XXIII. Bölüm: Ölüler Tanrısı Mı Yoksa Savaş Ve Yıkımın Tanrıçası Mı?

5.3K 616 214
                                    


''Canına mı susadın!''

Etrafımızda hareketlenme olmuştu Hoseok'un bağırmasıyla. Mino'nun askerlerinin mızrağı artık korkuyla onları izleyen insanlara çevriliydi. İnsanlar ne yapabilirdi onlara karşı?

''Beni öldürecek misin?'' dedi Mino gülerek.

Anubis'in oğlu ölebilir miydi ki?

Kıyafetimden büyük bir parça yırtıp bedeni dizlerimin dibine düşmüş olan Jungkook'un yarasına bastırdım. Ses çıkarmamak için alt dudağını ısırıyordu.

''Umarım buradan iki kolunla beraber ayrılabiliriz.'' dedim zorla gülümsemeye çalışarak.

Önce kırbaç yemişti şimdi de kıskançlık krizine girmiş bir yarı tanrıdan mızrak. Herhalde bir sonrakinde de kolunu kopartırdı bir timsah.

Gözleri kısıldığında bedenini sarstım.

''Sakın uyuma.''

Böyle durumlarda filmlerde ne yapıyorlardı, hatırlamıyordum. İzlediğim onca filmi unutuvermiştim. Ellerim arkadaşımın kanına boyanmışken hala ayakta olmam bile mucizeydi zaten.

''Gidelim buradan.''

Diğer kolunu omzuma attığımda ince bir inilti çıktı ağzından.

''Senin şu yavru şahinin nerede kaldı?''

Söylediğime bu sefer o da gülmüştü.

Teb'in sınırında iki yarı tanrı dövüşüyordu ve ülkeyle beraber tüm yarı tanrıların kralı olan kişi ortalarda yoktu. Üstelik bu iki yarı tanrı da ona ihanet etmişlerdi. Taehyung hangi cehennemdeydi?

''B-Bilmiyorum.''

Zar zor ayağa kalktığımızda Jungkook'un ağırlığını üzerime alarak yürümeye başladım. Buradan ne kadar uzaklaşırsak o kadar iyiydi. Jungkook'un yarasına da uzaklaştığımız zaman bir şeyler düşünürdük.

Jungkook tekrar uyuklamaya başladığında onu ayık tutmak için sorular sormaya başladım.

''Hangisi alır sence?''

Eğer kendinde olsaydı ''Maç mı yapıyorlar!'' diye yakınırdı kesin. Ama kendinde değildi ve sadece ''Bilmiyorum.'' diyebilmişti.

''Düşünsene, Hoseok ölüyor ve öbür tarafta Mino karşılıyor onu. Komik olmaz mıydı?''

Jungkook birkaç kez öksürdükten sonra ancak gülümseyebilmişti. Omuzundan aldığı bir yara onu öldürmezdi, değil mi? O güçlü biriydi. Ölmesinin imkanı yoktu, Antik Mısır'da hele de.

''Eğer ölürsen-''

''Beni öldürür müsün?''

Bir şey söyleyememiştim.

Kalabalıktan uzaklaştığımızda Jungkook'u, tüccarlara ait olduğunu düşündüğüm, yığılı birkaç kasadan birinin üzerine oturttum. Kalabalıkla aramızda neredeyse beş metre bile yoktu ama ben şimdiden yorulmuştum. Şehre kadar böyle gidebilmemiz imkansızda. Jungkook'a biraz su içirdikten sonra gözlerimi kalabalığa çevirdim yeniden. Suyu nereden bulduğumu merak ediyorsanız, elbette çantamı almayı da ihmal etmemiştim. Kargaşanın ortasındaydık ve başımıza ne geleceği belli olmazdı. Tabi daha gelebilecek bir şey kaldıysa eğer.

Mino'ya karşılık veren Hoseok'a baktığımda Jungkook'un yanında bir karınca kadar yavaş davrandığını anlamıştım. Mızrağı öyle hızlı çeviriyordu ki havada sadece bir şeyin hareket ettiğini düşünüyordunuz. Bu etkileyiciydi!

Semi-Gods of Egypt - YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin