Kavrayamadım gerçekleri. Çocuksu bir heyecandım, her şeyin tozpembe olduğunu sanan. Gezdim durdum ruhumun masalsı sokaklarında. Açtım tek tek kapıları. Kimisi pembe bulutlarla bezeli gökyüzüne, kimisi elmas yağmurlu denizlere, kimisi rengarenk çiçekli ormanlara açıldı.
Ayak seslerimi bastıran kalbimin ritimlerini dinledim her adımımda. Beni heyecanla kasıp kavuran benliğimden ve bütün sihirlerin arasından duyamadım mantığımın sesini. Hislerim uğruna kayboldum hayallerimin kara deliklerinde.Fark edemedim ruhumun çektiği acıları. Cezp etti parıltılı gözlerimi peri masalları. Belki iyiler ve kötüler değildi ana teması. Yalnızca kendimi keşfettiğimi zannederek zerrecik halinde yok olan bir deniz kızıydım. Kötüler yoktu kitabımda. En büyük kötülüğü ben kendime yapmıştım aslında. Öyle kaptırırcasına sevmiştim ki gerçek olmayan düşleri. Her kapı, her gökyüzü, her deniz, her orman, her yol, her kafamın içindeki ses beni biraz daha uzaklaştırdı gerçeklerden.
Engelleyemedim.
Daha doğrusu istemedim.
Mutluydum.
Öyle sanıyordum.
Acılarla yüzleşmektense kaçıyordum. Yarama tatlı su basıyordum işe yaramayacağını bilerek. Daha çok kötüleşeceğini önemsemeyerek.
Bir dokunuşun ardından gelen titreme, bir göz açıp kapama uyandırdı beni tüm rüyalarımdan. Gerçeğe döndü bir bir hayaller. Önüme serildi tüm hatalar. Seyrettim öylece. Her zaman yaptığım gibi.
Engellemedim.
Bağırmadım.
Ağlamadım.
Ama sarsıldım.
Hayal kırıklığına uğradım.
Son olmayacağını bilerek düştüm. Çünkü insanlar daima hata yapardı.
Her masalın sonu mutlu bitmese de kazandırdığı bir şey vardı. Benim masalımın kazancı; gerçekleri fark ettim, zorluklardan kaçmamayı, savaşmayı öğrendim.
Olgunlaştım.
Olgunlaştım.
Olgunlaştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihnimden Kaleme Dökülenler
Sachbüchergözlerimi kapatınca açığa çıkan düşünceler kafamın içine sığmadığında...