''Akrep Kralı duymuş muydun?'' dedi Jungkook. Ona verilen zırhı inceliyordu bu arada.''İntikam almak için Anubis'le anlaşma yapmıştı.''
Tanıdık bir hikayeydi. Tabi sonunda Yoongi'nin vereceği tek şey ruhu olmayacaktı.
''Adi herifin tekiydi.'' dediğimde gülmüş ve ''Aslında öyle değil.'' demişti.
''Yani o filmdeki çoğu şey yanlış. Bilgi karmaşası. Akrep Kral kötü biri gibi gözüküyordu ama aksine Mısır'ı kendi yönetimi altında birleştiren bir kraldı.'' dediğinde göz devirdim.
''Teşekkürler, Bay Ansiklopedi.''
Hazırlanmam bittiğinde aynanın karşısına geçip kendime bakmaya başladım. Boynumdan bileğime doğru uzanan iz yoktu artık. Zayıflamıştım, göz altlarım çökmüştü. Farklı gözüküyordum. Liseli bir gençten çok doğduğundan beri çetin şartlarda yaşam sürmeye çalışan biri gibiydim. Üzerimdeki zırh da, her ne kadar benim için yapılmış olsa da, birinden ödünç almışım gibi duruyordu. Rahatsız ediciydi bu görüntü. Ben değildim. Kafamı kaldırdığımda Jungkook'un da beni izlediğini fark ettim. Yüzünde adını koyamayacağım bir ifade vardı.
''Neden öyle bakıyorsun?''
''Değiştin.''
Gülmek için kendimi zorladım.
''Sanki sen değişmedin.''
''Aksini iddia etmedim.'' dedi aynı şekilde gülerek. Gergin olduğu her halinden belli oluyordu. Bir savaşın içinde bulunacak ve sonunda sevdiği birini kaybedecekti. Nasıl hissederse hissetsin, buna hakkı vardı.
''Onu gerçekten seviyorsun.''
Uzanıp kollarımı benden daha kalıplı olan bedene sardım. Hemen karşılık verip kollarını belime dolamıştı o da.
''Taehyung güçlü biri. Yoongi onu yenemez, değil mi?'' dedi. Onu teselli etmemi mi istiyordu, emin değildim.
''Bunu bana mı soruyorsun? İçinde üç kollu yaratıkların olduğu kitapları okuyan sensin.''
Geri çekilip sırtıma hafifçe vurdu.
''Onlar yaratık değil!'' diye püskürdüğünde dil çıkartıp ondan ayrıldım.
''Seni yaratıklarınla baş başa bırakıyorum!''
Kaldığımız odadan çıktım. Yoongi'nin ne durumda olduğunu merak ediyordum. Uzun koridordan geçip artık görüntüsünü ve kokusunu bildiğim odaya gelince iki asker tarafından durdurulmuştum. Tabi bu birkaç dakika sürmüştü. Çünkü kalın, beton duvarların ardından Yoongi'nin ürkütücü sesi duyulduğunda istemeyerek de olsa geçmeme izin vermek zorunda kalmıştı askerler. Memnuniyetle içeri girip eğilerek Yoongi'yi selamladım. İhtişamlı koltuğunda oturuyordu. Daha önce üzerinde görmediğim siyah, altın işlemeli bir zırh giymişti. İnsan halindeyken bu zırh biraz komik duruyordu ama iki insan boyutuna geldiğinde fazlasıyla çekici gözükeceğinden emindim.
''Beni süzmen bittiyse yanıma gel.'' dedi gülerek. Hızlı adımlarla yanına yaklaşıp uzattığı elini tuttum. Ondan beklenildiği gibi, ani bir hareketle beni kendisine çekmiş ve kucağına oturmamı sağlamıştı. Yanaklarımın ısınması, kalp atışlarımın göğsümü zorlaması gerekiyordu böyle bir durumda. Ama gereğinden fazla sakindim. Sanki Yoongi'yle her zaman böyle otururduk. Sanki var olduğumdan beri birbirimize karşı bir şeyler hissediyorduk da artık bu normal bir şeymiş gibi geliyordu bana.
''Havalı gözüküyorsun.''
Parmak uçlarını zırhımın göğüs kısmında gezdirmeye başlamadan önce konuşmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Semi-Gods of Egypt - Yoonmin
Fanfiction''Bana Horus'un gözünü getirin, ben de sizi evinize yollayayım.'' | Devamı: Semi Gods Among Us Yan Hikaye: Children of the Gods