18.Huzur

36 1 0
                                    

"Şu ana kadarki borcun 200 lira."

Gözlerim kocaman açılarak, yanımda yürüyen Bulut'a diktim bakışlarımı. "Yuh ve oha."

Sadece yuh değil.

Sadece oha değil.

Yuh ve oha.

"Nasıl da kibar bir kız."

"Part time mafya mısın sen? 200 lira hangi ara oldu?" 200 lirayı, o meşhur E5'e çıkmadığım sürece kazanmamın imkanı yoktu. Bulut borç konusunda Selim'den daha anlayışlı olur gibi naiflik akan düşüncelere kapılmıştım ben de. Hah!

"200 lira değerinde bir şey versen de olur karşılığında. Para vermek zorunda değilsin illa." Omuz silkti. Önerisinin, beni minnettar mı etmesi gerekiyordu?

200 liranın ve 200 lira değerinde(!) olan önerisinin şaşkınlığıyla bir adım geride kaldığım sırada, Bulut'u arkadan kesme imkanım oldu.

Sapık değilim ama imkanları değerlendiririm. Aslı'nın sevgilisi olsa bile.

Geçmiş zaman, Huzur. Eskiden Aslı'nın sevgilisi olsa bile...

Güzel popolu erkekler...

"Selam olsun sizlere..."

 İç sesime dışımdan karşılık verdiğim için Bulut beni duydu. "Kime selam veriyorsun pardon?" Yavaşlayarak, ona yetişmemi bekledi. Etrafta selam verecek bir canlı olup olmadığını anlamaya çalışıyordu.

"Gökyüzündeki tanrılara." Daha saçma bir şey uyduramazdım çünkü.

Kaşlarını çatıp, "şaka mısın?" bakışı atarken, gülümsedi. "Ee, ödemeyi nasıl yapmayı düşünüyorsun?"

Kaşlarını çatma sırası bendeydi. "Şu sorunun kulağa nasıl geldiği hakkında bir fikir yürütsene, Bulut. Yürüt bir, yürüt. Bir yürüt..."

"Neyse ki gecenin 4'ü. Gökyüzünden başka dinleyen yok."

"Neyse ki."

"Benim bir fikrim var. Ödemeyle ilgili..." Tereddütle konuşmasından, fikrinin ne olabileceğiyle ilgili endişeye kapıldım ben de doğal olarak.

Ödeme kelimesini kullanmak zorunda mı acaba?

Tek dinleyicimiz olan gökyüzü bile yanlış anlar bizi be, ödeme kelimesi yüzünden.

"Olmaz." Reddettim direk. Fikrisini kendisine saklasın idi.

"Ne olduğunu bilmiyorsun bile."

"Hayra alamet olmadığını biliyorum." Pek doğru bir noktaya değindim.

"Hayırlı bir iş aslında."

Kafam hızla ona döndü. Ne geçiyordu bunun aklından?

"Neymiş?" Önyargıyla yaklaştığım bu fikri merak da etmiştim. Zaten istesem de istemesem de fikrini benimle paylaşacağı(!) bir gerçekti. Hemen duyayım idi, olsun bitsin idi, yara bandını bir anda çekeyim idi... Daha farklı nasıl anlatabilirim bilmiyorum idi.

"Sonra söyleyeceğim" diyerek adımlarını sıklaştırdı ve isminin ne olduğunu göremediğim aletle arasındaki mesafeyi kapattı.

Diğerleri, muhtemelen kanın beynimize gitmesine sebep olacak olan alete binmek üzere sıraya girmişlerdi bile. En arkada olduğumuzdan, alete en geç biz varmıştık. Ters dönen ve sizi baş aşağı bir süre sallandıran bir aletti. Telefonunuzu seviyorsanız, binerken yanınıza almamanız gereken bir alet...

Elçin ve Doruk'un, Selim ve Selin'in, Miray ve Berkcan'ın ve son olarak ben ve Bulut'un birlikte oturması olağan bir hale gelmişti. İlk aletten beri, sessiz bir anlaşma gibi aynı ikililer birlikte oturuyordu.

HUZURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin