İyi okumalar~
Taehyung'un girdiği fitness salonu oldukça lüks ve pahalı dekore edilmişti. Işıklandırmanın mimarisi ağzını açıkta bırakırken düzenlemeye bir meslek gözünden bakmayı bitirdi ve sessiz çalışan havalandırma sayesinde ter kokusu veya çiçekli deodorantların karışımını duymadı. Koluna yapışan bir kol ile yanındaki adama döndüğünde gülümsedi ve önünde dizilmiş aletleri işaret etti.
"Hangisinden başlayacağız?"
Jin, alıcı gözlerle korkutucu çalışma yerlerini incelerken soluk pembeye dönüşen saçlarını karıştırdı ve aklına efsane bir fikir gelmiş gibi dudaklarını kıvırdı.
"Sen, koşu bandından başlayabilirsin. Ben seni izleyeceğim."
"İzlemek mi?" diye çıkıştı, Taehyung. "Anlaşmamız da böyle bir madde yoktu."
"Şimdi ekledim," diye belirtti Jin. Ellerini Taehyung'un şekilli beline sararken adamın arkasından sıkıca sarıldım. "O aletlerin arasında seni hayal ettim de ben senden başka bir şeye odaklanamam ki."
Taehyung utançla kıkırdarken kızaran suratını Jin'in geniş göğsüne gömdü ve salonun koçu gelip onları ayırana kadar mutualist yaşamaya mahkum iki tek hücreli canlı gibi durmayı sürdürdüler.
"Ben koşu bandındayım o zaman," dedi Taehyung, köşeyi gösterirken.
Jin, kafasıyla onaylarken onun buğday tenini parlatan alnına kaçak bir öpücük kondurdu ve "Ben de yük kaldıracağım," dedi.
"Biraz daha kilo vermem gerek, yağlar çabuk yakılmıyor."
Taehyung omuz silkerken adamın hafif şişko göbeğine dokundu ve burunlarını çarpıştırırken mırıldandı.
"Sen böyle de çekicisin," dedi ve Jin'in teninin kokusunu içine çekerken göz göze gelmelerini sağladı. "kilo vermek zorunda değilsin."
"Ah," dedi Jin, koçun yönergesiyle ağırlıkların bulunduğu bölüme ilerlemeden önce. "bu iyi bir gaz oldu."
Taehyung arkasından el salladı ve gözüne kestirdiği en sondaki koşu bandına doğru ilerledi. Adımını banda atacağı sırada bir başkası havlusunu elektronik kontrol yerine astı ve ayağını yavaşça geri çekti. Kafasını kaldırırken beyaz bir atletin, terli bir göğse yapışık bir şekilde altındaki düşük eşofman ile kombinlenmiş olacağını hayal etmezdi.
Park Jimin, siyah saçlarını bir kurşun etkisiyle çevreye misillerken Taehyung zorlukla yutkundu ve o kanlı geçen cumadan beri iletişime geçmediği patronundan gözlerini kaçırdı. Üzerinden aynı anda hem seksilik hem asalet akan adam koşu bandını çalıştırmadan önce klasik, su sişesini dudaklarına yerleştirdi ama yanındaki alete geçmeye çalışan Taehyung bu inanılmaz görüntü karşısında tökezlemişti.
Halbuki ikizi Jin ile tek farkları saç renkleriydi. Peki neden böylesine aktifleşmiş ve heyecanlı hissesiyordu, Taehyung? Neden tenindeki her kıvılcımı yok saymak ve ondan da onun hissettirdiklerinden de koşarak kaçmak istiyordu?
Plastik şişenin onun dudakları arasında kıvrandığını duydu ve yumruklarını sıkarak koşu bandının seviyesini arttırmaya başladı. Farklı şeyler düşünerek kendine verdiği sözün arkasında durmalıydı.
"Kaç kilosun?" dedi Jimin, kafasını rahatça soluna çevirip gayet doğal bir soru sorduğunu düşünürken.
Şaşıran Taehyung kaşlarını oynattı ve yutkunarak cevaplamaya çalıştı. Kuruyan dudakları yüzünden aralarında bir sessizlik oluşurken Taehyung bir an kaç kilo olduğunu bile unutmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
twin :: vmin
Fanfictionpark jimin ve park jin; aynı görünmelerine rağmen farklı karakterlere sahip ikizlerdir. peki bu mükemmel ikizler, aynı çocuğa aşık olursa ne olur? twin au.