Artık cümlelerim kalmadı. Hep güzel sözler söylemek istedim. Kendimce bazı doğrular. Ruha ince bir dokunuş, vicdana örülen duvara ufak bir çizik olsun diye. Belki yüzde tatlı bir tebessüm. Hiç değilse gönle gökkuşağı getirecek bir yağmur olsun diye. Anlatmaya çabaladım defalarca, durmaksızın. Dilim döndüğünce, kalemim yettiğince. Hatam vardır elbet. Hep olacaktır. Düzelttikçe artacaktır. Kusursuz olmaya ne hacet. Bizim yapmamız gereken tek şey ders almayı bilmek.
Lakin farkına vardıklarım gözlerimin pınarlarını zorluyor. Yanaklarım kana kana içmeye hasret. Gerçekler tokat olup çarpıyor yüzüme. Her defasında daha da sert. İşte o pınarımın taştığı an. Gözyaşına özlem duyulur mu? Duyulurmuş. Canın yanınca duyuluyormuş.
Bense anlatmaktan aciz. Karşımdaki anlamaktan. Bu nasıl bir çıkmazdır. Çözemiyorum. Gücüm kalmadı. Haykırırcasına yazmak çok zor. Yüreğim böyle doluyken üstelik. Gördüğüm zalimlik ellerimi titretiyor. Yazamıyorum.
Boğazımda bir yumru. Tıkanıklığım kelime yoksunluğumdan mı yoksa pişmanlığın sadece sözlükte var olduğunu sanan insanlardan mı bilmiyorum.
Başımda bir ağrı. Sebebi ne ola? Bir doktor bunu uykusuzluğa yoracaktır. Öyledir. Önemli olan, neden uyku tutmuyor? Psikolog yolu gözüktü deyip gideceğim. O ise çok düşünüyorsun biraz rahatla, anlat diyecektir. Ne söyleceğim peki? İnsanlar paranın kölesi olmuş mu? Herkes arabasını, evini sorarken kimse ahlakını umursamıyor mu diyeceğim? Garanti işi olsun diye hayallerinden vazgeçip koyun sürüsü haline gelen insanlardan mı bahsedeceğim? Banane değil mi bundan? Kime ne?
Biz yalnızca kendimizi düşünürüz. Başkasını düşünen saftır. Temiz olan saf değil salak olan saf. Yani bu artık hakaret olarak kullanılan bir kelime nihayetinde.
Benliğimize öyle kapanmış öyle kendimiz olmuşuz ki başımızı çıkarıp gerçekleri göremez hale gelmişiz. Oysa hepimiz gerçek benliğimizi gizleme derdindeyiz. Niye mi? Çok basit. Çünkü kimse kimseyi olduğu gibi sevmiyor.
İnsanlarda bir güzellik kavramıdır, kaptırmış gidiyor. Mesela bir hüzün güzel gelmiyor insana. Ağlamak diyorsun? Bebek miyim ben diyor? Güzellik sadece mutlulukta. Yüzde. Mesela bir ruh güzelliği desen kimse dönüp bakmaz. Ruhumuzu kararttığımızdan mı? Olur mu canım öyle şey? Hepimizin kalbi temiz sonuçta. Biz fala bile inanmadan bakan bir toplumuz. Lütfen.
Gösteriş merakı olmasa insanlık kelimesi unutulmaya yüz tuttu tutacak. Dibi bile tutmuş olabilir.
Herkes bir dostun peşinde. Ama dönüp kendine baksa dost olmak nedir bilmez. Sorsan herkes yalnız. Ama kimse kimsenin yalnızlığını dindirmeye gönüllü değil. Halbuki yalnızlık diye bir hissiyat yok. Rabbimiz var. Bunun idrakına varmak kolay iş mi? Bu dünyada kolay kelimesi sadece bir sözcükten ibaret bana kalırsa. Her şey zor ama biz kaçmanın ustası olmuşuz. Pes etmişlik kanımıza işlemiş adeta. Şu an benim yaşadığım gibi. Buna inat hala dökülüyorsa harflerim bir umut, bir umut olduğuna inanmak istediğimden.
Doğruya yanlış yoldan gidilmez. Kime göre doğru neye göre yanlış, lafları başlayacak ardından. Hakikat ayan beyan ortadayken biz sadece başkasını alt etmeye çalıştık hep. Haklı olan sonuna kadar direndi, başkasını yaralamak, egosunu tatmin etmek pahasına. Haksız olan gururunu atamadı bir kenara, hatalıyım diyemedi. Kazananı kaybedeni yoktu ki bu savaşın. İki kaybedenle bitirdik.
Bir de susmak var. Nasıl unutulur o susmak? Dil bulut gibidir. Susmazsan ya yağmur olur ya dolu. Ya rahmet olur ya felaket. Ya toprağı yeşertir ya yerle bir eder. Üslubu öğrenemedik biz bir türlü. Peki susarsan ne olur? O bulut böyle vicdanının tam ortasını mesken edinir. Tonlarca ağırlığı altında ezilirsin. Vicdanı olmayanlar da sanır ki o bulut pamuk gibi yumuşacık. Mazlum feryat ederken nerede o yağmurlar? Herkesin mi vicdanına çöktü bu bulut? Niye sadece ağlayışları duyuyorum ben? Niye sadece çocuk çığlıkları var etrafta?
Ben bunca kötülüğe rağmen yakıştıramıyorum insanlara umursamazlık kostümünü. Eğreti duruyor işte. Uymuyor bize. Zorlamanın ne alemi var?
İstediği olmayan küçük bir çocuk gibiyim. Ağlıyorum, sızlıyorum. Bağırıyorum. Bu böyle olmamalı diyorum. Bir hata var. Bir eksik var. İşte tam da o an çıkıyor ortaya içimdeki yetişkin. Benim içimde bir çocuk yok. Ben zaten çocuğum. O yetişkin gerektiği zaman kapımı çalıyor sadece.
Gücün yok mu diyor? Senin yoksa duanın var. Kaldır ellerini. Korkma sakın. Çekinme. Söyle, haykır, yalvar. Ağla ya. Yıka o secdeyi gözyaşlarınla. O’na göster en çaresiz halini. O’ndan iste. O’ndan dile. O’ndan başkası veremez. O’ndan başkasının gücü yetmez. Acizliğini fark et. Kabullenmekten mi bahsediyorsun, bundan başla. Sevmekten mi bahsediyorsun, önce O’nu sev. Sonra O'nun için sev. Yüreğini sıkan neyse O’na aç. Çünkü O’ndan başka kimsemiz yok. O’ndan başka çıkış yolumuz yok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihnimden Kaleme Dökülenler
Não Ficçãogözlerimi kapatınca açığa çıkan düşünceler kafamın içine sığmadığında...