1 Ay Sonra
Daye
Elimde tuttuğum gazetede ki haberlere bakmaktan masanın üstünde ki kahvemi unutmuştum.
Gazeteyi okumaktan bunaldığımı fark edince gazeteyi masanın bir köşesine fırlattım.
"Evi leş gibi kokutma." dedi karşımda dayaktan sol gözü morarmış kadın.
"Sanada günaydın." dedim elimde ki sigaradan içime çekerek.
Beni umursamadan üstünde ki pembe eskimiş geceliği ile masanın köşesine fırlattığım gazeteyi eline aldı.
" Biz kaybolsak değil resmimizi gazeteye koymayı,bu harabede kemiklerimizi bulamazlar. Böyle orospulara ise değer verirler." dedi ve gazetede ki kızın suratına tükürdü.
Gazetede ki kızın suratına öyle bir tükürdü ki, sanki ben o kızmışım gibi suratımı ekşittim.
" Şu orospunun suratına bak. Senin bu kızdan ne eksiğin var?" dedi ve gazeteyi önüme fırlattı.
Aklına yeni bir şey gelmiş gibi yüzünde ki pis sırıtışıyla işaret parmağını bana doğru kaldırdı.
" Var. Farkınız onun arkasında bıraktığı artıklarını toplayacak olan oyuncakları var. Senin ise kendinden başka kimsen yok." dedi nefret ettiğim, her gördüğümde kusmak istediğim sırıtmasana devam ederek.
Kapkara dişlerine bakmaktan iğrendim. Önüme attığı gazetede ki kızın resmine bakmak daha cazip geldi.
" Sen dert etme, bana benden başka yardım edecek insana ihtiyacım yok benim." dedim ve önümde ki fotoğrafa bakmaya devam ettim.
Fotoğrafı incelerken yanında yazan kızın ismi dikkatimi çekti.
" Küçük sürtüğümüzün ismini biliyor musun?" dedim karşımda ki kadının yüzüne bakmadan.
"Deren Demirel" dedim fısıltı şeklinde. Sadece kendi kulaklarımın duyduğundan emin olarak.
Akay
Şu son 1 aydır ne kendimden,ne çevremde olup bitenden habersiz bir şekilde ruh gibi ortalıklarda dolanıyordum.
Etrafımda ki insanların bana olan bakışlarından bu halde olduğumu anlam uzun sürmedi.
Deren'in ortadan kaybolmasının ardından tam olarak 1 ay geçti. 1,2 gün haber alamadığımızda Deren'in kendini dinlemek için biraz zamana ihtiyacı olduğunu düşünmüştüm.
Her zaman kafasını dinlemek istese etrafında ki insanlardan,problemlerden kaçmayı çözüm olarak bulurdu.
Bekledim,bekledim ama Deren gelmemeye devam etti.
Düşüncelerim de kaybolmuşken sınıfın kapısının sertçe kapanma sesini işittim.
İçimde ki tükenmek bilmeyen bir umutla arkamı, belki Deren gelmiştir diye döndüm.
Gelen kişi Deren yerine okulumuzun delisi Barlas'tı.
Barlas sınıftan içeri girer girmez sinirle sırasına çantasını fırlattı.
Ela gözlerini sınıfta birisini bulmak istercesine gezdirdi. Ta ki bakışları benim üstümde durana kadar.
Neden bana baktığına herhangi bir anlam veremedim. Barlas'la bu okulda okuduğumdan beri ne bir konuşmuşluğum, ne de birbirimizin yüzüne doğru düzgün bakmışlığımız vardı.
Bana bakmaya devam ederek yanıma geldi. Yüzünde ki sinirli ifade benim suratımda ki acınası halimi görünce, bu halimden zevk alan bir yüz ifadesi takındı.
Sinirli ifadesi artık yüzünde yoktu.
Dikkat çekmek için mi yoksa kendini ön plana koymanın derdinde olduğundan mıdır bilmiyorum ama Barlas, ortada hiç bir şey yokken bir anda gülmeye başladı.
" Akay... Akay... Kendi sürtüğünü düşünmekten gözlerinin altı morarmış." dedi yüzüme bakıp sırıtarak.
Sonra bir anda elleriyle kendini göstererek, yüzüne kendinden iğrenirmişçesine bir ifade takındı.
" Bu okulda, hayır hayır bu dünyada senin o değersiz sürtüğünü kaçıracak milyonlarca insan varken polis amcalar gecenin bir yarısı deli bir oğlanı, zerre kadar umursamadığı bir kızı kaçırmaktan sorguladılar. Sence de bu biraz benim gibi bir deli için büyük bir haksızlık değil mi?" dedi.
Benim suratıma bakmıyordu. Karşısında ki duvara bakarak kendini sorguluyordu.
Barlas'ın dikkatini bana çekmek için önümde ki masayı ittirip, ayağa kalktım. Benim ayağa kalktığımı fark eden karşımda ki "deli" ela gözlerini benim mavi gözlerime çevirdi.
İçime derin bir nefes çektim.
" Emin ol bu okulda ki hatta bu dünyada ki insanlardan birini Deren'i kaçırmakla suçlayacak olsaydım, benim de ilk aklıma gelecek isim senin gibi bir delinin ismi olurdu." dedim elimle kendisini göstererek.
Söylediklerimi duydu. İlk önce elime baktı, sonra suratıma. Öyle bir güldü ki, çevremizde ki insanlar fısıltıyla " bir deliden ne beklenir ki" demeye başladılar.
Daha sonra elimi taklit ederek yüzünde ki sırıtmasıyla elini bana çevirdi.
" Emin ol en azından ben bana değer vermeyen bir sürtüğün geri dönmesini bekleyecek kadar aciz bir kişiliğe sahip değilim." demesiyle yere yığılması bir oldu.
Son söylediği sözle kendime engel olamadım. Barlas'ın suratına bütün gücümle bir yumruk geçirdim.
Bundan en ufak bir acı duymadan yerde, ağzının kenarından kan gelmeye devam ederken güldü.
Sadece güldü.
İnsanlar haklıydı. Barlas gerçekten bir deliydi.
En önemli gerçek ise bir deliyle uğraşmaya değmezdi.
Yüzüne son bir kez baktım ve arkamı dönüp sınıfın kapısına doğru ilerledim.
" Hala kendinden başka kimseye değer vermeyen bir sürtüğü beklemeye devam et Akay.Sakın unutma o bir gün mutlaka gelecek nasıl olsa."
Ses tonundan benimle dalga geçmekten, acizliğimden zevk aldığımı belli oluyordu.
Lütfen oy ve yorum bırakmayı unutmayın. Kitabımı okuyan herkese tekrar çok teşekkür ederim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahte
General FictionHayatınızda kendinizi hiç bir boşluktaymışsınız gibi hissettiniz mi? Kendinizden daha çok önemsediğiniz insanlar siz gittikten sonra sizi hiç düşündüler mi? En güvendiğim dediğiniz kişi siz hiç yarı yolda bıraktı mı? En son yardımına muhtaç kalacağı...