17 NUMARA'YI KİTAP SATAN HER YERDE BULABİLİR, SATIN ALABİLİRSİNİZ. BURADA YALNIZCA TANITIM AMAÇLI İLK ON BÖLÜM VE ÖZEL BÖLÜMLER YAYIMDADIR.
Gecenin karanlığına dalan bir otobüsün içinde, sadece evine gitmek istiyordu. Fakat hayat ona öyle bir oyun...
Satır aralarına yorumlarınızı bırakmayı ve yıldızı parlatmayı lütfen unutmayın. Desteğiniz için şimdiden teşekkür ederim🖤
İyi okumalar...
❀
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
17 NUMARA
BÖLÜM 7
KURTULUŞ
Göz kapaklarımı araladığımda, karşımda babamın yaşlarında bir adamın durduğunu gördüm. Bana bakmıyor, elindeki kürekle toprağı eşeliyordu. Salıncakta oturuyordum, ailemle geldiğimiz Şile'deki tatil köyündeydim. Yine aynı yerdeydim fakat bu sefer papatyalar yerinde değildi. Oysa o papatyalar hep orada olurdu.
Salıncaktan kalktığımda, "Sorun yok, tatlım. Sadece bir oyun," dedi adam. Etrafta biri var mı diye bakındığımda sadece ikimizin olduğunu gördüm. "Onu unutursan her şey yoluna girecek." O an daha önce rüyamda gördüğüm kızın söylediği şeyler aklıma geldi. Bu cümle, bana onu anımsatmıştı.
Adam bana doğru döndüğünde kaşlarım havalandı. Onu tanıyordum, o benim ölen babamdı. Yıllar önce yaz tatilinde ani bir göreve çıkmak zorunda kalmıştı. Ekip arkadaşları onu gelip aldığında bir daha göremeyeceğimi bilseydim daha sıkı sarılırdım ona. Bunun yerine salıncakta sallanmaya devam etmiş, bana her zaman fısıldadığı öğütlere kulak asmamıştım.
Şimdi bana bakıyor, başından beri benimle konuşuyordu. Elindeki küreği kenara atıp, bana yaklaşmaya başladığında o tanıdık gülümsemesi dudaklarına yayıldı. "İyileşeceksin, tatlım. Baban her şeyi yoluna sokacak."
Ona yaklaşmak için attığım adım boşluğa düştüğünde kendimi bir çukurun içinde buldum. Çıkmak için elimi babama uzattığımda küçük bir el, elimi yakaladı. Yan tarafıma döndüğümde o küçük kız yanımdaydı. Her yeri kan içindeydi, bana gülümsüyordu. Gülümserken minik gamzeleri ortaya çıkıyordu.
Sık ve boğaz yakan nefeslerim kuruyup, parçalanan dudaklarımın üzerinden süzülüp giderken fal taşı gibi açtığım gözlerim, uzandığım zeminin hizasındaki boşluğa dikilmişti. Her nefes alışımda vücudumdan elektrik dalgasını andıran bir titreme geçip gidiyordu. Kalbim dakikada değil, saniyede yüz kere atıyormuş gibiydi ve içimde korkunç bir baskı hissediyordum. Sanki kalbim yerinden çıkacaktı.
Bu ürkütücü, kanlı ve soğuk kâbusların nedeninin, gözümün önünde can veren insanların üzerimde bıraktığı psikolojik etki olduğunun farkında olmama rağmen, her seferinde bu gerçek peşimden kovalıyormuş gibi ensemdeki tüylerin ürpermesine engel olamıyordum.