AĞLAYAN ÇINAR

82 14 2
                                    

17.BÖLÜM-AĞLAYAN ÇINAR
TOPRAK
Balım bana Hayat Üniversitesinde uygulamalı ders verirken, insanların ne kadar zor hayatları olduğunu bizzat yaşadım. Belediye otobüsünde yaşlı teyzelerin bastonla dürtmeleri, liseli gençlerin bağıra çağıra konuşmaları, her durakta en az 10 kişinin şuradan geçer mi? diye sorması...
Ama beni en çok şaşırtan belediye otobüsünün şoförü oldu. Otobüste yolcular arasında kavga çıkınca ceketinin cebinden bir emzik çıkarıp şapşup emmeye başladı. Durağa yanaşıp bütün kapıları açtı. Otobüs anında boşalırken bende inmek için hamle yaptım. Balım otur diye işaret etti.
- Kızım görmüyor musun şoför delirdi? Yürü inelim.diye fısıldadım.
- Ahmet amca delirmedi. Otobüste ne zaman kavga çıksa bunu yapar. Kavgayı ayırmak yada otobüsü karakola götürmek yerine emzik emer. Onu tanımayanlar senin gibi düşünüp otobüsten iner. Kalanlar rahat rahat yolculuk eder.
Ahmet amcanın çözümüne hayret ettim. Yurdum insanı her soruna kendice bir çözüm buluyor doğrusu.

Balım'la dersimiz bittiğinde yorgun ve bezgin bir şekilde yalıya gittim. Beynimde düşünceler beni rahat bırakmıyor. Düşündüğüm şey; konu ise Balım'ın kalp kalesini açan kişi... Acaba nasıl biri? Balım'a söyleyeyim bizi tanıştırsın. Şimdi kızı sahipsiz bir başına sanmasın. Burada ona göz kulak olan arkadaşı var. Ben ne diyorum ya? Bir anda sanki kızkardeşim gibi sahiplendim kızı. Halbuki bir ayın sonunda belki sadece merhaba deriz birbirimize.
Böyle düşünürken ağbim geldi yanıma. Canı biraz sıkkın gibiydi.
- Ne oldu Toprak? Karadenizde gemilerin mi battı?dedi.
- Yok batmadı ama birisi Balım'ı götürmeye çalışıyor. Ona canım sıkıldı. Senin canın neye sıkkın?
- Annem Cansu ile bir görüşme ayarlamış. Bana son dakika söyleyip emirvaki yaptı. Balım'ı kim götürüyor nereye?
- Boşver Balım'ı sen. Ben o konuyu hallederim. Cansu güzel kız, niye canın sıkılıyor ki ağbi?
- Güzel olabilir ama bana çekici gelmiyor Toprak. Nasıl desem, frekansım tutmadı. Balım konusunu nasıl halledeceksin? Anlat bana, belki yardımım olur.
- Biriyle tanışmış ve hoşlanmış. Anladığım kadarıyla yaşı bizden büyük. Onunla tanışmayı düşünüyorum. Fırsat bulursam da Balım'ın yalnız olmadığını burada dostları olduğunu, kızla dalga geçiyorsa onu buna pişman edeceğimi söyleyeceğim.
- Peki Balım'ın bundan haberi var mı Toprak?
- Hayır yok. Söylesem asla kabul etmez ki. Ayrıca bu adam onu nasıl etkiledi bir türlü çözemedim. Balım, genelde kendi dünyasında yaşayan, kendi halinde bir kız. Yoksa adam bundan faydalanmak mı istiyor dersin?
- Bence olaylara karışma, akışına bırak.
- Tamam öyle yaparım ağbi...
Ağbimin canını daha fazla sıkmak istemediğim için konuyu kapattım. Ama bu konu benim için kapanmadı. Balım'a karşı koruyucu duygular beslemeye başladığımı fark ettim. Ayrıca onunla konuşmak çok güzel. Hele olaylara bakış açısı beni şaşırtıyor ve güldürüyor. Keşke kardeşim olsaydı, onunla ne kadar güzel eğlenirdik.

ÇINAR
Bu lüks yerde yemek yerken karşımda oturan Cansu'ya daha dikkatli baktım. Ben bu insanla bir hayat geçirebilir miyim diye kendime sordum. Cansu ile yemekte sadece iş konuştuk. Tamam çok güzel bir kadın ama soğuk. Balım olsa şimdi, gözleri pırıl pırıl parlayarak ve gülümseyerek duyduğu veya okuduğu komik bir şeyi anlatır beni gülümsetirdi. Beni tanımak için bir sürü özel şey sorardı. Çay mı kahve mi tercih edersin? Yumurtanı nasıl seversin gibi... İhalelerden, reklam kampanyalarından konuşmazdı.
Akşamı uzatmadan yemekten sonra Cansu'yu evine bıraktım. Eve gelir gelmez odama gidip Balım'ı aradım.
- Merhaba Balım nasılsın?
- İyiyim Çınar sen nasılsın?
- Bende iyiyim. Yarın akşam ne yapıyorsun Balım?
- Yarın akşam kendime sinema molası verdim.
- Ben de katılabilir miyim Balım?
- Olur tabi, ama benim en sevdiğim film türü animasyondur. Hala katılmak istiyor musun?
- Şöyle yapalım. Önce beraber yemek yiyelim sonra senin istediğin filme gidelim. Olur mu?
- Anlaştık Çınar. Biliyor musun Ağlayan Çınar diye bir ağaç varmış, hiç gördün mü?
- Yok görmedim.
- Ben de internette gördüm. Bursa Gölyazı köyündeymiş. 600 yaşında olduğu tahmin ediliyormuş. Çok hüzünlü bir efsanesi var.
Balım'ın sesini daha fazla duymak isteyen Çınar konuşmayı devam ettirmek için;
- Efsaneyi merak ettim. Bana anlatır mısın?
- Eskiden Rumların çoğunlukta olduğu bu köyün adı Apolyont'muş. Köyde yaşayan Mehmet isimli bir Türk ile Eleni adında bir Rum kızı birbirlerine sevdalanmışlar. Sürekli bu çınar ağacının oyuğunda buluşurlarmış. Kurtuluş Savaşı yıllarında Rum köylerinin boşaltılması, o köylere Türklerin getirilme zamanı başlamış. Apolyont'tan ayrılan Rumlardan Eleni'nin abilerini gören Mehmet, Eleni'yi aradığı söylemiş. Abileri de işi zorlaştırmamasını ve Eleni'yi unutmasını söylemişler Mehmet'e. Mehmet direnmiş ve bir kavga çıkmış. Eleni'nin abisi Yorgi, Mehmet'i bıçaklamış. Bıçak izleriyle Mehmet çınar ağacının oyuğuna gitmiş. Bu sırada köyü terk eden Rumlardan Eleni'nin çok yakın bir kız arkadaşı ona Mehmet'in abisiyle kavga ettiğini söylemiş. Eleni de bunun üzerine konvoydan ayrılıp çınar ağacına gitmiş. Bir de bakmış vücudu kan içinde Mehmet ölmüş. Bunun üzerine de Eleni de orada intihar etmiş. Rivayet edilir ki bazı dönemler, bu dönemlerin net tarihi yok, çınar ağacından kan damlaları akarmış. Bu yüzden bu ağacın Ağlayan Çınar olarak kalmış.
- Üzücü bir efsane. Bende çok merak ettim adaşımı. Senin uygun olduğun zaman beraber gidebiliriz Balım. Ne dersin?
- Sınavlarım bitince gidebiliriz. AĞLAYAN ÇINAR

https://encrypted-tbn0

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

https://encrypted-tbn0.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcS6r1oJMmvOu5RFcAdTdbwcpWfdSouo5AHcwqcxdrftfiFlnkbm

UNUTULMAZ DOĞUMGÜNÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin