim hemen çünkü elleri emniyet kemerini düzeltirken bedenime değiyordu ve bıraktığı his tüylerimi diken diken ediyordu. Ba...