Yağız Sedefin yanından ayrılır ayrılmaz elini telefonuna attı. Aradığı kişi kimseye söyleyemeyeceği, gerekirse kendisinin bile ismini unutması gereken biriydi. "Alo. Merhaba müdür. Evet konuştum. Çok zor birisi. Yüz yüze görüşürüz. Tamam." dedikten sonra kapattı. Müdür demesi ismini açığa vermemek için takmış olduğu lakaptan kaynaklanıyordu.
Arabasına binerken gülümseyerek Sedefin hırçınlığına hayran kaldığını ve biraz uğraştıracağını geçirdi aklından. Gittiği istikamet eviydi. Bugün dinlenecek yarına Sedefle neler yapması gerektiği konusunda konuşacak, onun beklentilerini meraklarını gidermeye çalışacaktı.O yüzden bu gece zevki sefasını bir kenara bırakmayı tercih etmiş yolunu çevirmişti. Görevi buydu. Dedektiflik işini yapmaktan insanların hayatlarını irdelemekten ve onların asla ulaşamadıkları tahmin edemedikleri sonuçlara varmaktan çok zevk alıyordu. Fakat bu sonuçlar bazen hüsranla sonuçlanırken bazende beklenmedik kavuşmalara yeni aşklara kaybolan sevincin bulunmasına vesile oluyordu.
Evin kapısına yaklaştığında, Aidi cinsi köpeği Ares'i kendine koşarken gördüğünde kucaklarını açmış, omzunda ona sarılan köpeğiyle bir insanmışcasına konuşmaya ve sarılmaya başlamıştı. O önde Ares arkasında eve girdiklerinde kapalı panjurları açtı Yağız. Evin içine sokak lambalarından dolan loş ışık ruhunu dinlendiriyor tüm günün yorgunluğunu attıracak bir ortam oluşturuyordu. Hergün Ares kapının önündeki gazeteyi getirirdi. Ve yine getirdiğinde Yağız onun ne kadar akıllı bir köpek, sadık bir arkadaş olduğunu düşündü. Bugünün haberlerini sabah okuması gerekiyordu ama buna yoğun işlerinden dolayı bir türlü fırsat bulamamıştı. "Sen olmasan ben ne yapardım yakışıklı." dedi gülümseyerek ve hazırladığı mamasını önüne koydu Aresin. Üzerindeki kıyafetlerden kurtulup altına sadece siyah eşofman giyip salonundaki tv koltuğuna uzandı. Gazete manşetlerini hergün takip etmenin alışkanlığından olsa gerek merakla sayfalarını çevirmeye başladı."Ünlü firmaların buluşacağı aralarında Ferit Yılmaz, Kader Rabin, George Klaın, ....... , Sedef Sonat, Selçuk Tarhanında katılması beklenen büyük buluşmaya sayılı günler kalmışken..." diye devam eden bir başlık dikkatini çekti. 'Ahh Sedef. Şimdi ne yapacaksın acaba. O buluşma olay olacak. Ya sen Selçuk?' derken gazeteyi katlayıp gizli odasına gitmek için yerinden kalktı.
Düz koridordan sağlı sollu açılan dördüncü kapının önüne geldi. Burası çalışma odasıydı. Ondan başka kimsenin giremediği bu odada bütün gizli belgeleri arşivleri mevcuttu. Bu yüzden çelik ve şifreli bir kapı yaptırmış, kendisinden başka birinin girmesi asla mümkün değildi. Parmak izini okuttuktan ve içeri girdikten sonra kapısını geri kapatıp ışıklara uzandı. Duvarlarda asılı olanca fotoğraf kütüphanelerde yığılı dosyalar özel günlük defterleri ve daha birçoğu muazzam bir karışıklıkla tam bir dedektif odası izlenimini bırakıyordu. Burada çok zaman geçirmişti. Bu zamana kadar bulunduğu bütün çalışmaların kayıtları duruyordu.
Yağız'ın hırslı kendine güvenen vurdum duymaz yaşantısı yüzünden kalıcı bir hayat arkadaşı olmamış, bunla beraber kafasına uygun bir kadınla zaten hiç karşılaşmamıştı. Çok titiz birisiydi. Evinde, sosyal yaşamında ve iş hayatında herşeyi en ince noktasına kadar düşünüp, hataya meyil etmeyecek davranışlarda bulunurdu. Bu onun hayatının en önemli kuralı idi. Titiz olmak ve yaşamak. Böyle olmayan birisine hiçbir zaman katlanmaya çalışmadı. Vurdumduymazlığı; duygusuz gibi, umursamaz itaatten ve emirlerden hoşlanmayan yapısından kaynaklıydı ki, ona kimse emir veremezdi. Bu emir verecek kişinin kendi sonunu hazırlaması olurdu. Bir insana asla somut bir zararı olmazdı Yağızın, ama soyut zararları paha biçilemez ve çok zekice olurdu. Negatif elektrik aldığı kişinin muhakkak bir zaaf noktasını bulur günü geldiğinde tamda o noktasından vururdu. Aslında çok merhametli yerine göre de bir o kadar acımasız olabiliyordu.
Sedef için bu gerekmiyordu. Sedef şimdiye kadar tanıdığı insanlara nazaran daha farklıydı. Evet hırçındı. Güzeldi. Hemde çok güzel. Hatta bu güzelliğinden büyülenmemek mümkün değildi. Sadeliğiyle bu güzelliği saklıyordu Sedef. Ama içine kapatmış olduğu duyguları o kadar yoğundu ki Yağız bunu ilk gördüğü dakikada bakışlarından anlamıştı. Güçlü durmaya çalışan, ayakta kalmaya çalışan ve bütün sıkıntılarını içine hapseden bir kadın vardı karşısında. Yağız insan sarrafı olmuştu. Bu yüzden Sedefi tanıması zor olmamıştı. Sedefin üstüne giderek içini açmaya çalıştı ve bu, bundan sonrada böyle devam edecek gibi görünüyordu.
Duvarlara göz gezdirmeye başladı. Asılı resimlerde geçmişte yaptığı işlere ve kişilere ait resimler mevcuttu. Birbir indirmeye başladı. Sedef hakkında çok bilgiye sahipti ama ona hiç bu kadar yakın olmamış bu kadar içini görmemişti. Selçukla yakın arkadaş olması bu bilgilerin hafızasına kazımaya yetmişti. Sedefin tarafından bakması hiç mümkün olmamıştı. Şimdi ise Selçuğun arkadaşı olduğundan Sedefin, Sedefin işini aldığından Selçuğun haberi yoktu. Onları daha yakından takip etmesi ve bunu onlara belli etmeden durumu idare etmesi gerekiyordu.Onca yıl Sedefi nasıl sevdiğini dinlemişti Selçuktan. Aşkın nasıl bir ateş olduğunu, arkadaşı kavruldukça görmüş, bundan sebep kalbinin kapılarını birgün kaybetmemek kapılmamak üzülmemek adına bütün kızlara kapatmıştı Yağız. Selçuğun onca çektiği acılarda sırtında bir duvar olmuştu. Ve Selçukla tanıştığı sıralarda Sedefle ayrılmışlardı. Onları bir araya getiren ise Selçuğun kardeşinin çıkan yangında ölmesiyle başlamıştı.
'Yağız Selçuğu ilk olarak rahatsızlandığı için gittiği hastanede duvarın dibinde başını ellerinin arasına almış, dizlerinin üstüne çökmüş bir halde ağlarken görmüştü. Hastane koridorlarında telaşla dolaşan üç dört tane takım elbiseli adam sık sık onun yanına gelerek bilgi vermeye çalışıyor, Selçuksa onları bağırarak bütün hıncını alırcasına yanından kovuyordu. Hatta bazılarını tokatlamış, adamlarsa seslerini çıkarmadan el pençe karşısından çekilmişlerdi. Uzun ameliyathane koridorunun başında bekleyen Selçuğun yanına yaklaştı Yağız. Ellerini kafasından ayırmasını ve ayağa kalkmasını sağladı. Tam o sırada acil kapısından çıkan bir hemşirenin "Hastamızın durumu çok kritik. Yanıklar dışında ciğerine saplanan tahta parçası yüzünden kanama arttı.Ciddi kan kaybı var. Acil kan bulabilir misiniz? Elimizdekiler yeterli gelmedi. Kan bankasında da maalesef kardeşinizin kanından yedek mevcut değil. Yoksa.." dedi ve sustu. "Yoksa ne!!!" Çıldırmış gibi ellerini yumruk yapmış hemşirenin yüzüne bakıyordu."Doktorlarımız ellerinden geleni yapıyorlar. Fakat durumu çok ağır"diyebildi kadıncağız."Kahretsin!!!!" Diyerek babasının adamlarını çağırmıştı Selçuk. "Her yere haber verin derhal bulun bu kanı. Eğer bulmadan gelirseniz sizi diri diri gömerim. Allah'ım sen kardeşimi koru. Yalvarırım..!!" diyebildi. Gözündeki yaşlarla ümitsizce söylediği bu sözler aslında onun ne kadar çıkmazda olduğunu kanıtlıyordu. Fakat bu yıkıma girmeye kendini hazırlayamamış gibi dimdik durmaya çalışıyordu. Selçuk, Yağızın yanında, elinin kendi omzunda olduğunu şu ana kadar hiç fark etmemişti. Girdiği şoktan Yağızın sesiyle çıkmıştı. "Kan grubu ne?" Kafasını kaldırıp Yağız'ın yüzüne baktı çaresizce."AB Rh (-)" dediğinde yüzünde hafif bir tebessümle "Benim uyuyor, hemen vermeye gidiyorum. Metanetli ol herşey yoluna girecek" diyerek Selçuğun yanından ayrılmış kan vermeye gitmişti. Önüne koyulan formu hiçbir engel çıkmadan doldurup kanını vermiş ve geri çıkmıştı. Selçuğun yanından bir dakika ayrılmamış, dakikalar saatleri kovalarken ona destek vermeye çalışmıştı. Bu saatler onlara bir sohbet imkanı sağlamış, birbirlerini yıllardır tanıyor gibi ısınmışlardı.
Kardeşinin ameliyatı saatler sonra son bulmuştu. Yoğun bakım ünitesine çıkarıldığında yaşama tutunmasını beklemekten başka çareleri yoktu. Hastanede beklemelerinin kardeşine fayda getirmeyeceklerini bildiği için Selçuk Yağızı evine davet etmiş, verdiği kanın karşılığında mahcubiyetinin gitmesi için onunla daha yakın olmaya çalışmıştı. Bu yakınlık kardeşinin ölümünden sonra Yağızın Selçuğu verdiği destekle dahada kuvvetlenmiş, ölen kardeşinin yerine koyarak devam etmişti. Bu elem yangın onları bir araya getirirken Selçuğu canından öte sevdiği kalbinin ruhunun tek sahibi Sedefinden ayırmıştı. Bu yüzden sedef Yağızı hiç görmemiş hiç tanımamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişimin Geleceği
Romance"Ben kötü biri değilim. Seni 'Azad' ettim sadece" dedi Selçuk ve devam etti. "Seni bir serçenin gözyaşı kadar sevdim. Hafife alma sevdiğim. Serçeler ağlarsa ölürler...." Sedef ağlamamak için zor tutuyordu kendini. Ağlarsa neler olacağını düşünmek bi...