Severim ben eskiyi. Yaprakları sararmış defterimin arasında sakladığım tebessümlerim var benim. O buruk tebessümlerin insanıyım.
Her bir yaşanmışlığın başıboş ruhunu biriktirdim, küçük pembe kavanozumda. Yağmurlu bir günde, belki yapayalnız hissettiğim bir gecede ya da bedenimi titreten bir melodinin ışığında kapak birden bire açıldı, serbest kaldı tüm ruhlar. Dans edip şarkılar mırıldandılar etrafımda. Tek tek izledim her hareketlerini, adımlarını. Kolumdan çekiştirip farklı dünyalara uçurdular özgürleşmek isteyen bendemi.Çocukluğumun tasasız günlerinde dolaştım özlemle. Karıncalarla sohbet ettiğim zamandaki masumluğumu gördüm. Okula ilk başladığımda yüreğimi kaplayan 'Ben büyüdüm artık.' duygusunu hissettim. Ergenliğimin doruklarında peşimi bırakmayan asi tavırlarım bile sevimli gözüktü gözüme.
Acılarımı görmezden gelmeye çalışsa da bilincim, yüzümdeki hüznü silemedi. Özlemimi dindirmedi. Mutlu anıların burukluğu gitmedi üzerimden bir türlü.
Önümdeki gösterinin durması için kavanozun kapağını kapattım sıkıca. Bir inci tanesi süzülürken çeneme, dans eden anılar bir kez daha ölümü tattı. Gömdün onları kalbimin en derinine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihnimden Kaleme Dökülenler
Non-Fictiongözlerimi kapatınca açığa çıkan düşünceler kafamın içine sığmadığında...