İyi okumalar~
Dört kişilik yemek masası, işlemeli masa örtüsünün üzerinde dizili onlarca yemek çeşidi ile doluydu ve salonun köşesinde dikilen iki hizmetçi dahil olmak üzere kimseden çıt çıkmıyordu. Park Sejin ve Park Mina asaletlerinden hiçbir zayıflık belirtisi göstermeden yemeklerini yerken Park Jin ve Park Jimin birbirine öfke dolu bakışlar atmak ile meşguldü. Önlerine konulmuş bifteklere dokunmayan iki kardeşin yaydığı aurayı fark eden Bayan Mina boğazını temizledi ve uyarıcı bir tavırla bıçağını tabağına koydu.
"Jin ve Jimin," dedi düzgün bir Seul aksanıyla. "tartışmanızın nedenini duyabilir miyim?"
"Yok bir şey anne," diye kestirip attı Jimin ve önündeki bez ile ağzını silip sandalyesini geriye çekti. "izninizle kalkıyorum."
"Yemeyi terk etmen için izin vermedim, Jimin." derken tıslarcasına cümleyi vurgulayan Park Mina, korkutucu gözlerini büyüterek adeta mimikleriyle emir vermişti.
Jimin kalkmaya yeltendiği sandalyeye tekrar oturunca gözleri tabağına dalıp gitmiş olan ikizine baktı. Ondan nefret ediyordu, her zaman sinsi sinsi davranarak kaleyi içten fethetmekte bir numaraydı ama Taehyung'un bu oyuna kanmasına izin veremezdi.
"Onu," dedi ve isminden bile haz duymazken sadece işaret parmağıyla pembe saçlarını düzelten ikizini gösterdi. "şirkette görmek istemiyorum."
"Sürekli işime engel oluyor. Projelere yeteri kadar odaklanamıyorum."
Taehyung'u elimden almak istiyor, diye düşündü. O yüzden onu öldürmek istiyorum.
"Ama bu durum holdingin geleceği için daha yararlı, Jimin. Bunu en iyi senin bilmen gerekir. Şirket iki senedir tamamen senin yönetimin altında ve çok yoruluyorsun."
Annesi kremli ellerini, Jimin'in yüzüklerle dolu ellerine koyarak hafifçe ovaladı ve destek vermek istercesine kaşlarını çatan oğluna gülümsedi.
"Senin yükünü hafifletmek için yaptık, oğlum. Yoksa Jin, kendi stüdyosunda gayet rahattı. Değil mi, Sejin?"
"Evet, Jimin." dedi babası da konuşmaya dahil olduğunda, yemeyini bitirmiş arkasına yaslanmıştı. Elindeki şarap kadehinde sıvıyı karıştırıyor ve yarım dakikada bir dudaklarına götürüyordu. "Şirketi yakında tamamen sana bırakacağım ve yöneticilik düşündüğünden daha da zor. Biraz olsun rahatlarsın diye düşünmüştük."
Jimin bir denize atlayıp boğulmayı dilerken kendisine kurnaz bir şekilde bakan Jin'e masanın altından hareket çekti ama çok modern ailesi bunu fark etmemişti bile. Kafasını örnek çocuklar gibi salladı ve dişlerini sıkarak sinirlerine hakim olmaya çalıştı.
"Teşekkürler," dedi masadan kalkarken. "beni çok düşünüyorsunuz gerçekten."
On altı yaşındaki ergenlik zamanlarına dönüp üstüne aldığı deri ceketle evi terk ederken çalışanlarda yüzüne garip garip bakıyordu. Cebinden arabasının anahtarını çıkarıp her zaman gittiği barlardan birine doğru sürerken tek istediği dün gördüğü görüntüyü unutana dek içmekti.
Hayatında ilk defa yenilginin sert darbeleriyle vuruluyordu ve bu his, kalbinin en ücra köşelerini bile yakıp kavuruyordu. Kim Taehyung adındaki aptalın gözlerinin kendisine aşkla bakmasını dilediği için dünya üzerindeki her varlığı yok etmek ve onunla bir başına kalmak istiyordu.
Herkesin hayran olduğu Park Jimin, bir güneşe tutulmuştu ve henüz hava aydınlıktı.
~
"Safari portakal lütfen," dedi Jimin, kalçasını rahatsız bar koltuğuna yerleştirdiğinde. Barmen kafasıyla okeyleyip kokteyli hazırlarken göz ucuyla Jimin'e bakıp bardaki kıza onun geldiğini haber vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
twin :: vmin
Fanficpark jimin ve park jin; aynı görünmelerine rağmen farklı karakterlere sahip ikizlerdir. peki bu mükemmel ikizler, aynı çocuğa aşık olursa ne olur? twin au.