Ali kilidi açıyordu. On saniyelik o kısa süre boyunca, yasak bir şeyler yapmanın heyecanı beklentilerimi iyice arttırdı. Lunaparka gizlice girmek bir ilk olacaktı benim için de. Umarım sonumuz bir polis merkezinde ya da daha kötüsü "mahpus"ta bitmezdi...
"Kardeşim..." Demir kapı açılınca, Bulut Ali'ye sarıldı. "Jetonlar için para ödüyoruz. Öyle karar verdik, haberin olsun."
"Saçmalama abi, ne parası..." Ali itiraz etti içtenlikle. Kumral, naif yüzlü, genç bir çocuktu.
"Almayacaksan, gidiyoruz biz." Ciddiyetinden taviz vermeye ifadesiyle, Bulut'un bu resti Ali'yi ikna etmeyi başardı.
"Tamam, tamam. Haydi."
Hepimiz içeri doluştuk ve heyecanımızın karanlığa yayılmasına izin verdik. Geceleri, sessizlikten oluşan toprağın altına gömülen lunapark, doğasına aykırı bir enerjiyle hareketlendi.
Önce neye bineceğimize karar vermek için konuşmaya koyulduk.
"Hafiften başlayalım bence." Doruk önerdi.
"Korkma kuzum. Ben elini tutacağım." Elçin, Doruk'un omzunu sıvazladı. Doruk, küçük bir çocuk gibi, korkmadığı hakkında dudak bükerek, kimsenin dinlemediği, dinlese bile inanmadığı uzunca bir açıklama yaptı. O an anladım ki, olduğunu düşündüğüm kişiyle uzaktan yakından alakası yoktu bu Doruk çocuğun. Yanlış kişilik, yanlış vücudun içine yerleşmişti.
Önyargı. Tik.
"Doruk haklı..." Selin'di konuşan.
Ben sanırım hoşlanmadığım insanların sonsuza kadar susmasını istiyorum. "Annem" de konuşunca sinir oluyordum, Selin de... "Annem"le Selin' aynı kefeye koymam ne kadar mantıksız gelse de, kefe benim ana benim...
Doruk heyecanladı. Selin'in, kendisinin korkmadığını onayladığını sandı ama ben bile Selin'in başka bir şeyden bahsettiğini, Doruk'a gıcıklık olsun diye cümlesine o şekilde başladığını biliyordum.
Selin devam etti. "Alıştıra alıştıra gidelim... Aksiyonu hafif bir şeyden başlayalım."
Doruk, Selin'e ölümcül bakışlar atmakla yetindi.
"Dönme dolap!" Berkcan fikri gelip, baş parmağını havaya kaldırdı heyecanla.
Herkes onaylayınca, jeton için dönme dolabın bulunduğu alana yürüdük. Yürürken yerde bozukluk bulabilir miyim diye bakındım ama saçmaladığımı farkedip, çaktırmadan Bulut'a yaklaştım. Selim'den borç istesem faiziyle geri isterdi parasını. Bulut ise baldız baldan tatlıdır hesabına yardımcı olurdu bana bence. Sizce?
"Benim yanımda para yok yalnız." Alçak sesle Bulut'a bildirdim.
"Ne yapabilirim?" demesin mi?
Ben şok, ben iptal.
Şok olmuş yüz ifadem ve hayal kırıklığına uğramış gözlerimle ona bakarken, gülümsedi. Heyecanım be beklentilerim saniyeler içinde yerle bir oldu.
"Şaka yapıyorum. Gel ben öderim."
Heyecanım ve beklentilerim yine saniyeler içinde eski bulundukları konuma yükseldiler. Böylece ikimiz birlikte sıraya girmiş olduk ve iki kişilik dönme dolap oturaklarına birlikte oturmuş olduk.
Selim Selin'le, Doruk Elçin'le, Berkcan ise Miray'la oturdu.
Ali dönme dolaba hız kazandırırken, gecenin serinliği yüzümüzü okşuyordu. Dönme dolap çalıştığında ışıkları açılmış, etrafın ne kadar karanlık olduğunu bir kez daha fark etmemizi sağlamıştı. Dönme dolap haricinde zifiri bir karanlık vardı. Sokak lambalarının ışıkları da etrafı aydınlatamayacak kadar cılız görünüyordu bulunduğumuz yerden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HUZUR
Teen Fiction"Yanaklarını tokatlayacak rüzgara hazır ol!" diyerek salıncağın arkasına koştum. Vücudumun tüm ağırlığını kollarıma verdim ve kollarımı da salıncağa dayadım. İttim. "Daha hızlı salla, Huzur!" Salıncak zaten hız kazandığından sallamak kolaylaşmış...