Makinelerin sinir bozucu sesleri; ortadan kalkmak, olup bitene bir çizgi çekmek ve her şeyin iyi olacağına işaret etmek istiyordu. Beyaz duvarların üzerinde çini desenleri olan özel hastanenin lüks odasınında iki adamdan biri hasta yatağında koluna takılmış iki serumla birlikte uzanıyordu. Karşısındaki koltukta oturan zavallı ruh, şaşkınlığı ile acısını birbirine eklerken sessizce, bir dinin çöküşünü izlermişçesine yataktaki adamı izliyordu.
İnandığı doğruların yıkılışını ve suratına hızla çarpan tokadın; sol yanağını kıpkırmızı eden gerçeğinin kahredici sancısıyla bir sanat eserini izliyordu. İzlemek adında yaptığı eyleme, siyah saçlara sahip adamın kalın ve bakımlı dudaklarını ezberlemek dahil miydi emin değildi. Kendine güvendiğini düşündüğü tek konu; Park Jimin'in sarsılmaz kalbiydi. Onun kalbine sahip olduğunu bilmek, dünya üzerindeki tüm hataların tek bir yasa ile çözüldüğünü hissettiriyordu.
O yasa, o kanunâme; Park Jimin'in ruhuydu.
Kim Taehyung'un kaçsa da ağlasa da bir çıkış yolu bulamayacağı sonuçtu.
Kim Taehyung'un eninde sonunda aşık olarak kendi sonunu getirdiği nadide buluştu.
Park Jimin'e ithafen söylemesi gereken birçok güzel söze, gözyaşlarıyla süslediği özürlere ve dudaklarına kapanması gereken özel bir meseleye sahipti. Bu yüzden, şu an yatakta, delirtici bir suskunlukla uyuyan adam acilen uyanmalıydı.
Sonunda; zavallı ve geç kalmış aşık konuşmaya başladı.
"Bay Park," dedi, sonrasında onun kızacağını veya sevmeyeceğini düşünüp hemen kelimelerini düzeltti. "yani... Jimin, eski kararlarımdan dolayı beni yargılamanı istemiyorum ama içimde bir duygunun değiştiğini düşünüyorum."
"Sana karşı... eskisi gibi önyargılı değilim. Of, demek istediğim, sana baktığımda Jin ile olduğumdan daha fazla heyecanlanıyorum, daha mutlu oluyorum ve kendimi kontrol etmekte zorlanıyorum. Ben böyle şeyleri ilk kez yaşıyorum."
"Sanırım..."
"Bana aşıksın?" dedi Jimin, gözlerini açmış; hislerini itiraf etmek için çabalayan şapşal adamı seyrediyordu. Onun suratında oluşan şok ifadesini görünce hafifçe kıkırdadı ve yatakta rahatlıkla doğrularak koyu ten rengini başarıyla taşıyan adamın harikulâde kirpiklerine odaklandı.
"Hadi ama Tae," diye mırıldanırken onunla oyun oynamanın çok eğlenceli olduğunu fark etmişti. "bana aşık olduğunu söylemiyor muydun?"
"Sözümü kesmeseydin söyleyecektim." diyerek çıkışan Taehyung'un toparladığı tüm cesareti bir tüy gibi uçarak ortadan kaybolmuş, gözlerine dalıp gittiği adamın siyah göz bebeklerinde kendini arıyordu.
Kendini kaybetmişti; kısık, küçük gözlerde. Bir anlam çıkarmaya çalışıyordu, yıllardır sürdürdüğü başarısına eklemek için lakin aşkın kesin bir tanımı yoktu. Aşkın bir oluru, mantıklı bir açıklaması yoktu. Park Jimin'in gözlerine bakmaya devam ettiği sürece asla bulamayacaktı.
"Bana aşık olduğunu söylemen için hastaneye mi düşmem gerekiyordu, Taehyung? Bu kadar mı korkuyordun benden? Ya da beni sevmekten?"
"Hayır..." dedi Taehyung, kafasını olumsuz bir şekilde sallarken aslında Jimin her kelimesine dek haklıydı. Yine de onun gözünde daha da dibe düşmek istemiyordu. "Sadece bekledim. Gerçek seni görebilmek için."
Park Jimin, kalbine aldığı kılıç darbeleriyle savaşırken hüzün dolu ifadesini ukala bir gülüşe çevirerek yutkundu ve ellerini, yatağın kenarına oturmuş olan Taehyung'un omuzlarına yerleştirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
twin :: vmin
Fanficpark jimin ve park jin; aynı görünmelerine rağmen farklı karakterlere sahip ikizlerdir. peki bu mükemmel ikizler, aynı çocuğa aşık olursa ne olur? twin au.