Günlerce süren nehir yolculuğumuzdam sonra yere ayak bastığımızda dakikalarca sırt üstü yatmıştım. Midem feci durumdaydı. Jungkook da dizlerinin üzerine çökmüş yediği birkaç lokmalık ekmeği çıkarmakla meşguldü. Bütün yolculuk boyunca böyleydi. Onu deniz tutardı, gerçi denizde de değildik. Toparlanıp etrafıma baktığımda yerleşim yerine birkaç kilometre uzakta olduğumuzu görmüştüm. Üzerinde Seth'in işareti olan teknenin sahibi şehre yaklaşmaktan korkmuş, bizi buraya bırakmıştı.Jungkook'a mataramdaki son suyu da uzatıp yürümeye başladım. Birkaç adım sonra o da peşimden gelmeye başlamıştı.
''İyi misin?''
Evet anlamında başını salladı.
Jungkook'un yüzü solmuştu. Sürekli kustuğu için yediği şeyler birkaç dakikanın içince çıkıyordu midesinden.
''Yemek yemeliyiz.''
''Sadece... şu çocuğu bulalım gitsin.''
Şehir daire şeklinde gibiydi. Haritada öyle gözüküyordu. Ve fazla küçüktü. Horus'un oğlunun burada olmadığına emindim. Ama Teb, Yukarı Mısır'ın başkentiydi. Firavunlar burada bulunurdu. Yani firavunlar olsaydı.
Vardığımızda diğer yere kıyasla daha neşeli bir ortam olduğunu fark etmiştim. İnsanlar gülüyor, şakalaşıyorlardı.
Tezgahlardan birkaçına yaklaşıp ihtiyacımız olan yiyecekleri aldım, Jungkook oturduğu taşta dinlenirken.
''Al, ye bunu.''
Tezgahtar kadın midesine iyi geleceğini söylemişti, rengi pek güzel olmayan yiyeceğin. Jungkook önce burun kıvırsa da daha sonra büyük bir iştahla yemişti yiyeceği.
''Sana Edfu'ya gitmemiz gerektiğini söylemiştim. Neden buraya geldik?''
Çünkü Yoongi buraya gelmemizi söylemişti.
''Gelin, alın! Yüce efendimize layık armağanlardan alın!''
Kolları ve boynu gösterişli kolyelerle dolu bir adam bağırıyordu.
''Neler oluyor?'' dedim adamın yanına gidip.
Şaşkın bakışlarla ''Efendimiz şehrimizi ziyarete geliyor. Duymadınız mı?''
Demek bu yüzden Yoongi bizi buraya yollamıştı. Ama çocuğun ziyareti ne işimize yarayacaktı ki? Horus'un gözünü yanında taşıyacak değildi. Ben olsam taşımazdım.
Şehri ikiye ayıran, düz bir çizgi halinde olan yol boyunca yürüyüp tezgahlarda hoşumuza giden yiyecekleri satın almıştık. Teb, bir başkentten ve asırlarca Horus'un egemen olduğu topraklardan beklenildiği gibi, bereketliydi. Şu ana kadar yoksul görünüşlü tek bir kişi bile görmemiştik. Hal böyleyken kimse krallarının yerine Yoongi gibi birinin başa geçmesini istemezdi. Gerçi insanlara isteyip istemediği de sorulmuyordu burada.
''Jimin!''
Uzattığı haritayı aldım. Bulunduğumuz yerin birkaç metre ilerisinde sarı bir parıltı vardı. Ve sözde Seth'e ait olan tapınakların kırmızı rengi gözükmüyordu artık.
''Gidelim!''
Boyumdaki şalı daha sıkı sardım. Etrafta dövmeli insanlar vardı ama bunlar çoğunlukla motif işlemeleriydi. Kimse ankh ya da benzeri bir dövmeye sahip değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Semi-Gods of Egypt - Yoonmin
Fanfiction''Bana Horus'un gözünü getirin, ben de sizi evinize yollayayım.'' | Devamı: Semi Gods Among Us Yan Hikaye: Children of the Gods