30. Bölüm

356 38 6
                                    

Medya, Bart Allen.

1 Ekim 2026
09.38
National City

Kara Danvers, sabah erkenden kalkmış ve biricik misafirine bir süpriz hazırlamıştı. Aslında Mon-el ve Wade'in de kahvaltıya gelmelerini bekliyordu fakat gecikmişlerdi.

Chloe'nin henüz uyanmamasının verdiği rahatlıkla Mon-el'i aradı.

"Nerede kaldınız?" diye fısıltıyla bağırdı. "Geç kalmamanı söylemiştim." Mon-el'in sesi telaşlı geliyordu. "Wade, bir türlü tuvaletten çıkamadı." Arkadan gencin sesi duyuluyordu. "Yalana bak, Kara'yı görmeye gidiyorsun diye 1 saattir ayna karşısında saçını düzeltiyordun!"

Kara gülümsese de sesini sert tutmaya çalıştı. "Her neyse, çabuk gelin."

Artemis, onu arayıp çocuklara bakmak isteyip istemediğini sorduğunda kimsesiz bir kızı ve oğlanı bir başlarına bırakma düşüncesi çok zalimce geldiği için ne yapacağını bilememişti. Dağa gidemezdi, bu şehrinden uzak kalması demekti ve şehir onsuz korumasızdı. Böylece Mon-el ile oturdular ve çocukları National City'e getirme kararı aldılar.

WadeWilson, her ne kadar ısrar etse ve hikayede böyle olmadığını söylese de sonunda Mon-el onu ikna etmişti. Chloe'yse Supergirl ile birlikte yaşama fikrine bayılmıştı. Başka kimin yanında bu kadar güvende hissedeceğini bilemiyordu.

Zil çaldığı gibi Kara koşarak kapıyı açtı ve Mon-el ile Wade'i içeriye çağırdı. İkisi de Kara'nın onlara kızıp gözleriyle kızartması ihtimaline karşılık koşarak gelmiş gibi nefes nefeselerdi. Mon-el, çiçek buketini Kara'ya bıraktığında Kara etrafına bakıp çiçeği koyacak yer aradı. Wade oldukça şaşkındı. "Evin her yerindeki bu çiçekleri sen mi getirdin?" dedi.

Mon-el, Kara'yı öptükten sonra "Evet." dedi. "Ona küçük süprizler yapıyorum."

Wade, odanın köşesindeki kocaman çelenge baktı. "Tabi, küçük süprizdir."

O sırada, Chloe muhtemelen sesten uyandığı için içeri girdi. Oldukça uykulu duruyordu ve hala pijamalarıylaydı.

"Günaydın. Vay canına, güzel bir şeyler kokuyor sanki."

Kahvaltı masasını görünce diğerlerinin ona söylediklerini umursamadan oraya koşmuştu.

"Böyle bir şeyi en son koruyucu ailemin yanında yemiştim! O kadar açım ki..."

WadeWilson da Chloe'nin arkasından koştu. Mon-el de onu izlerken sevgilisine seslendi.

"Kara, kahvaltıdan önce bir aile olabileceğimize dair konuşma yapmak istediğini biliyorum ama çok açım."

"Ben olmasam ne yapardınız?" diye mırıldandı Kara ve yemeğini yemeye başlayan diğerlerine katıldı. Chloe gözlerini etrafta dolaştırdı. Geçmişinden dolayı kimseye güvenemiyordu ama Kara'ya güvenmekte zorluk çekmemişti. Haydi ama, o Supergirl'dü! Giydiği o sembol umudu simgelemiyor muydu?

Gerçi, Wade biraz tuhaftı. Bir hikayenin karakterleri olduklarını söyleyip duruyordu. Bir şeyden bahsederken hemen konuyu değiştiriyordu ve spoiler vermek istemediğini iddia ediyordu. Mon-el, Wade'e oranla biraz daha normaldi. Çok büyük yeteneklere sahip değildi ama Kara'yı çok seviyordu. Bir yandan da şapşallıklarıyla onları eğlendiriyordu.

Wade bir de bir takımdan bahsetmişti. Anlattıklarına göre bu takımı "ergen yuvası ve Amelie'ciği" olarak tanımlamak mümkündü ve bu takım, Chloe'yi de aralarında görmekten çok memnun olurdu.

Kız sıkıntıyla bir parça sosis aldı. Her şey çok yeniydi ve çok hızlı gelişiyordu, açıkçası bundan biraz çekiniyordu.

"Kara, sanırım çatalı yuttum." cümlesiyle düşüncelerinden ayrıldı. Wade boğazını tutuyordu ve kıpkırmızıydı.

Young Justice 1: Time Upside DownHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin