⚜ 14. Bölüm ⚜

13.9K 501 15
                                    

Kaya Duman.
Kollarımın arasında duruyordu ve düzenli nefesle alıp verişlerini duyduğumda gülümsedim ve onu daha çok kendime çekip saçlarının kokusunu içime çektim, derin bir iç çekip sol göğsüme uzanmaya çalışınca sırt üstü döndü ve ayaklarını oturduğu yere uzatıp poposunu bacaklarımın üzerine bıraktı yüzü bana doğru bakıyordu ve elimi yanağına koyup okşadığımda bana daha çok sokulup elini göğsüme koydu alnını öpmeyi çok istesem de yapamadım kirli dudaklarım onun masum tenine değmesini istemiyordum, onu kucağıma alıp yan koltuğa oturdum ve yüzüne bulaşan saçları geriye attım kaşlarını çatıp bileğimi tuttu çatılı kaşları düzeldi elimi tuttu, gülümsedim. "Valla bende istemiyorum senden ayrılmak ama eve gitmemiz gerek melek" dediğimde elimi yavaşça çekip arabayı çalıştırdım, yağmur dinmişti hafif yağıyordu içim rahat bir şekilde arabayı eve doğru sürmeye başladım. Onu odama taşıdığımda Fatih bana gülümseyerek bakıyordu 'Vay vay' der gibi bende ona 'Sus lan' der gibi bakınca ağzını fermuar yapıp kıkırdamaya başlayınca dişlerimi sıkıp odama girdim üzerindeki paltomu aldım ve koltuğa koydum o sırada hapşırınca dişlerimi sıktım, hasta olacaktı kesin. Yanına gidip yüzüne baktığımda burnunu çekip ellerini bebek gibi çenesinin altına soktu ve titredi yorganı alıp üzerine serdiğimde tekrar hapşırınca elimi alnına koydum hafif ateşi olduğunu fark ettiğimde endişeyle yerimden kalkıp ecza dolabını bulmak için tuvalete girdim nezle olanlar için bir hap alıp odadan çıktım o anda Fatih merdivenlerden çıkarken görünce durdurdum onu. "Bana bir bardak su getir" dediğimde başını sallayıp tekrar aşağı indi, odama girdiğimde titriyordu hapı komidinin üzerine bırakıp yorganı açtım ıslak kıyafetleriyle yatıyordu ne yapacağımı bilemediğim için öylece bakındım sonra hemen odasına girip kuru temiz kıyafetlerinden alıp yanına gittim Fatih'te elinde bardakla odama girdi ve bana baktı.
"Ağabey ne oldu?"
"Üşütüyor herhalde, hapşırıyor"
"Doktor çağıralım mı?"
"Bir ilaç içsin eğer düzelmezse çağıralım" dediğimde bardağı komidinin üzerine koydu, o sırada gözlerini yavaşça açınca hemen ellerimi üzerinden çektim ve ona baktım oda gözlerini bana çevirmiş kaşlarını çatarak bakıyordu yerinde doğrulup eliyle ağzını kapattı ve hapşırdı burnunu çektiğinde çatlak sesiyle konuştu.
"Of...kendimi tır çaparmış gibi hissediyorum" dediğinde Fatih güldü bense gülümseyerek yüzüne baktım, ona getirdiğim kıyafetleri uzattım.
"Al bunları giy ıslak kıyafetlerle duruyorsun ılık bir duş al hafif ateşin var senin" dediğimde bana şaşkınca baktı sonra gülümsedi ve elimden alıp yataktan kalktı ve odadan çıkmak için kapıya yürüdü ama hemen durdurdum. "Burada duş al" dediğimde başını bana çevirip tekrar çocuk gibi yüzüme baktı sonra birşey demeden utangaç bir şekilde bakışlarını kaçırıp tuvalete girince Fatih omzuma hafifçe vurdu.
"Burada duş al demeler falanlar...ne iş ağabey ha?"
"Fatih?"
"Efendim ağabey?"
"Kes sesini...çıkalım dışarı da kız rahat etsin" dediğimde başını salladı ve odadan çıktı hapı gördüğümde içmesi için onu uyarmak adına tuvalete yaklaşıp kapıyı açmadan seslendim. "Komidinin üzerinde hap var onu iç nezleler için"
"Teşekkür ederim Kaya" dediğinde ismimi o güzel sesiyle söylediğinde büyülenmiş gibi kapıya baktım sonra iç çekip odamdan çıktım ve saatime baktım neredeyse on bir olacaktı saat, aşağı indiğimde Fatih beline silahı yerleştiriyordu.
"Göreve hazır mısın?" diye sorduğumda gülümsedi.
"Her zaman"
Sevda Sancak.
Duştan çıkıp ilacı içtim ve üzerime pikeyi serip aşağı indiğimde Fatih dışarı çıkmıştı Kaya ise üzerine siyah paltosunu geçirip siyah eldivenlerini giyince endişeyle onu izledim. "Kaya" dediğimde cılız bir sesle arkasını dönüp bana baktı, belindeki silahı görünce gözlerim korkuyla büyüse de yutkundum ve ona baktım tekrar.
"Söyle" dediğinde ona yaklaştım ve yüzüne baktım o çok güzel bakan farklı duygular barındıran gözlerine... yutkundum.
"Üstüme vazife değil ama..."
"Nereye gittiğimi merak ediyorsun" diye tamamlayınca bakışlarımı kaçırdım yanaklarım ısınmaya başlayınca alev alacakmış gibi hissettim, iç çekti. "Bir görevim var onu halletmeye gidiyorum kısa biter zaten hemen burada olurum"
"Yaralısın"
"Bunun benim için bir önemi yok"
"Ama benim için bir önemi var" diye söyledim ve gözlerim dolmuş bir şekilde yüzüne baktım, ya ona birşey olurda ben dağılırsam yada o ölürse... bunun düşüncesi bile benim yüreğimi yakıyordu.
"Ne dedin?" diye sorunca gözlerime daha çok bir derinden baktı, ne söylediğimi fark edince alt dudağımı ısırıp geriye doğru gittim.
   "Bi-bir şey demedim" diyerek arkamı döndüğümde elini karnımın üzerine koyup hafifçe çekti, gözlerim büyümüş dudaklarım aralanmış kalbim hızlı bir şekilde atarken ne yapacağımı bilemedim, beni kendisine daha çok çekip önüme çevirdiğinde gözlerime merakla bakıyordu elini belimden ayırmadı diğer eli ise çenemi kavrayıp gözlerine bakmamı sağlayınca yanaklarım tekrar ısınmaya başlamıştı.
    "Sen az önce ne dedin? Söyle korkma"
    "Ben...şey ben bi-bir şey demedim ki?"
    "Söyle hemen, ne dedin?" diye sorduğunda gözlerimi sıkıca kapatıp derin bir iç çektim tekrar açtığımda sabırla bekliyordu yutkunup dudaklarımı yaladım ve ürkerek gözlerine bakıp biraz daha ona yaklaştım oda ellerini belime koyup çekince burnumu çektim.
"Benim için bir önemi var dedim...ya birşey olursa sana? Yada biri seni öldürmek için plan yaparlarsa?"
"Korkma birşey olmayacak"
"Gitme" dediğimde nedensiz bir sızı yüreğimi deşip geçmişti delice korkuyordum ona birşey olmasından, elini yanağıma koyunca ağlamaya başlayarak yüzüne baktım.
"Gitmek zorundayım bu benim görevim"
"Lütfen...birşey olacak diye çok korkuyorum"
"Olmayacak birşey...eve geleceğim" dediğinde elini yüzümden çekip kapıya gidince ağzımdan hıçkırık kaçtı hızla ona yaklaşıp kolunu tuttum ve kendime çektim oda şaşkınca yüzüme bakınca ağlayarak ellerimi kollarına dayadım.
"Gitmesen olmaz mı?"
"Görevim"
"Bana söz verir misin?" diye sordum oda kaşlarını çatmış bana bakmıştı.
"Ne sözü?"
"Buraya sağ salim gelme sözü ve kendine dikkat etmen için bir söz" dediğimde gülümsedi ve o gülümsemesine hayran hayran baktığımda ağzım açık kalmıştı, o gülüşü benden başka kimse görüşün istemiyordum sadece ben görmek sadece bana gülümsesin istiyordum, o anda uzanıp yanağımı öpünce şaşkına girsem de istem dışı gülümseyerek gözlerimi kapattım o sıcacık dudakları tenime değince bir an herşey rüya gibi gelmişti, dudakları bu sefer şakağımı ardından alnımı da öpüp sonlanınca derin bir iç çekip titrekçe verdim, geri çekildiğinde büyünün etkisi bittiğini anladım ve gözlerimi açtım, bana tekrar o muhteşem gülümsemesini yolladığında nefesimi tuttum.
"Sağ salim geleceğim ve kendime dikkat edeceğim...oldu mu?"
"Ha ha" dediğimde kıkırdadı ve arkasını dönüp kapıyı açtı o anda bir cümle kurunca kıkırdadım.
"Şaşkın"
Kaya Duman.
Arabama binmiş yarım kalan görevi tamamlamak için bizim her zaman ki gittiğimiz o terk edilmiş eve gittim, geldiğimde elime dosyayı alıp ölecek kişinin bilgilenire bakındım.
Görev : Ölüm.
Sebep : Demir Çelik. Bir suikast ile masum insanların canına kıyma, tecavüz suçundan, adam yaralayıp haraç toplamaktan, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yapmaktan emniyet tarafından aranıyor.
"Bulduk biz" dedim kendi kendime ve elime silahımı alıp arabadan indim, Fatih ve diğer on kişi benimle birlikte terk edilmiş eve ilerledik kapıya geldiğimizde yüreğimde ve kulağımda onun sesini duydum.
Dikkatli ol.
Merak etme melek...söz verdiğim gibi yanında olacağım.
Diye içimdeki sese karşılık verdim sanki bu cevabımı duyacak gibiydi, Fatih omzuma dokununca direk kapıyı açtım ve içeri girdim o anda yirmi adam bize tüfeklerle ve silahlarla karşılık verince gözlerim öfkeyle açıldı ve Fatih'e döndüğümde küfür etti oda şaşkındı.
"Tuzak"
"Yapacağınız işe..." küfür edip başımı tekrar o kişilere çevirdim, çete başı bana alayla gülümseyerek baktı yaklaşınca dişlerimi sıktım.
"Kaya Duman...meşhur suikastçı ve mafyaların korkusu"
"Sende korkmalısın...bana silah doğrultman senin açından iyi olmaz"
"Ama doğrultuyorum" deyip bana tüfeği uzatınca dişlerimi daha çok sıktım, meleğin sesini duydum.
Sana gitme dedim.
Merak etme yanında olacağıma söz verdim, seni bırakmayacağım.
"Ne o paşa...hayallere mi daldın? Hayatında olan kızı mı düşünüyorsun? Herkes onun ne kadar güzel olduğunu konuşuyor kulağıma geldi" dediğinde öfkeyle yüzüne baktım bana acımasız bir şekilde bakıp silahın namlusuyla yeri gösterdi. "Diz çök"
"Sana mı?"
"Hayır...ölmek için sonra o sevgilini senden sonra öldürmek için çünkü sen yaşarken onu öldürmeye gitsem engel olacaksın" endişeyle gözlerim büyüdü korku vücudumu titretti öfkem ise damarlarımı yakıp kavurmuştu.
"Onun kılına zarar verirseniz...sizi öyle bir işkenceyle öldürürüm ki bunu mezarınızda canlı canlı yatarken unutamazsınız!"
"Yapma canım çok korkuyorum" dedi alayla ve güldü sonra tekrar yeri gösterdi. "On adamına karşı yirmi...ya eğilirsin yada adamlarımı evine yollar kızın kellesini kutuya koyarım" dediğinde öfkeyle ona yürüdüm ve diz çöktüm dişlerimi sıktım alçaldığım için kızmıyordum, ona birşey yapmalarından ellerini o masum bedenine sürmelerinden dolayı korkuyordum ve öfkeleniyordum, Demir arkamdaki adamlarıma baktı. "Bakmayın öyle salak gibi sizde gelip eğilin onun yanında...hadi!" diye gürleyince silahımın namlusunu bir anda bacaklarının arasına sokup sıktım o anda acı bir çığlık attığı gibi tüfeği bana doğrulttu ama hemen kenara kayıp tüfeği elimle yakaladım ve çektim sonra onun göğsüne iki el ateş ettiğimde yere serildi bütün adamlarım o anda hemen çatışmaya başlayınca bana doğru silah tutan kişiye ondan önce davranıp iki kurşun sıktım ve hızla ayağı kalkıp duvara yaslandım Fatih karşımda düşmanlarımıza ateş edince bende hemen duvardan ayrılıp karşımızdaki iki adama sıktım ikişer tane ve hemen geri çekildim, adamlarım hızlı hızlı adımlar atarak ateş etmeye başlayınca yere eğilip duvardan çıktım ve iki adama daha kurşun sıkıp geri çekildim hemen yeni şarjörü takıp duvardan çıkarken bir ateş sesiyle hemen geri çekildim duvara isabet edince dişlerimi sıktım ve başımı duvardan çıkarıp bana sıkmaya çalışan kişiyi vurarak yere serdim, kalmıştı beş adam şimdi adamlarım onların üstündesinden gelince derin bir iç çekip ayağı kalktım ve duvardan çıktım Fatih bana endişeyle koşarak yaklaştı ve nefes alıp vermeye başladı.
"Ağabey iyisin değil mi?"
"İyiyim sen?"
"Yaralanmadım"
"Güzel...herkes iyi mi?" diye bağırdığımda on adamım yanıma geldi ve başlarını salladılar, evden çıkıp arabaya yaklaştım ve telefonu alıp Gönül'ü aradım o orospu kadının bana böyle bir plan yapıldığını söylemesi gerekirdi ama yapmadı demek ki aramızda bir hain vardı! Telefon açıldığında korkuyla konuştu.
"Alo?"
"Seni fahişe sürtük! Gittiğimiz görevde bana tuzak kurmuşlar ve sen beni uyaracağın yerde sustun!"
"Açıklayabilirim..."
"Neyi açıklayacaksın lan ha neyi? Nasıl plan kurduğunu ve hain olduğunu mu?" diye gürlediğimde bir kaç saniye ses gelmedi sonra iç çekti.
"Anlamıyorsun Kaya...sana o adamların yerini söylemek için rapor hazırladığımda meğer benim konuşmalarımı duymuşlar telefondan sana uzun zamandır suikast düzenlemeye karar vermişler bu haberi aldığımda seni uyarmak için telefon açmıştım ama hemen yanıma gelip bütün telefonlarımı bilgisayarlarımı bloke ettiler sana ulaşamadım"
"Eğer yalansa ve ben bunu..."
"Sabaha çıkmak nasip olmasın ki sana doğruyu söylüyorum"
"Tamam kapat" dedim ve telefonu yan koltuğa fırlattım, tekrar çalınca küfür ederek elime aldım. "Ne var lan ne var?" diye gürledim.
"Kaya" dediğinde o kız şaşkına girdim ve kendime küfür ettim anlamalıydım onun telefon numarası olduğunu ama dikkat etmemiştim, dişlerimi sıkıp açıklama yaptım hemen o ağır kelimeleri ona söylemediğimi bilmesi gerekiyordu.
"Üzgünüm sen olduğunu bilmiyordum bir anda patladım"
"Sorun değil...şey ben seni merak ettim ve telefon çekmecesinden senin numaranı görünce aramak istedim"
"Sesimi duyduğuna göre iyiyim söz verdiğim gibi"
"Gerçekten iyisin değil mi?" diye sorunca soruş şeklini tatlı bulmuştum çocuk gibi söylemişti ister istemez gülümsedim.
"Gerçekten iyiyim"
"Tamam rahatladım...ben yatıyorum yarın okulum var anahtarın yoksa eve girmek için ben beklerim"
"Anahtarım var sen uyu ben biraz geç geleceğim" dediğimde 'Peki' deyip kapatmıştı, beni düşünüp aramıştı ve bu beni mutlu etmişti çünkü kimse beni onun kadar düşünen ve değer veren olmamıştı. Marketten bir viski alıp arabamı evimin yakınındaki ağaçların önüne çektim radyoyu açtığımda Müslüm Gürses'in Bir Bilebilsen şarkısı çıkınca efkar basmıştı içimi. "Ulan yapmayın şöyle şarkılar...insanda ne can kalıyor nede bir umut yaşama isteği" dedim kendi kendime ve viskinin ağzını açıp kafama diktim, sesi sonuna kadar açtım ve onu düşündüm, gözlerine baktığımda yaşama sevinci veren yanakları kızardığında ve mutlu olduğunda içimi mutlulukla çoğaltan ve bana sarıldığında o huzurlu masum kollarında iç çektiğim o masum kızı...şarkı sözlerini dinlediğimde bütün duygularım sanki bu şarkıda yer almıştı.
Çaresiz gizledim duygularımı seni kaybetmenin korkularını bir yenebilsem ah bir yenebilsem. Kafama tekrar viskiyi diktim ve gözlerimi kapatıp onu düşündüm tekrar. Onu kaybetmekten gerçekten korkuyordum ona birşey olacak diye öyle ödüm kopuyor ki...hani nasıl ki insanlar Allah'tan, ölümden korkar ya benimkisi de öyle bir korkuydu işte. Ona birşey olacak diye öyle çok kalbim sızlıyordu ki...yada o bir erkeği sevip gittiğini. Buna asla izin vermezdim o gözler sadece bana bakacaktı, o yanaklar sadece benim için kızaracak benim dudaklarımın izini taşıyacaktı, o buram buram kokan teni benim içime sinecek benden başka herkese o koku haram olacaktı, o kolları ah...o huzurlu kolları beni saracak kimseye parmağını sürmeyecekti, endişelenip ağlaması sadece benim için olacak diğer herkese umursamaz olacaktı, ve eğer oda benim gibi seviyorsa...sadece bana sevgisine verecek herkese kör olacaktı, derin bir iç çektim ama o iç çekişim öyle derin ki kaburgalarım ağrımıştı ama ardından gelen huzur onu bana hatırlatmıştı, viskimden tekrar içip karşımdaki manzaraya baktım ona duygularımı nasıl açacağımı bilmiyordum Müslüm babanında dediği gibi 'Çaresiz gizledim duygularımı' nasıl açılacağımı bilmeden kendi sevgimle kendimi boğuyordum içimde, viskimden tekrar içip şarkıya odaklandım ama şarkı şansıma çoktan bitmişti ardından gelen şarkı tekrar Müslüm Gürses'indi Hangimiz Sevmedik çalmaya başlarken oflayıp durdum efkarımdan, şarkıya odaklandım ve elimi salladım şarkıyı mırıldanarak. "Ah be Sevda'm...sen bana ne yaptın?" adını ilk ağzıma aldığım gün, bugün olmuştu ve ismini söylediğimde...içime çöken mutlulukla şarkıya odaklandım. Hangimiz düşmedik kara sevdaya, hangimiz sevmedik çılgınlar gibi. Hangimiz bir kuytu, köşe başında bir vefasız için yol gözlemedik. Herkesten bir adım saklar bu yolları herkesin acısı sevgisi kadar, güzelmiş çirkinmiş ne fark eder ki deli gibi sevmek ruhumuzda var. Viskimi daha sert içmeye başladım ve elimi sallayıp melodiye ayak uydurdum. "Bu şarkı sana gelsin Sevda'm!" diye bağırdım gülerek ve tekrar viskimden içmeye başladım. Şarkı bitmiş yerine tekrar Müslüm Gürses'in Seni yazdım kalbime çıkınca oflayıp durdum tekrar ve torpidoda olan sigaramı alıp yaktım derin bir iç çektiğimde dumanı üfledim ve şarkıyı söylemeye başlayınca ismini iç çekerek söyledim ve tekrar viskimden içtim ardından tiryaki gibi iki kere içime çektim sigarayı. Solmadan gel artık aşkımın gülü, olsa da konuşsa kalbimin dili küçücük dünyamda bir bilsen seni görünmez yazıyla yazdım kalbime. Böyle bir aşk görülmemiş dünyada, ne geçmişte nede bundan sonrada arasalar bulamazlar rüyada göremezler seni yazdım kalbime. İçkimden beş yudum aldım ve sigaramı içtim o sırada yan kapı açılınca başımı çevirip baktım Fatih elinde şarapla bana bakıyordu, gülümsedim ve oturması için işaret ettim oda yanıma geldi ve kapıyı kapatıp hiçbir şey demeden şarabından içmeye başladı ardından oda eline sigarayı alıp yaktı ve içti, sesi kapattım. "Ne o lan? Sende mi benim gibi aşık ve efkarlısın?"
"Ah be ağabey...kalbime kimse düşmedi ama senin bu sevdana hayran kalmamak elde değil seni ilk kez böyle görüyorum"
"Şaşırma oğlum adam gibi sevdikten sonra herkes sever...ben adam gibi seviyorum yatmak için değil onu o olduğu için seviyorum adam gibi sevmeyip de duygularıyla oynayan erkeklerin, kandıran erkeklerin ben tam onların..." küfür basıp içkimden içmeye başladım, başını salladı ve sigarasından bir nefes çekip bana baktı.
"Ağabey İbrahim Tatlıses'in Haydi söyle şarkısını açalım çok güzel bir parça"
"Aç bakalım" dediğinde radyoyu kapattı ve telefonunu çıkarıp şarkıyı açınca ben tekrar başladım efkarla elimi sallamaya. Seni gördüğüm zaman dilim neden tutulur seni gördüğüm zaman güller elimde kurur, seni gördüğüm zaman hayat sanki son bulur gözlerine bakınca dünyalar benim olur susma gönlüm sen söyle, haydi gönlüm sen söyle, aşkımı sevgiliye derdimi sevgiliye. Haydi söyle onu nasıl sevdiğimi haydi söyle rüyalarda gördüğümü haydi söyle uykusuz gecelerimi haydi söyle.
İçkiler bitmiş sigaralar bitmiş kafamız zil zurna olmuştu, arabayı eve doğru zor getirmiştim. Eve girip odama çıktığımda onu yatakta göremedim iç çekip ceketimi çıkardım ve odasına girdim baktım yüz üstü yatıyordu gülümseyerek yanına gidip kapıyı kapattım ve yatağına girdim kıpırdanıp başını bana çevirince derin bir iç çektim ve kolunu tutup kendime çektim ve kollarımın arasına aldım onu, saçlarını kokladım ve sarhoş olduğum için onun da saçlarının güzel kokusu beni iyice mayıştırmıştı ama son iki kelimeyi gerçekten yürekten söylemiştim. "Sana aşığım"

⚜ Seni Sevmek İstemedim ⚜Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin