7: i wish you could believe me

5.7K 539 821
                                    

İyi okumalar~

"Ne düşünüyorsun?" diye sordu Yoongi, kendisine fikir danışmak için gelen Jimin'e.

"Taehyung'un benden etkilendiğine eminim ama Jin fazla iyi oynuyor ve ondaki sempatinin Taehyung'a daha çekici geldiğinin farkındayım. Yine de benimle ilgilenmesi için kendimi değiştirmeyeceğim."

Derin bir nefes alırken bayık gözlerle arkadaşına baktı ve çevresini kuşatan binbir çeşit çiçeğin can alıcı kokusunu içine çekti.

"Beni olduğum gibi sevmesini istiyorum."

"İnanıyorum," dedi Yoongi ve destek verici ses tonundan bir adım bile ayrılmadan devam etti. "seni sen olduğun için sevecek."

"Tabii yeteri kadar akıllıysa..."

"Umarım, Yoongi." derken kollarını göğsündeki konumundan ayırıp ceplerine yerleştirdi ve şirkete dönmesi gerektiğini anlarken kısa bir sarılma yaşadı.

Kolları ince bedeni sararken iş yerinin camdan yapılmış kapısında bir silüet gördü ve müşteri olma ihtimali sebebiyle arkadaşından geri çekildi ve omzuna vurarak çıkışa doğru ilerledi.

"Bir müşterin var, dostum." dedi gülümseyerek Yoongi'ye ve uzun boylu, turuncu saçlara sahip adamın yanından geçerek rezidansın asansörüne ulaştı.

Yoongi randevusuz gelen müşteriyi dikkatli gözlerle süzerken iç çekti ve başka bir laf anlamaz ile uğraşmamak için dua etti. Son zamanlarda kendisine tasarım için gelenler ya çok zengin ve bilmiş ya da saygı nedir bilmeyen dandik tiplerdi. Cam kapının sadece kendine doğru açılan kolunu çevirip müşteriyi içeri alırken uzun suratı ve bir inci gibi dizilmiş düzgün dişleri fark etti.

İlk defa bir insanın görünüşünden nasıl biri olduğunu çıkaramamıştı.

"Buyrun," dedi, yakışıklı adamı içeri alırken. "nasıl yardımcı olabilirim?"

"Benim geniş bir çatı katı dairem var ve onun terasını kış bahçesi olarak düzenlemek istiyorum. Bu iş için birçok peyzaj mimarı gezdim ama kimse aklımdaki planı istediğim gibi çizmedi. Sonra bir arkadaşımdan sizi duydum ve yardımcı olabileceğinizi umuyorum."

"Plan üzerinde derince düşünmeliyiz." dedi Yoongi kaşlarını kırıştırırken. Sonra sağ elini bir meleği andıran adama uzatıp boğazını temizledi.

"Ben, Min Yoongi."

"Memnun oldum, ben de Jung Hoseok."

Hoseok'un kiremitleri andıran saçları rüzgar sayesinde savruldu ve iki ten, birbirlerini daha derin tanımak için buluştu. Yoongi midesinin kasıldığını hissederken Hoseok otuz iki diş gülümsüyordu.

Sanırım buldum, diye düşündü Hoseok. Kimin düzenleyeceğini.

Ama kalbi mi yoksa evi mi düzenlenecek pek emin olamamıştı.

~

Ofisin gri duvarları sıkkınlık ile Taehyung'un yüzüne çığlıklar atarken adamın buğday tenindeki tek açıklık olan yüzü hala kıpkırmızıydı. Ne yazık ki, ne yaparsa yapsın dün akşam yaşanılanları unutamıyordu. Masasındaki lanet olası kalemlik bile Jimin'in kendisine dokunan parmaklarını anımsıtıyordu. Çizelge dolu takvimi, Jimin'in kaslı bedenini betimliyordu. En sonunda kafasını, kendini uyku moduna almış bilgisayarına çevirdi ve kararan ekranda Jimin'in tahrik edici gözlerini görür gibi oldu.

Nefesi, boğazına bir iğne iğlik ile dikilirken öksürmeye başladı ve telaşla suyuna uzanıp tek dikişte kutsal sıvıyı yemek borusuna yolladı. Jimin'in üzerindeki etkisine inanmak istemiyordu. Sabahtan beri yaptığını sürdürerek zihnine tekrar tekrar hatırlattı.

twin :: vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin