''Aptal gibi Seth'in oğluyla anlaşma yaptığımıza inanamıyorum.''''Yoongi. Adı Yoongi.''
Jungkook sinirle elindeki mızrağı çeviriyordu. Hoseok bize ihtiyacımız olan her şeyi vermişti. Deve dışında. Hala bir devemiz yoktu.
''Adı umrumda değil.'' dedi, mızrağı ikiye katlayıp sırtındaki çantaya benzer şeye koymuştu.
''Sakinleş, eve döneceğiz işte.''
Her ne kadar bu söylediğime ben bile inanamıyor olsam da Jungkook'u sakinleştirmeye çalıştım.
Mısır'daki, Antik Mısır'daki dördüncü günümüzdü. Bir önceki günü dinlenerek ve bol bol yemek yiyerek geçirmiştik. Yani Jungkook bol bol yemek yiyerek geçirmişti.
''Ama hala anlayabilmiş değilim. Horus gökyüzündeyse nasıl gözünü alacağız?''
''Bilmiyorum.'' diye ofladı.
''Çocuğunun yaşadığı tapınağa gidip orayı aramalıyız.''
Yapması çok kolay bir şeymiş gibi söylemişti. Horus, Tanrıların ve insanların sevdiği bir tanrıydı. Adaletli, hoşgörülü bir yöneticiydi. Osiris'ten sonra tahta geçmişti. Tabi o sırada amcası Seth'le olan kavgası ve Seth'in onun gözünü parçalamasını es geçiyordum.
Babası gibi Yoongi de Horus ve oğluna karşı düşmanlık besliyordu. Önceki gece bunu açıkça belirtmişti. Tahtı istiyordu. Çölden kurtulmak ve hakettiğini düşündüğü toprakları yönetmek istiyordu.''Bizi kabul edecek mi dersin? Ya bizi Yoongi'nin gönderdiğini anlarsa?''
Jungkook bir şey söylemedi. Sanırım sorumun cevabını o da bilmiyordu.
Hem bu ihtimal de yüksekti. Eğer çocuklar anne ve babalarının özellikleri taşıyorsa, Horus'un oğlunun gözleri şu an bile bizim üzerimizde olabilirdi.
''Yakışıklı olduklarını söylemiştim.''
Adımlarımı hızlandırıp onu geride bıraktım.
''Tanrım! Yine başlama.''
Gülerek söylemişti bunu. Yetişip kolunu omzuma attı. Şimdi yan yana yürüyorduk.
''Seth'in oğlunu sevmedim ama.''
Eğer dün geceki yakınlaşmamız ve tenimde hissettiğim ıslak dudakları olmasaydı aynı şekilde ben de düşünebilirdim. Yoongi sinir bozucu biriydi. Ama bir o kadar da etkileyiciydi.
''Beklediğimden daha sakin biriydi.''
Jin'in haritasını çıkarttı. Güneş tepemizdeydi ve Hoseok'un bize verdiği kıyafetler sayesinde, az da olsa, daha kolaydı katlanmamız. Ve sandaletler sayesinde de ayaklarım büyük bir eziyetten kurtulmuştu. Hoseok'un annesine dua edebilirdim oğlu için.
''Buradan sağa, sonra da sola dönmeliyiz.'' dedi işaret parmağını haritanın üzerinde gezdirirken.
''Edfu'ya gitmemiz gerekiyor bence.''
Ansiklopedilerde Edfu'da büyük bir tapınak olduğu yazıyordu. Tabi farklı bir dönemde bulunduğumuz için varlığı söylenen tapınakların ya da piramitlerin var olup olmadığını bilmiyordum.
''Bence başkente, Teb'e gitmeliyiz.'' dedim.
Elimi keten pantolonumun cebine attığımda Yoongi'nin bize verdiği altınları fark etmiştim. Sonunda işe yarar bir paramız vardı. Tabi kendi paralarım da Yoongi'nin tapınağında kalmıştı. İşim bittiğinde paralarımı geri alacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Semi-Gods of Egypt - Yoonmin
Fanfiction''Bana Horus'un gözünü getirin, ben de sizi evinize yollayayım.'' | Devamı: Semi Gods Among Us Yan Hikaye: Children of the Gods