YAZAR
İki cephede de heyecan doruktaydı. Hazırlıklar tüm hızıyla devam ediyordu. Çınar, Balım'ı kahvaltıya davet etmiş ve günü beraber geçirecekleri bir plan yapmıştı.
Balım, açık renk kot pantolon üzerine ince, buz mavisi bir kazak giymişti. İnci küpelerini takmıştı. İnci küpelerini babası üniversiteyi kazandığında almış "sen benim birincimsin" demişti. Balım küpelerin uğuruna inanıyordu. Sanki küpeleri takınca her şey güzel olacakmış gibi geliyordu. Telefonuna çağrı gelince montunu alıp evden dua ederek çıktı.
Çınar siyah kot pantolon, üzerine kot gömlek giymiş, deri ceketini yanına almıştı.
Balım arabaya bindiğinde selamlaştılar. Birbirlerine kaçamak bakış atıp hangi müzikleri sevdikleri üzerine sohbet etmeye başladılar.
- Aslında neşeli olan bütün müzikleri seviyorum. Hüzünlü şarkılar dinlemek beni boğuyor diye yakındı Balım.
- Ben daha çok slow parçaları severim. Beynim dinleniyor gibi hissederim. Diye karşılık verdi Çınar.Kız kulesine karşı Martı Kafe'de kahvaltılarını yaptılar. Aslında konuşmaktan ve soru sormaktan doğru düzgün yemeğe fırsat bulamadılar.
- İsminin bir hikayesi var mı Balım?
- Evet, var. Annem ve babam severek evlenmişler. 10 sene boyunca çocukları olsun umuduyla aklına gelebilecek her şeyi denemişler. Doktorların dediğini göre hiçbir sorun yokmuş ama çocukları olmamış. Onlarda umutlarını kesmişler. Sonra ben sürpriz yapmışım. Hem de ne sürpriz. Erken doğmuşum, çok küçükmüşüm, sesim o kadar cılızmış ki dedem "bu arı gibi vızlıyor" demiş. Babamda "o arı değil, benim BALIM" demiş. Böylece adım BALIM olmuş. Senin adının bir hikayesi var mı?
- Ah senin hikayen benimkinden güzel. Ailenin ilk erkek torunu olmam ve annemle babamın doğa aşığı olması yüzünden adımı ÇINAR koymuşlar. Kahvelerimizi Sarayburnu'nda içelim mi?
- Vapurla geçsek olur mu?
- Tabi Balım, olur.
Masadan kalkıp vapur iskelesine gittiler. Vapur geldiği an kalabalık ön tarafa doğru hücum etti. Çınar bu fırsatı değerlendirip hemen Balım'ın elini sıkıca tuttu. Vapura bindiklerinde de Balım'ın elini bırakmadı. Balım yanakları kıpkırmızı şekilde ellerine bakıp yutkundu. Çınar, Balım'ın yüzüne bakıp içinden taşan bir neşeyle gülümsedi. Balım'ın elinin ayasını öptü. Gözleri birbirine takılı kalmış vaziyette vapurun güvertesinde oturdular. Çınar derin derin nefes aldı, esen rüzgar Balım'ın bal kokusunu taşıyordu.
Vapurdan inince ;
- İyi misin? diye soran Çınar'a bakıp iyiyim gibisinden kafasını salladı Balım.
Sarayburnunda oturup kahvelerini söylediler. Çınar, Balım'ın sessizliğinden rahatsız olmuştu. Küçük masanın üzerinde duran Balım'ın elini tutup,
- Elini tutmamdan rahatsız mı oldun Balım? Bak ben senden çok hoşlanıyorum. Sormadan elini tuttum ama o an içimden öyle geldi. Dedi.
Balım derin bir nefes alıp denizin iyot kokusunu içine çekti.
- Bende senden hoşlanıyorum. Hoşlanmasam seninle zaman geçirmezdim. Elimi tutmandan rahatsız olmadım. Sadece heyecanlandım ama...
- Ama...
- Ama ben üniversite bitince memleketime döneceğim. Bu yüzden şimdiye kadar kimseyle özel bir arkadaşlık kurmadım. Bunu sana nasıl söylerim, yada beni anlar mısın bilmiyorum, ben o rahat kızlardan değilim.
- Öyle biri olduğunu bir an bile düşünmedim Balım. Zaten öyle kızlarla benim hiç işim olmaz.
İkiside itiraflarından sonra rahatladılar. Günü güzel geçirmek adına geleceği ve o geleceğin getireceklerini düşünmediler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULMAZ DOĞUMGÜNÜ
HumorKıpır kıpır, neşeli, gülümseten bir hikaye bu. Kötü çocuk yok, mafya yok, küfür yok. Sevgi var, saygı var, ask var, mutluluk var. Doğumgününe davetlisiniz. Bekleriz dostlar.